Bipolar bozukluk nedir? Kimlerde görülür ve tedavisi nasıldır? Günümüzde oldukça yaygın olan ve iki uçlu bozukluk, manik-depresif hastalık gibi isimlerle bilinen bipolar bozukluk hakkında merak edilen birçok detay bulunuyor. Bipolar bozukluk, kişinin bir anda kendini çok iyi hissederken, bir süre sonra içine kapanık bir hale gelmesine neden olabilir. Bu durum günlük hayatın akışında gerçekleşen iniş-çıkışlardan farklı olarak keskin iniş-çıkışlardan dolayı sosyal ve özel hayatlarında sorunlar yaşamalarına neden olabiliyor.
Bipolar nedir, ne değildir? Hastalık hakkında 5 önemli soru-cevap
Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Fuat Torun’a danıştık ve ‘Bipolar Bozukluk’ ile ilgili görüşlerini aldık.
Soru: Bipolar bozukluk nedir?
Cevap: Bipolar duygudurum bozukluğu ülkemizde farklı adlarla da kullanılmaktadır. Bunlar arasında en sıklıkla ‘iki uçlu duygudurum bozukluğu’ ve ‘manik depresif bozukluk’ sayılabilir. Adından da anlaşılacağı gibi bu hastalıkta kişinin duygudurumu iki uç arasında dalgalanmaktadır. Bu uçlar depresyon ve manidir.
Soru: Bipolar belirtileri nelerdir? Neden olur?
Cevap: Bipolar bozukluk belirtileri şöyle açıklanabilir: Kişi depresyonda olduğunda hayattan zevk alamaz, mutsuz, keyifsiz, umutsuz, çaresiz ve daha önceden keyif aldığı birçok aktiviteye karşı isteksiz ve ilgi kaybı yaşar. Manide olduğu zaman ise depresyonun tam tersi bir şekilde coşkulu, enerjik, aşırı mutlu, aşırı konuşkan ve kendisini birçok şeyi yapabilecek güçte hisseder ve aşırı para harcama ve düşüncesizce cinsel aktivite gibi riskli davranışlar içerisine girer.
Bipolar bozukluğu olan kişi bu iki ucu uçlarda yaşayabileceği gibi ‘hipomani’ ya da hafif düzey depresyon gibi ara formlarda da yaşayabilir. Bipolar bozukluğun nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte genetik yatkınlığı olan bireylerde çevresel ve psikolojik stres faktörlerin yanı sıra kişinin beynindeki bazı biyokimyasal maddelerin değişiminin hastalığı ortaya çıkarabildiği bilinmektedir.
Soru: Bipolar bozukluğun tedavi yöntemleri nelerdir?
Cevap: Bipolar bozukluk günümüzde etkili bir şekilde tedavi edilebilmekte ve hastalar rutin işlevselliklerini sürdürebilmektedir. Öncelikle kişinin hastalığı ile ilgili yeterli bilgiye sahip olması ve hastalığın evrelerinde ortaya çıkan erken uyarıcı belirtileri tanıması hastalığın tam olarak ortaya çıkmasını engellemek açısından tedavinin belki de en önemli aşamasıdır.
Örneğin uykusuzluk birçok hastada mani dönemlerini tetikler. Hasta uykusuzluğunu anlayıp hekimi ile görüştüğünde belki de mani atağı ortaya çıkmadan önlenmiş olacaktır. Bunun dışında kişinin birlikte yaşadığı ya da çalıştığı kişilerinde hastalıkla ilgili bilgi sahibi olması ve hasta ile destekleyici bir tutum içerisine girmesi hastalar açısından önemlidir.
Bipolar bozukluğun günümüzde en etkili tedavisi ilaçlarla yapılmaktadır. Her iki uçta da kullanılan farklı ilaçlarla ataklar sonlandırılmaya çalışılmaktadır. Ataklar sonlandırıldıktan sonra ise hastada uzun dönemli kullanılacak duygudurum düzenleyici ilaçlarla normal iyilik hallerinin sürmesi sağlanmaktadır. Atakları tetikleyen alkol ve madde kullanımı gibi durumlardan uzak durmak da koruyucu olabilmektedir. Ayrıca bu hastalarda uygulanacak psikoterapi de atakların sıklığını azaltmada etkilidir.
Soru: Çocuk ve gençlerde bipoların seyri nasıldır?
Cevap: Çocuk ve gençlerde yaş dönemine uygun olarak iniş ve çıkışlar olabileceği için bipolar bozukluğu anlayabilmek oldukça zor olabilir. O nedenle erişkinlerdeki bipolar bozukluğun görünümü ve hastalığın gidişi açısından farklılıklar olabilir. Bu nedenle çocuk ve gençlerdeki davranış biçimleri aileleri zorlamaya başlar ve aileler çözümsüz kalırlarsa ilgili uzmandan yardım almalarında fayda vardır.
Soru: Ailelerin davranış biçimi nasıl olmalı?
Cevap: Öncelikle ailelerin kişideki bu hastalığı kabul etmesi ve ona uygun davranış biçimi geliştirmesi gereklidir. Kişinin kendisi gibi ailesinin ve yakınlarının da hastalığın belirti ve bulguları konusunda bilgi sahibi olması hem hastalığa erken müdahale etmek hem de olası olumsuz davranış biçimlerinin önüne geçmek açısından önemlidir. Ayrıca aile hastanın tedavisi konusunda hem yönlendirici olması hem de kullanılacak ilaçların takibi açısından yol gösterici olması gereklidir. Hastalığı bilen ve belirtilerini takip eden aileler kişilerin davranışlarının altında yatan motivasyonu daha iyi anlayabilir ve ona yardımcı olabilirler.
Özellikle ergen ve genç yaş grubunda bipolar bozukluk yaşanması halinde ailelere önemli görevler düştüğünü ifade eden Prof. Dr. Fuat Torun, son söz olarak bipolar bozukluğu olanların doğru izlenmesi, çevre faktörlerine dikkat edilmesi ve mutlaka uzmandan destek alınarak hastalığın seyri ve tedavisine katkıda bulunulmasını sözlerine ekledi.
Bipolar bozukluk tanısı varsa bunları yapmayın!
Bipolar bozukluk tanısı alan kişilere, tedaviden kaçınmamaları ve kendilerini soyutlamamaları açısından hasta damgası vurulmaması gerekiyor. Bipolar bozukluk tanısı alan kişilerin yakınlarının bu konuda bilinçli olması ve çevresini de bilgilendirmesi gerekiyor.
Ünlü ressam Vincent Van Gogh’un da hastalığı olduğundan, ressamın doğum günü 30 Mart, tüm dünyada “Dünya Bipolar Günü” olarak anılıyor.
Dr. Öğr. Üyesi Direktörü Zeynep Maçkalı, bu gün vesilesiyle yaptığı açıklamada, damgalamanın bipolar bozukluğu olan kişilerin hayatını derinden etkilediğine ve tedaviden kaçınmalarına neden olabildiğine dikkat çekti. Dr. Öğr. Üyesi Zeynep Maçkalı, “Bipolar bozukluk tanısının kişinin sahip olduğu özelliklerden sadece biri olduğu unutulmamalı” dedi.
“İlaç tedavisi ve psikososyal destek gerekli”
Bipolar bozukluk konusunda bilgi veren Dr. Öğr. Üyesi Zeynep Maçkalı, “Eski adıyla manik-depresif hastalık olan, kimi kaynaklarda iki uçlu bozukluk olarak da geçen bipolar bozukluk, taşkınlık ve çökkünlük dönemlerin arasında kişilerin olağan, her zamanki iyilik hallerinde oldukları dönemlerle yaşam boyu devam bir duygudurum bozukluğudur” dedi.
Manik dönemlerde yükselmiş veya huzursuz duygu durumun yanı sıra aşırı hareketlilik, hızlı konuşma, özgüvende artış, uyku ihtiyacında azalma gibi belirtiler görüldüğünü söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Zeynep Maçkalı, “Depresif dönemlerde ise, kişinin sürdürdüğü neredeyse bütün etkinliklere dair ilgi ve istek kaybı, keyifsizlik, yeme alışkanlıklarında değişim, aşırı uyuma veya uyku ihtiyacında azalma, konuşmada azalma, hareketlerde yavaşlama, yorgunluk, enerji azlığı, dikkatin kolaylıkla dağılması gibi belirtiler görülür. Duygu durumun düzenlenmesinde ilaç tedavilerinin yanı sıra bireysel veya grup psikoterapileri, ruhsal iyileştirmeye yönelik uygulamalar gibi psikososyal destek çalışmaları, etkili tedavinin vazgeçilmez parçalarıdır” dedi.
“Hastalığa dair yanlış inanışların önüne geçilmeli”
Damgalamanın hem bipolar bozukuk tanısı konan kişilerin hem de ailelerinin hayatını derinden etkilediğini belirten Maçkalı, damgalamayı engellemek için her şeyden önce hastalığa dair yanlış inanışların önüne geçilmesi gerektiğini dile getirdi.
Maçkalı, “Gazetelerde ve sosyal medyada çıkan haberlerde adli vaka öykülerinin eksik sunulması, intihar, uyuşturucu madde ve alkol kullanımıyla bipolar bozukluklar arasında ‘hızlı’ bağlantıların kurulması, bipolar bozukluğu olan kişiler ve ailelerini derinden etkiliyor. Ruhsal hastalıklara dair yanlış inanışlar damgalamaya, bu da ayrımcılığa neden oluyor. Bipolar bozukluğu olan kişiler, damgalamadan kaçınmak için yardım veya tedavi almayı geciktirebiliyor. Bu kaçınma, kimi zaman kendilerini ailelerinden ve sosyal çevrelerinden uzaklaştırıp, izole etmelerine neden olabiliyor” dedi.
“Bipolar bozukluk, sadece bir özellik”
Bipolar hastalığı olan kişilerin bu durumu tek başına çözmeleri gereken bir durum olarak görmemeleri gerektiğini belirten Maçkalı, “Bunu kişisel bir zayıflık olarak görmeleri, kişilerin kimi zaman kendilerinden şüphe duymalarına; utanç ve suçluluk hislerine kapılmalarına neden olabilmektedir. Bipolar bozukluğa sahip olmanın, kişinin sahip olduğu özelliklerden sadece biri olduğu unutulmamalıdır. Kişinin kendini sadece bu hastalıkla tanımlaması da özgüveninin azalmasına sebep olabilir. Psikiyatrik ve psikolojik yardım, yaşanan duygu durum dalgalanmalarıyla baş etmek için kişilerin ihtiyaç duyabilecekleri desteği sağlayabilmektedir” diye konuştu.
Vincent Van Gogh’un hastalığı
Yaşam öyküsünün, resimleri ve mektuplaşmalarıyla birlikte incelenmesinin ardından, bipolar bozukluk tanısı alabileceği kanısına varılan dünyaca ünlü ressam Vincent Van Gogh’un doğum günü olan 30 Mart, her yıl “Dünya Bipolar Günü” olarak anılıyor.
Uluslararası Bipolar Bozukluklar Derneği’nin (IBSD) verilerine göre dünyada 60 milyon insan bipolar bozukluğa sahip. Türkiye’de ise bipolar bozuklukların 2 milyondan fazla insanda görüldüğü, aileleriyle birlikte 6 milyondan fazla insanın hayatını etkilediği tahmin ediliyor.
Dünya Bipolar Günü, dünya çapında bipolar bozukluğa dair toplumu bilinçlendirerek farkındalık yaratmayı; bipolar bozukluğu olan kişilere yönelik damgalamanın önüne geçmeyi hedefliyor.
Bipolar bozukluğun dünya üzerindeki yaygınlığının yüzde 2 ila 5 arasında değiştiği tahmin ediliyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, yeti yitimine neden olan altıncı hastalık olarak sıralanıyor. Günümüz şartlarında bipolar bozukluk başarılı bir şekilde tanınıyor ve etkili biçimde tedavi edilebiliyor. Ancak hastalığın yineleyici doğası hasta, hasta yakını ve sağlık çalışanları arasında sürekli bir işbirliğini gerektiriyor.
Bipolar bozuklukta iş birliği oldukça önemli!
Bipolar bozukluk, dünyada en önemli toplum sağlığı sorunları sıralamasında altıncı sırada yer alan ve yaşam boyu devam eden bir psikiyatrik rahatsızlık. Bipolar bozukluk yaşayan bireyin yaşam kalitesi etkileniyor. Uzmanlar, hastalığın tedavisinde, aile, hasta ve doktor iş birliğinin önemine işaret ediyor. Uzmanlar, bu iş birliğindeki aksamanın tedaviyi, hastanın iyilik halini ve yaşam kalitesini çok ciddi anlamda etkileyebileceğini ifade ediyor.
Dünyada her yıl 30 Mart Dünya Bipolar Günü olarak anılıyor. Dünya genelinde yaklaşık 60 milyon kişinin bipolar bozukluktan etkilendiği tahmin ediliyor. Bipolar bozukluğu olduğu düşünülen ünlü ressam Vincent Van Gogh’un doğum günü olan 30 Mart, tüm dünyada ve Türkiye’de bipolar bozukluk ile ilgili farkındalık, dayanışma ve toplumsal damgalamaya karşı mücadele günü olarak kutlanıyor.
Psikiyatri Uzmanı Dr. Firdevs Seyfe Şen, Dünya Bipolar Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada bipolar hastalarına yaklaşım konusunda ailelere tavsiyelerde bulundu.
Dünyada en önemli altıncı toplum sağlığı sorunu
Bipolar bozukluğun tanı ve tedavisi olan, coğrafya, ırk ya da cinsiyet ayrımı gözetmeksizin tüm dünyada benzer oranlarda ortaya çıkan bir hastalık olduğunu kaydeden Dr. Firdevs Seyfe Şen, “Bipolar bozukluğun dünya üzerindeki yaygınlığının yüzde 1 ile yüzde 2 arasında olduğu ve yüzde 5’e kadar çıkabildiği öngörülmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, en önemli toplum sağlığı sorunları sıralamasında altıncı sıradadır. Çünkü hızla tedavi edilmezse potansiyel olarak pek çok kayba yol açabilecek bir hastalıktır” diye konuştu.
Bipolar bozukluğu olan insanlar nasıl davranır?
Bipolar bozukluğun bir duygudurum bozukluğu olduğunu ifade eden Psikiyatri Uzmanı Dr. Firdevs Seyfe Şen, “Bipolar bozukluk, manik ve depresif olmak üzere iki uçlu bozukluğun yaşandığı bir hastalıktır. Taşkınlık (mani) ya da çökkünlük (depresyon) dönemleriyle belirli, duygusal ve davranışsal iniş çıkışlarla giden, ara dönemlerde kişilerin olağan hallerine döndükleri, yineleyici özellikte ve yaşam boyu süren bir psikiyatrik rahatsızlıktır” dedi.
Psikiyatri Uzmanı Dr. Firdevs Seyfe Şen, hastalığın kişinin riskli davranışlar sergilemesine neden olarak bu riskli davranışlar nedeni ile kişinin ilişkilerine ve kariyerine zarar verebileceği uyarısında bulunarak bu nedenle hızlı tanı ve tedavinin çok önemli olduğunu söyledi.
Bipolar bozukluk tedavisinde dönemlere dikkat
Bipolar bozukluğun dönemlerine ilişkin bilgi veren Psikiyatri Uzmanı Dr. Firdevs Seyfe Şen, şunları söyledi:
Depresif dönem: Çökkün, üzgün, ümitsiz, huzursuz hissetmek, belirgin enerji eksikliği, yorgunluk, konsantrasyon kaybı ve unutkanlık, günlük faaliyetlere ilgi kaybı, aileden ve çevreden uzaklaşma, hiçbir şeyden zevk alamama, değersizlik duygusu, suçluluk ve umutsuzluk, kötümserlik, kendinden kuşku duyma, halüsinasyonlar, mantıksız düşünceler, uyumakta zorluk veya aşırı uyuma, intihar düşünceleri ile kendisini ortaya koyar.
Manik veya hipomanik dönem: Hastalar yaratıcılıklarının arttığını, işlerinin harika gittiğini belirterek tedaviyi reddedebilirler. Bu dönemde aşırı derecede enerjik hissetmek, sürekli heyecanlı hissetmek, düşünce değişiminde hızlılık, iyimserlik, odaklanmakta sorunlar yaşamak, az uyumak, hızlı konuşmak, cinsel istekte artış ya da uygunsuz cinsel davranışlar, aşırı neşeli olmanın tam aksine çok hızlı sinirlenebilme, huzursuzluk, kavgacılık, iştah problemleri, dikkatsizlik, bu belirtilere bağlı alkol ve uyuşturucu kullanma durumu ile kendisini ortaya koyar.
Hasta yakını güçlü olmak zorunda
Çoğu psikiyatrik hastalıkta olduğu gibi bu hastalıkta da hasta yakınlarına kimi görevler düşüyor. Bipolar hastası ile yaşamanın hastalığı yaşamak kadar zor ve stresli olduğunu ifade eden Dr. Firdevs Seyfe Şen, “Hatta bazı durumlarda özellikle hastalığın aktif dönemlerinde hastayı ve hastalık nedeni ile yaptıklarını kontrol etmek gerekliliği için hasta yakını olmak daha da zordur. Uçak yolculuğu sırasında oksijen maskesi anonslarını hatırlayın: ‘Küçük çocuğu olan anneler için önce kendi maskenizi takın sonra bebeğinizin maskesini takın.’ Hasta yakınlarının kendi ilgi alanları ve hobilerine zaman ayırması, çeşitli destek gruplarına üye olması ve destek almaları önemlidir. Kendilerini ayakta ve güçlü tutamazlarsa hastaya destek olmak çok zorlaşabilir” diye konuştu.
Bipolar bozukluğun kişiye, yetiştiği bölgeye, aileye, taşıdığı genlere ve kültürel coğrafyaya bağlı olarak semptomlarda değişiklik gösterebildiğini kaydeden Dr. Firdevs Seyfe Şen, bu hastalara genel yargılarla değil, daha kişi özelinde bakarak yaklaşmanın önemli olduğunu ifade etti.
Aile, hasta, doktor iş birliğinde aksama olmamalı
Bipolar hastalarına yaklaşımda aile tutumlarının önemine işaret eden Dr. Firdevs Seyfe Şen, “Aile-hasta-doktor iş birliği, bipolar bozuklukta olmazsa olmaz bir üçlüdür. Bunlardan birinde aksama olması, tedaviyi, hastanın iyilik halini ve yaşam kalitesini çok ciddi anlamda aksatabilir” uyarısında bulunarak tavsiyelerini şöyle sıraladı:
Ailenin hastalık dönemlerini ve dönemlere ait bulguları çok iyi tanıması ve değişiklik halinde tedavi ekibi ile iş birliğine geçmesi gerekir.
Hastaya destek olunmalı
Hastaya destek vermek için aşağıdaki davranışlar öneriliyor:
- Anlayışlı olun. Hastaya her koşulda yanında ve destek olduğunuzu hissettirmek önemlidir. Hastalığın seyri ve tedavi konusunda cesaretlendirici olmalısınız.
- Sabırlı olmaya çalışın, tedaviden mucizeler beklemeyin. Zamana ihtiyaç olduğunu ve çok uzun süre kontrol altında olması gerektiğini unutmamaya çalışın. Gerçekçi olmak ve beklentiyi çok yükseltmemek her zaman hastanın lehinedir.
- Hastalık döneminde hastanın yaptıklarından hastayı sorumlu tutup eleştirmek, yargılamak hastaya ve tedaviye ciddi zararlar verebilir.
- Aile içi çatışma ve stres faktörlerinin mümkün olduğunca azaltılması önemlidir. Açık ve gerçekçi bir şekilde iletişim kurmaya çalışın.
- Atak dönemlerinde hiçbir davranışı ve söylenenleri kişisel algılamayın. Unutmayın ki hastalık nedeni ile kendisinden hiç beklenmeyen davranışları sergileyebilirler. Tahammül sınırlarınızın çok zorlandığını hissediyorsanız araya mesafe koymaya çalışın. Kesinlikle tartışmaktan kaçının.
Uykunun bozulması atak dönemini tetikler
Uyku ve iştah konusunda dikkatli olun ve yemesi için ve uyuması için teşvik edin. Uykunun bozulması atak dönemlerini hızlandırabilir. Bilginin olmadığı yerde cehalet ve korku ortaya çıkar. Bilmediğiniz şeyleri yönetemezsiniz. Hastalık ve tedavi hakkında bilgi edinin. Tedavi ekibi ile sıkı bir iletişimde olun ve her konuyu mutlaka sorup öğrenmeye çalışın. Hastalık belirtileri konusunda her zaman alarm durumunda kalmaya çalışın.
Bipolar bozukluk genetik mi?
Psikoterapist Cem Kaya, “Maniden depresyona kadar uzanan ruh halindeki aşırı değişiklikler olarak tanımlanan bipolar bozukluk genetik mi?” sorusunun cevabını şöyle veriyor:
Manik depresif bozukluk veya manik depresyon adıyla bilinen bipolar bozukluk, “maniden depresyona kadar uzanan ruh halindeki aşırı değişiklikler” olarak tanımlanır. Riskli davranışlar nedeniyle kişinin ilişkilerine zarar veren, iş yaşantısını ve özel yaşantısını etkileyen, tedavi edilmediği zaman daha kötü sorunlara yol açan ruhsal bir hastalıktır. Bipolar bozukluğa; iki uçlu duygu durum bozukluğu yani çift ruh hali değişimi de denebilir.
“Manik” terimi aşırı hareketli, enerjik, konuşkan, umursamaz, güçlü bir dönemi tanımlar. Bir dönem sonra bir öncekine tamamen zıt olan ruh hali depresyon başlar ve üzüntü, ağlama, değersizlik hissi, enerji kaybı, haz kaybı, uyku problemleri ortaya çıkabilir. Bu ruh hali oynamaları arasında, bipolar bozukluğu olan kişi normal ruh hali de deneyimleyebilir. Bu yükselmeler ve alçalmalar her insanda değişiklik gösterdiğinden, bipolar bozukluk teşhis edilmesi zor olan bir rahatsızlıktır.
Bipolar bozuklukta genetik yatkınlık önemli bir risk olarak görülmektedir. Akrabalarının hiçbirinde bipolar bozukluk olmayanlarda hastalık görülme olasılığı yüzde 1-2 iken, birinci dereceden akrabasında (anne-baba veya kardeşlerinde) bipolar bozukluk olanlarda hastalığın görülme sıklığı yüzde 7-8’e yükselmektedir. Tek yumurta ikizlerinden birinde bipolar bozukluk varsa diğer ikizde bipolar bozukluk görülme olasılığı yüzde 45-60’a kadar yükselmektedir.
Bipolar bozukluk genellikle 15-24 yaş arasında görülür ve sıklıkla yaşam boyunca sürer. Her yaşta görülebilir (7’den 77’ye) ama en sık 20’li yaşların başında başlar. Her 100 kişiden 1-2’sinde görülür.
Bipolar bozukluk testi
İnternet üzerinden bulacağınız birçok bipolar bozukluk testi, genel olarak aşağıdaki soruları yöneltir. Cevaplarda ne kadar çok evet ve o yanıta yakın diğer seçeneklerden çıkarsa, bipolar hastalık riskinin arttığı görülür. Ancak unutulmamalı ki bu testler sadece fikir verme amaçlı görülmelidir ve asıl teşhis uzman bir hekim (Psikiyatr, Klinik Psikolog vb) tarafından koyulmalıdır. Aksi halde bir olasılık ve tahminden öteye gidemez. Bu tür bilgilerin tümü kişileri tanı ve tedaviye yönlendirme amacı taşımaz. Bu tip testlerde tedavi edici sağlık hizmetlerine yönelik bilgiler yer almaz.
- Duygu durumunuzda olağanüstü değişiklikler var mı?
- Ailenizde bipolar affektif bozukluk tanısı konulmuş olanlar var mı?
- Arkadaşlarla vakit geçirme, spor yapma, sinemaya gitme gibi normalde ilgi duyduğunuz aktivitelere karşı ilginizi yitiriyor musunuz?
- İştahınız normaldeki düzeninden farklı mı seyrediyor? Ani kilo kaybı veya alımı yaşadınız mı?
- Ortada reel hiçbir sebep yokken durup durupken ağlama isteğiniz oluyor mu?
- Son birkaç hafta içinde cinsel isteğinizde ani ve keskin bir yükseliş oldu mu?
- Son birkaç hafta içinde davranış şeklinizde dürtüsel davranışlar gibi ani değişiklikler yaşadınız mı?
Kaynaklar:
Prof. Dr. Fuat Torun
Psikiyatri Uzmanı Dr. Firdevs Seyfe Şen
“Bipolar bozukluk nedir? Tedavi yöntemleri nelerdir?” başlıklı haberimizin yanı sıra daha fazla Sağlık Ajandası | Sağlık Haberleri için sosyal medya hesaplarımızı da takip edebilirsiniz: