Anne karnındaki bebek, gebelik döneminde annenin yaşadığı stresi bire bir hissediyor. Bu stres, bebeğin zihinsel gelişimi, fiziksel sağlığı ve kişilik yapısına da etki edebiliyor. Hatta bebeğin yaşamının ilerleyen dönemlerinde kronik hastalıklara yatkınlığını artırabiliyor. Bu nedenle gebelik döneminde annelere mümkün olduğunca huzurlu ve stresten uzak bir ortam sağlanması gerekiyor ve en büyük görev ise eşler ile aileye düşüyor.
Op. Dr. Müjde Şekeroğlu, gebelikte anne adaylarının yaşadığı stresin bebeğe etkileri hakkında bilgi verdi.
Anne karnındaki bebek direkt etkileniyor
Op. Dr. Müjde Şekeroğlu, anne karnındaki bebek annenin gebelikte yaşadığı stresi hissediyor. Bu dönemde yaşanan stresin kaynaklarının farklı olacağına değinen Op. Dr. Müjde Şekeroğlu, “Deprem, sel, fırtına gibi doğal felaketler ya da savaş, terörizm gibi önlenmesi pek mümkün olamayan sebeplerden olabileceği gibi; aile içi şiddet, evde veya işyerindeki olumsuz insan ilişkilerinden de kaynaklanabilir. Sebebi ne olursa olsun, stres vücut dengesi için bir tehdittir ve beden orijinal koşula geri dönmek için çeşitli yapısal, işlevsel ve davranışsal cevaplar oluşturur” dedi.
Bu durumun gelişmekte olan bebeğin zihinsel ve fiziksel sağlığı üzerinde olumsuz etkilere neden olduğunu söyleyen Op. Dr. Müjde Şekeroğlu, “Beyin gelişimini olumsuz etkilemenin yanı sıra; erken doğum, bebeğin büyüme hızında yavaşlama, düşük doğum ağrılığı ve bebeğin baş çevresinde geri kalma gibi durumlar oluşturabilir” diye konuştu.
Bebek iki şekilde etkiliyor
Anne karnında strese maruz kalan bebeklerin üzerinde yapılan çalışmaların, ilerleyen dönemlerde duygusal problemlerin ve davranış bozukluklarının görülme sıklığının yüksek olduğunu gösterdiğini söyleyen Op. Dr. Müjde Şekeroğlu şunları söyledi: “Prenatal dönemde yaşanan stres anne ve bebek sağlığını iki farklı yönden etkiler. Birincisi stres hormonları salgısının artması ile vücut doğrudan etkilenir. İkincisi ise stres belirtileri yaşayan annede madde kullanımı, gebelik kontrollerine gitmeme gibi bilinçsiz davranışlar ile anne ve bebek sağlığı dolaylı olarak etkilenmektedir.”
Op. Dr. Müjde Şekeroğlu, anne karnındaki bebeğin yaşadığı stresin ilerleyen dönemlerde şu tablolara yol açabileceği uyarısında bulundu:
- Entelektüel aktivite ve problem çözme yeteneğinde azalma
- Geciken dil edinimi
- Düşük IQ skorları
- Anksiyete bozukluğu
- Hiperaktivite
- Depresyon
- Otizm
- Şizofreniye yatkınlık
“Gebeliğin 12-22. haftaları daha tehlikeli”
Stresin gebeliğin 12-22. haftaları arasında yaşanması durumunda etkilenmenin daha fazla olabileceğini söyleyen Op. Dr. Müjde Şekeroğlu, “Annede artan stres hormonları plasentadan geçen kan akımını azaltarak oksijende azalmaya neden olabilir. Normal koşullarda plasenta annedeki stres hormonunun bebeğe geçişini azaltır fakat uzun süreli devam eden stres durumunda plasentada stres hormonunu etkisiz hale getiren enzim azaldığından bebeğe geçen hormon miktarı artar. Artan stres hormonu bebeğin beyninde yapısal değişiklikler yapar ve bireylerin ileri evrelerdeki stres yanıtında artışa neden olarak psikopatolojik bozukluklara yatkınlığını artırır” dedi.
Prenatal stresin yaşamın ilerleyen dönemlerinde kronik hastalıklara yatkınlığı artırdığını söyleyen Op. Dr. Müjde Şekeroğlu şöyle konuştu:
“Yüksek stres bağırsak florasını bozar”
“Epigenetik mekanizmalar yani çevresel koşulların hangi genlerin aktif olacağını belirlemesi kişinin dış görünüşünü ve sağlığını etkilemesine neden olur. Anne karnında yüksek miktarda kortizole (stres hormonu) maruz kalan bebekte sağlıksız gen aktivasyonları olabilir. Mesela kıtlık döneminde gebelik geçirmiş bir annenin bebeğinde obezite görülme ihtimali çok yüksektir. Çünkü genleri dış ortamda kıtlık varmış gibi çalışır ve yağ depolamaya eğilimli olur. Yüksek miktarda stres hormonu sağlıklı bağırsak florasını da bozarak bağışıklık sistemini olumsuz etkiler.”
“Son zamanlarda, kordon kanındaki lökositlerdeki telomer uzunluğundaki bir değişikliğin, gebeliğe özgü stres ile ilişkili olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur” diyen Op. Dr. Müjde Şekeroğlu, “Yapılan çalışmalar ile prenatal strese maruz kalmanın daha kısa telomer uzunluğuyla ilişkili olduğunu tespit edilmiştir. Telomer kısalmasının insan hücresinin ömür uzunluğunun kısalmasında evrensel bir rol oynadığı ve bu durumun da yaşlanma üzerindeki rolleri yapılan çalışmalarla doğrulanmıştır. Yani; anne karnında yaşanan stres vücudu yetişkin dönemindeki strese daha dayanıksız hale getirmektedir” diye konuştu.
“Aile içi iletişimsizliğin rolü büyük”
Özellikle aile içi şiddet ve iletişimsizliğin neden olduğu strese maruz kalan anne adayının bebeğinin ileride zor bir kişilik yapısına sahip olma ihtimalinin yüksek olduğuna da işaret eden Op. Dr. Müjde Şekeroğlu, “Gebelik süreci ve doğum şekli, çocukluk ve ergenlik dönemini, yetişkinlikteki davranış ve duygusal süreçleri, kişilik yapısını, hayatla ve olaylarla baş etme şeklini, tüm ilişkilerimizi yani kısacası tüm insanlık tarihini etkiler. Bu nedenle gebelik döneminde annelere mümkün olduğunca huzurlu ve stresten uzak bir ortam sağlamak birey ve toplum sağlığı açısından olumlu sonuçlar doğuracaktır” dedi.
Kaynaklar:
Op. Dr. Müjde Şekeroğlu
Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği: TJOD
“Anne karnındaki bebek de stresi yaşıyor!” başlıklı haberimizin yanı sıra diğer Sağlık Ajandası | Sağlık Haberleri için sosyal medya hesaplarımızı da takip edebilirsiniz