Akciğer kanseri tüm dünyada ve ülkemizde kansere bağlı ölümlerde birinci sırada yer alıyor. Dünyada her yıl yaklaşık 1.6 milyon ve ülkemizde de yaklaşık 30 bin kişi bu kanser nedeniyle hayatını kaybediyor. Akciğer kanserine bağlı ölümlerin yüksek olmasının nedeni ise teşhisin genellikle ileri evrelerde konulması. Öyle ki hastaların yaklaşık yüzde 70’inde kanser 3 veya 4’üncü evreye ulaştığında tespit ediliyor. Bunun nedeni ise bu kanser türüne özgü bir belirtinin olmaması ve bazen de hastaların bazı belirtileri dikkate almamaları. Oysa günümüzde tedavide yaşanan çok önemli gelişmeler sayesinde, erken tanı konulduğunda hastalar uzun yıllar sağlıklı bir yaşam sürebiliyorlar!
Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Aziz Yazar, yüksek risk faktörüne sahip kişilerde düzenli yapılan akciğer taramalarının kanserin erken evrede teşhis edilmesinde kilit rol üstlendiklerine dikkat çekerek, “Düşük doz bilgisayarlı tomografi ile yapılan düzenli akciğer taraması sayesinde; öksürük, kanlı balgam, kilo kaybı ve ağrı gibi hiçbir şikayeti olmayan kişilerde kanseri erken evrede saptamak mümkün olabiliyor. Bu nedenle 55-77 yaş aralığında olan, yılda 30 paket veya daha fazla sigara içen ya da son 15 yılda sigarayı bırakan kişilerin yılda bir kez akciğer kanseri taramasından geçmeleri yaşamsal öneme sahip” diyor.
Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Aziz Yazar, akciğerdeki kanserin aslında önlenebilir bir kanser türü olduğunu da hatırlatarak, “Genetik yatkınlık haricinde, risk faktörlerinin hemen hepsi önlenebilir veya uzaklaşılabilir karsinojenlerdir. Risk faktörlerini bilir ve bunlardan uzaklaşırsak, kanserin gelişme riskini düşürebilir, hatta önleyebiliriz” diyor. Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Aziz Yazar, akciğer kanserine yol açan 6 önemli nedeni anlattı, öneriler ve uyarılarda bulundu!
1. Genetik yatkınlık
Birinci derece akrabalarında akciğer kanseri öyküsü olanlarda kanser riski, normal popülasyonu göre 2 kat daha yüksek oluyor.
2. Sigara
Akciğerdeki kanserin yüzde 85’inden sigara sorumlu! Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Aziz Yazar, en az 90 kanserojen madde içeren sigaranın özellikle genetik yatkınlığı olan kişilerde kanser riskini yükselttiği uyarısında bulunarak, “Günlük içilen sigara miktarı arttıkça ve sigara içme süresi uzadıkça, kanser gelişme riski de artıyor. Sigara içen kişilerde akciğer kanseri riski içmeyenlere göre en az 20 kat daha fazla oluyor. Sigara içmemekle akciğer kanserinin yüzde 85 oranında önlenebileceği unutulmamalı. Sigarayı bırakmak kanser riskini azaltmakla birlikte, yine de bu kişilerde kanser gelişme riski hiç sigara içmemiş kişilerden fazladır” diyor. Prof. Dr. Aziz Yazar, ayrıca kendisi sigara içmediği halde sigara dumanına maruz kalan kişilerde de kanser gelişme riskinin arttığına dikkat çekiyor.
3. Kronik Obstruktif Akciğer Hastalığı (KOAH)
KOAH sigaradan bağımsız olarak akciğerde kanser riskini yükseltiyor. Yapılan çalışmalara göre KOAH hastalarında akciğer kanseri gelişme riski, sağlıklı akciğeri olan kişilerle kıyaslandığında 4-5 kat daha fazla.
4. Mesleki temas
Yapılan çalışmalara göre bazı karsinojenlere maruz kalmak kanser riskini artırıyor. Bu karsinojenlerden en bilinenleri ise egzoz gazları, kömür dumanı, asbest, arsenik, nikel, silika ve berilyumdur. Bu karsinojenlere maruz kalan sigara içicilerinde akciğer kanseri gelişme riski daha da yükseliyor.
5. Radyasyon
Akciğerin; meme kanseri veya lenfoma gibi başka bir nedenle radyoterapi almış olması da bu kanserin gelişme riskini 13 kata kadar yükseltiyor.
6. Radon gazı
Akciğer kanseri nedenleri arasında; uranyum ve radyumdan oluşan radon gazı da gösteriliyor. Uranyum madencilerinde akciğer kanserine daha fazla oranda rastlandığı belirtiliyor.
Akciğer kanseri teşhisi sonrası bile sigarayı bırakmak etkili
Akciğer kanseri teşhisi konulsa dahi sigarayı bırakmanın faydalı olduğu, yayınlanan bir araştırmayla bir kez daha ortaya kondu. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Banu Musaffa Salepçi, akciğer kanseri tanısı alan sigara tiryakileri üzerinde gerçekleştirilen bu araştırmayla, kanser teşhisi konulsa bile sigarayı bırakmanın yaşam kalitesi ve yaşam kaybı üzerinde önemli bir etkisi olduğunun bir kez daha gösterildiğini söyledi.
Dünya Sağlık Örgütü’ne bağlı Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı tarafından yapılan ve “Annals of Internal Medicine” dergisinde sonuçları yayınlanan araştırmayla akciğer kanseri teşhisi konduktan sonra sigarayı bırakanların daha sağlıklı ve daha uzun yaşadığı gözlemlendi.
Akciğer kanserinin, dünyada da ülkemizde de en sık görülen ve en çok can kaybının olduğu kanser türü olduğuna işaret eden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Banu Musaffa Salepçi, akciğer kanseri teşhisi konulan 517 sigara içicisi üzerinde geçekleştirilen çalışmayı değerlendirdi.
Akciğer kanseri riskini 50 kat artırıyor
Sigara kullanımının akciğer kanseri riskini yaklaşık 50 kat artırdığını hatırlatan Prof. Dr. Banu Musaffa Salepçi, “Akciğer kanserinden korunmada en önemli nokta sigaradan uzak durulmasıdır. Bu nedenle akciğer kanseri teşhisi konulan tüm hastalarımıza eğer kullanıyorlarsa derhal sigarayı bırakmalarını öneriyoruz” dedi. Hastalığa yakalanan birçok kişi sigarayı bırakmak için geç kaldıklarını düşünüp, sigara içmeye devam edebildiğini anlatan Prof. Salepçi, “Ancak sigara içmeye devam etmek, bir kanser teşhisi konduğunda hasta hayatta olduğu sürece ikinci bir kanser olma olasılığını da artırıyor. Ayrıca hastanın kemoterapi, radyoterapi gibi tedavilere cevap verme oranını da azaltıyor” diye konuştu.
Tanı aldıktan sonra bile bırakılsa fayda sağlıyor
517 kişi arasında yapılan söz konusu araştırmada hastaların yüzde 44,5’i akciğer kanseri teşhisi konulduktan sonra sigarayı bırakıyor. Sigarayı bırakan hastaların bırakmayanlara oranla 2 yıl daha fazla yaşadığını söyleyen Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Banu Musaffa Salepçi, “Akciğer kanseri hastaların yüzde 57’sinin ilk tanı anında hastalık metastaz yapmış oluyor ve ne yazık ki hastaların yalnızca yüzde 21’i 5 yıl hayatta kalabiliyor. Ancak bu araştırma sonucuna göre, hasta sigara kullanmayı kanser teşhisi konduktan sonra bile bıraksa yaşam süresi 6,6 yıla kadar çıkabiliyor ki bu çok önemli bir sonuç” diye konuştu.
Sigara dünyada her yıl 8,2 milyon kişinin hayatına mal oluyor
Dünya Sağlık Örgütü, Amerikan Kanser Topluluğu ve Dünya Akciğer Vakfı’nın katkılarıyla her dört yılda bir hazırlanan Tütün Atlası’nın (Tobacco Atlas) 2018’de yayınlanan son verilerine göre dünyada 1,1 milyar, Türkiye’de 14,5 milyon kişi sigara ve başka tütün ürünleri kullanıyor. Her yıl yaklaşık 8,2 milyon insanın sigaraya bağlı nedenlerle hayatını kaybettiği bilgisini paylaşan Prof. Dr. Salepçi: “Bu hastaların yaklaşık 7 milyonu aktif, 1,2 milyonu ise pasif içiciydi. 2018 verilerine baktığımızda Türkiye’nin, dünyadaki en büyük 15 sigara tüketicisi ülkeden birisi olduğunuz görüyoruz.
Akciğer kanserlerinin yüzde 90‘nından tütün ürünü sorumlu olduğunu düşünürsek bu anlamda en yüksek risk grubundayız. Ülkemizde de her yıl yaklaşık 100 bine yakın insan sigaraya bağlı nedenlerle hayatını kaybediyor. Ülkemizde 18 yaş üstü erkeklerin yaklaşık yüzde 40’ı, kadınlarınsa yüzde 20’si sigara kullanıyor. Ülkemizde nargile kullanımı da çok yaygın. Ancak bir nargile içimi sonrasında alınan nikotin miktarı 50 sigara içilmesiyle alınan nikotine eşittir. Batı ülkelerinde elektronik sigarayla birlikte taşınabilir cep nargilesi modası da başladı” dedi.
Elektronik sigara masum değil
Elektronik sigara kullanımının da her geçen gün daha da popüler hale geldiğini anlatan Prof. Dr. Banu Musaffa Salepçi, sözlerine şöyle devam etti: “Elektronik sigaralar aromalarla cazip hale getirildi. Ancak akciğerde yarattığı ölümcül hasarlar nedeniyle dünyanın gündeminden düşmüyor. Özellikle pandeminin ilk başladığı dönemde ABD’de elektronik sigara kullanımına bağlı ani yaşam kayıpları tespit edildi.
ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezlerinden (CDC) yapılan açıklamada, 10 eyalette elektronik sigara bağlantılı 29 hastadan alınan örnekler üzerinde yapılan testler sonucunda vitamin E asetat maddesinin bulunduğu belirtildi. E vitaminini solunum yoluyla almak ciğerlerde ciddi hasarlara ve hatta yaşam kaybına yol açabilmekte. Elektronik sigara uluslararası sigara tekelleri tarafından yapılan reklam ve tanıtım kampanyalarıyla zararsızmış gibi sunuluyor. Tütün yanmadığı, ısındığı için zarar vermediği öne sürülüyor.
Tütün, hiçbir ısıtma, hiçbir işlemden geçmese bile çiğnendiğinde dahi kanserojen bir maddedir. Yani hiçbir şekilde bir tütün ürününün zararsız olması mümkün değil. Bu son araştırmada üçünü karşılaştırmışlar. Gerek damarlar üzerine verdikleri hasarlar, gerekse akciğerlerde yaptıkları hasar, birbirine eş değer. Yani biliyoruz ki hiçbir tütün ürününün zararsız olması imkansız. Hele ki içine E vitamini ve aromalar eklendiğinde daha da ölümcül hale gelebiliyor.”
Sigara toplumsal bir sorundur
Sigara ve diğer tütün ürünlerine başlama yaşı çoğunlukla 18 yaş altında olduğu için gençleri ve çocukları bu bağımlılıktan korumanın önemine dikkat çeken Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Banu Musaffa Salepçi, “Sigara ve diğer tütün ürünleri yalnızca sigara tekellerine yarar sağlamaktadır. Sigara, yalnızca içenleri ilgilendiren bireysel bir sorun değildir. İçenlerin yanında yaşayan eş ve çocukları da pasif içici olarak sigaraya maruz kaldıkları için tüm toplumu ilgilendirmektedir. Sigara, elektronik sigara, cep nargilesi vb. ürünlerin içimini özendiren sigara şirketlerine karşı düzenlemeler yapılması gerekmektedir” dedi.
Akciğer kanseri tedavisinde yeni yöntemler
Geçtiğimiz aylarda Dünya Kanser Kongresi’nde de açıklandığı gibi, akciğer kanseri tedavisindeki gelişmeler sağ kalım oranlarını arttırıyor. Medikal Onkoloji Uzmanı ve Onkolojik Bilimler Koordinatörü Prof. Dr. Necdet Üskent, “Pek çok branşın birlikte hareket ettiği akciğer kanseri tedavilerinde yeni immünoterapi ajanları, adoptif hücre tedavisi, aşılar ve akıllı ilaçlar olmak üzere çok sayıda yenilik mevcut” dedi. Prof. Dr. Necdet Üskent, konuyla ilgili açıklamalarda bulundu.
Akciğer kanseri hem kadınlarda hem de erkeklerde en sık görülen ilk üç kanser türünden biri. Kansere bağlı ölümlerde ise kadınlarda ve erkeklerde akciğer kanserinin ilk sırada yer aldığını söyleyen Onkoloji Uzmanı ve Onkolojik Bilimler Koordinatörü Prof. Dr. Necdet Üskent, şunları aktardı:
“Uzmanlara göre oluşumunda çevresel (hava kirliliği, pasif sigara içiciliği gibi) ve genetik faktörlerden çok daha güçlü olan risk faktörü, tütün ve tütün mamulleri kullanımı. Özellikle genç yaş gruplarında sigara içiciliğinin artması, akciğer kanserinin görülme sıklığını da yükseltiyor. Pandemi döneminde ise bir başka artış gözleniyor. COVID-19’un akciğerlerde zatürre gibi sonuçlar doğurması, hastanelerdeki tomografi çekimini de artırdığı için, bu sayede teşhis edilen pek çok akciğer kanseri vakası var. Tedavi tarafında ise büyük ilerlemeler söz konusu.”
Akciğer kanserinde eskisine göre daha başarılı sonuçlar elde ediliyor
Son yıllardaki teknolojik ve tıbbi gelişmelerle akciğer kanserinin eskisi kadar zor tedavi edilen bir kanser türü olmaktan çıktığını dile getiren Prof. Dr. Necdet Üskent, “Bilim dünyası, geliştirdiği yeni tedavi yöntemleriyle ve kullandığı yenilikçi tıp teknolojileriyle tümör hücresini daha iyi tanırken, akciğer kanserinde de artık eskiye oranla daha başarılı sonuçların kazanıldığı bir dönemdeyiz” şeklinde konuştu.
Uyku moduna geçen kanser hücreleri bilimden kaçamıyor
Kanser hücrelerinin evrimsel hayatta kalma mekanizmalarından yararlanarak, çoğalan hücreleri hedefleyen kemoterapi gibi tedavilerden kaçabildiklerini söyleyen Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Necdet Üskent, “Bunun için de yavaş bölünme, hatta G0 fazı denilen hiç bölünmeyen uyku moduna geçebilme yeteneklerine sahipler. Uyku modundaki kanser hücreleri kemoterapiden etkilenmedikleri gibi, uyku modu sırasında ilaç direncini geliştirerek mutasyon da geçirebiliyorlar. Böylece yeniden bölünmeye başlayarak hastalığın yayılmasını sağlamaya devam ediyorlar. Kemoterapiye başlangıçta iyi yanıt vererek küçülen tümörlerin, daha sonra yeniden ortaya çıkmasının arkasındaki başlıca mekanizma işte bu” dedi.
Meme ve akciğer kanserlerinde sıklıkla görüldüğü gibi yıllarca uykuda kalmış bir kanser hücresinin birdenbire harekete geçebildiğini hatırlatan Prof. Dr. Necdet Üskent, “Uyuyan kanser hücreleri, hayatta kalmak için kendi hücre bileşenlerini veya kendi proteinlerini tüketiyorlar (kendini yemek / Otofaji). Ancak bilim dünyası işte kanser hücresinin bu uyku moduna da çare üretmiş durumda. Otofajiyi bloke eden yeni ilaçlar sayesinde, uykudaki kanser hücrelerini de yok etmek artık mümkün” açıklamasında bulundu.
Savaşçı hücreler artık düşmanı tanıyor
Bağışıklık sistemi hücrelerini tümör hücrelerine yöneltmek esasına dayanan immünoterapi, yıllardır üzerinde çalışılan önemli akciğer kanseri tedavisi yaklaşımlarından biri. Pek çok kanser hücresinin bağışıklık sisteminden kaçmak için kontrol noktası molekülleri olarak bilinen ve savaşçı hücrelerin (T-Lenfositler) normal vücut hücrelerine saldırmalarını engelleyen mekanizmadan yararlandığını hatırlatan Prof. Dr. Necdet Üskent, şunları söyledi:
“Kanser hücreleri normal hücreden farklı görünmediklerinden savaşçı hücreler dost olarak gördükleri kanser hücrelerine saldırmaz. Ancak 2011 yılından itibaren yapılan bilimsel çalışmalarla, savaşçı hücrelerin kontrol noktasını atlatarak kanser hücrelerine saldırabilmeleri de artık mümkün hale geldi. Genel adları ile ‘İmmün Kontrol Noktası Baskılayıcıları’ olarak adlandırılan 7 immünoterapi ilacı bugün başta akciğer kanseri olmak üzere pek çok kanser türünde başarıyla kullanılıyor.”
Adoptif hücre tedavisi akciğer kanseri tedavisinde de uygulanıyor
Adoptif hücre tedavisinin kanser hücresinin bağışıklık hücreleri tarafından tanınırlığını artırmak için, T-hücrelerin içine bazı genetik materyallerin yerleştirilmesi ve laboratuvar ortamında çoğaltıldıktan sonra hastaya geri verilmesi esasına dayanan bir tedavi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Necdet Üskent, akciğer kanseri tedavisi konusunda şu açıklamalarda bulundu:
“CAR-T hücre tedavisi olarak bilinen bu yöntem sayesinde, dirençli lenfomalar ve lösemilerde önemli başarılar elde edilirken, akciğer kanserlerinde de denemeler başlamış durumda. Kimerik Antijen Reseptörleri (CAR) içeren bu savaşçı T hücreleri, tümöre özgü antijeni tanıyıp yok edebiliyor. TIL hücre tedavisi ise diğer bir tedavi şekli. TIL’ler kanser hücresinin etrafından toplanan lenfositlerdir. Bu hücreler kişiden izole edilerek laboratuvar ortamında tümörü tanımak üzere aktif hale getirilip hastaya geri verilebiliyor.”
Kanser aşıları ve kişiye özgü aşılar
Kanser hücresinin yüzeyinde sadece o kansere özgü tanınabilir bir antijen varsa, vücudun bağışıklık sistemini o antijene karşı harekete geçirmenin de mümkün olduğunu dile getiren Prof. Dr. Üskent, “Akciğer kanserlerinde hücre yüzeyinde bulunan NeuGmc ve EGFR antijenlerine karşı geliştirilmiş aşılar, bazı ülke sağlık bakanlıkları tarafından tanınan, kemoterapi ile tümör yükü azaltılmış seçilmiş olgularda idame tedavisi olarak kullanılan tedavilerdir. Ayrıca çeşitli Peptit aşıları ve mesenger RNA aşılarının da Faz 1 ve Faz 2 çalışmaları devam ediyor” hatırlatmasında bulundu.
Tümöre özgü duyarlı mutasyonlara yönelik akıllı ilaçlar
Akciğer kanserlerinin özellikle küçük hücreli olmayan, “Adenokanserler” adlı tipinde, tedavi hedefi olan genetik değişikliklere rastlandığını vurgulayan Prof. Dr. Necdet Üskent, “Genetik mutasyon ve değişikliklerin tipine göre yüzde 1 ile yüzde 35 arasında görülen bu değişiklikler saptandığı takdirde, genellikle ağız yoluyla alınan tablet formundaki ilaçlarla bloke edilebiliyor. Böylece tümörü harekete geçiren genetik hedef ortadan kaldırıldığı için tümör de hızla küçülmeye başlıyor. Önceleri sadece EGFR, ALK ve ROS-1 gibi genetik hedeflere yönlendirilmiş akıllı ilaçların sayısı giderek artarken yeni hedefler de belirleniyor. Bu ilaçlar sayesinde özel mutasyon saptanan hastalarda tümör, ileri evrelerde dahi kontrol altına alınarak yaşam süreleri uzatılıyor” dedi.
Akciğer sağlığı için mutlaka tüketilmesi gereken 11 besin
Akciğer sağlığı, modern kent yaşamı, sağladığı birçok konforun yanı sıra, tütün kullanımını kolaylaştırması, yoğun hava kirliliği ve yanlış beslenme tercihleri nedeniyle olumsuz etkileniyor. Sağlıklı akciğerlere sahip olmanın birkaç bileşeni var. Çevre duyarlılığına sahip olmak ve ekolojik dengeyi bozup hava kirliliğine, iklim değişikliğine yol açan her şeye kendi günlük yaşamımızda yapacağımız değişikliklerle başlayarak karşı koymak ilk adım. Tütün ve tütün ürünlerinin her çeşidinden (elektronik sigaralar da dahil) uzak durmak, programlı ve bilinçli, hayatın içine yedirilmiş spor alışkanlıkları edinmek ve sürdürmek de ikinci adım.
Sağlıklı akciğerlere sahip olmanın en önemli diğer parçası olan, düzenli tüketildiği takdirde akciğerlerimizi güçlendiren besinleri Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Levent Dalar anlattı.
Akciğer sağlığı için 11 besin öğesi ve faydaları
1. Pancar ve Pancar Yaprağı
Yüksek nitrat içeriği ile kan damarlarını genişletir, tansiyonu düşürür ve oksijen alımını kolaylaştırıp arttırır. Diyetine pancar eklenen ya da pancar özü içeren destekler kullanan KOAH ve pulmoner hipertansiyon hastalarında kondisyon ve akciğer fonksiyonlarının arttığı kanıtlanmıştır. Pancar ayrıca hepsi de akciğer sağlığı için büyük öneme sahip olan magnezyum, potasyum, vitamin C ve karotenoid antioksidanlardan yana da zengindir.
2. Kırmızı Tatlı Biber
Tüm biber çeşitleri en zengin C vitamini kaynakları arasındadır. Özellikle sigara içenlerin bu en önemli antioksidanı çok tüketmeleri gerekir. Çalışmalar yüksek doz C vitamini alanların daha düşük miktarda alanlara göre daha iyi akciğer fonksiyonlarına sahip olduğunu göstermiştir. Önerilen miktar günde en az 35 mg ekstra C vitamini almak. Her gün bir orta boy (yaklaşık 120 gr) bir tatlı kırmızı biber tüketmek bu miktarın yaklaşık iki katını almanızı sağlar. Özellikle sigara içenlere şiddetle önerilir.
3. Elma
Araştırmalar haftada 5 veya daha fazla elma tüketen bireylerin tüketmeyenlere oranla çok daha iyi akciğer fonksiyonlarına sahip olduğunu göstermiştir. Bu miktarda elma tüketimi KOAH’tan ve akciğer kanseri gelişiminden de korunmanıza yardım eder. Bu elmanın içerdiği yüksek miktarda flavonoid antioksidanlar ve C vitamini ile ilişkilendirilmiştir.
4. Balkabağı
Özellikle beta karoten, lutein ve zeaksantinden çok zengindir. Bu moleküllerin tümü de çok güçlü antioksidan ve antiinflamatuar etkilere sahiptir. Çalışmalar hem yaşlılarda hem de gençlerde yüksek kan karotenoid düzeyine sahip olanların daha iyi akciğer fonksiyonlarına sahip olduğunu göstermiştir.
5. Zerdeçal
Zerdeçal çok güçlü antioksidan ve antiinflamatuar etkileri nedeniyle tüm vücudun sağlığını olumlu etkiler. Bu etkiyi yaratan içerdiği yüksek miktarda kurkumindir. Sigara içen bireyler arasında yapılan bir çalışmada diyetlerinde yüksek miktarda kurkumin olanlar ve hiç tüketmeyenler karşılaştırılmış ve kurkumin tüketenlerin yaklaşık %10 daha iyi akciğer fonksiyonlarına sahip olduğu gösterilmiştir.
6. Domates
Domates ve salça diyetle alınan likopenin en zengin kaynaklarındandır. Likopen akciğer sağlığını iyileştiren etkileri iyi bilinen bir karotenoid antioksidandır. Domatesten zengin diyetle beslenen 105 astımlı hastada yapılan bir çalışmada domatesin astımın kontrol altına alınmasını kolaylaştırdığı ve akciğer fonksiyonlarındaki kaybı azalttığı gösterilmiştir.
7. Yabanmersini
Antosyaninlerden çok zengin bir besindir. Antosyaninler oksidatif stresin hasar yapıcı etkisinden akciğerleri koruyan moleküllerin başında gelir. Haftada iki porsiyon veya daha çok yabanmersini tüketen ve hiç tüketmeyenleri karşılaştıran 839 yaşlı bireyi kapsayan bir çalışmada yaban mersini tüketenlerin akciğer fonksiyonlarındaki kaybın %36 daha az olduğu gösterilmiştir.
8. Yeşil çay
İçerdiği kateşin maddesinin akciğer sağlığı için sertleşme ve doku bozulmasını koruyucu etkisi olduğu kanıtlanmıştır.
9. Kırmızı lahana
Hem içerdiği yüksek miktarda antosyanin hem de lifli yapısının akciğer fonksiyonlarnı arttırdığı bilinen özellikleridir. Daha çok lifli gıdalar tüketmek daha iyi akciğer fonksiyonlarına sahip olmamızı sağlar.
10. Edamame
Japon ve uzak doğu mutfağının ülkemizde de yaygınlaşmasıyla daha çok bilinen bir besin. Olgunlaşmamış soya fasülyesi. İzofalvonlardan zengin olması KOAH dahil birçok hastalıktan koruyucu etkiye sahip olmasına yol açar. KOAH hastası 618 japonun sağlıklı gönüllülerle kıyaslandığı bir çalışmada edamame tüketiminin nefes darlığı hissini azalttığı ve akciğer fonksiyonlarında düzelme sağladığı gösterilmiştir.
11. Zeytinyağı
Antioksidan ve antinflamatuar etkileri çok yoğun olan E vitamini ve polifenollerden çok zengindir. Astım hastalığından koruyucu etkisi ve özellikle KOAH hastalığı olan bireylerde atak sıklığını azaltıcı etkisi, çalışmalarda gösterilmiştir.
Kaynaklar:
Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Aziz Yazar
Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Necdet Üskent
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Banu Musaffa Salepçi
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Levent Dalar
Diğer Sağlık Ajandası | Sağlık Haberleri için sosyal medya hesaplarımızı da takip edebilirsiniz: