Kalp ameliyatı kararı alınmış kalp damarlarında tıkanma sorunu olanlar varsa ameliyatı ertelememeli. Minimal invaziv yani küçük kesi cerrahisi ile kalp ameliyatları sadece 4 santimlik bir kesi ile yapılabiliyor. Hastaların tek tek değerlendirilip ameliyat için en faydalı rotayı belirmenin oldukça önemli olduğunu vurgulayan Kalp ve Damar Cerrahı Prof. Dr. Barış Çaynak, kalp ameliyatlarında minimal invaziv yöntemin kişinin üzerinden ameliyatın tüm yükünü aldığını söylüyor.
Prof. Dr. Barış Çaynak, COVID-19 korkusu yüzünden ameliyatını erteleyenler için şu uyarılarda bulunuyor: “Minimal invaziv yöntemle yapılan ameliyattan sonra hastalar 4. günde taburcu olabiliyor ve 1 hafta içerisinde günlük rutinine dönebiliyor. Göğüs ağrısı, çabuk yorulma, merdiven çıkarken kola veya çeneye vuran ağrı gibi şikayetlerden sonra doktora gidildiğinde hasta bazı tetkiklerden geçiriliyor. Öncelikle eko, efor, kan testi gibi az travmatik testler yapılıyor. Test sonuçları damar tıkanıklığını gösteriyorsa veya damar tıkanıklığından şüphelendiriyorsa, kişiye anjiyo yapılması gerekiyor. Çünkü kalp anjiyosundan başka hiçbir test damarları göstermiyor.
Kalbi besleyen damarlarda belli bir seviyenin üzerinde tıkanıklık varsa ilaçla tedavi edilemiyor. Kişinin kalbine ya stent takılması ya da ameliyat yapılması gerekiyor. Bizim amacımız bir tedavi planlarken günü kurtarmak değil, ömürlük iş yapmaktır. Bu nedenle ameliyat kararı kişiye özel verilmelidir. Genellikle insanlar açık kalp ameliyatlarındaki kocaman yaradan, göğüs kemiğinin açılmasından korkuyorlar. Fakat kalp ameliyatları artık çok daha küçük kesilerle yapılabiliyor. Minimal invaziv yöntem ile açık kalp ameliyatında yapılan işlemin aynısı yapılıyor. İşlem özel bir teknikle ve küçük bir kesiyle yapıldığı için ameliyatın yükünü kişinin üzerinden alıyor.”
COVID-19 bitsin sonra ameliyat olurum demeyin
Kalp ve Damar Cerrahı Prof. Dr. Barış Çaynak, “Minimal invaziv yöntem ile göğüs kemiği açılmıyor, sol göğüs altından 4 santimlik bir kesi ile ameliyat gerçekleştiriliyor. Sadece tek damar hastalarına değil, kalbin sağ ve arka da dahil bütün damarlarına bu teknikle by-pass yapılabiliyor. Bu nedenle mutlaka anjiyoyu görüp ona göre karar vermek lazım. Ameliyat her zaman bu işte altın standarttır. ‘Kalbim anjiyo ile açılabildiği kadar idare etsin, sonra ameliyat olurum’ gibi düşünceler yanlıştır. Anjiyo sonrası ameliyat kararı alındıysa ameliyat olmak en doğru karardır. Fakat ameliyat olmadan önce klasik kalp ameliyatları dışında ne yapılabilir diye araştırmakta fayda var” diyor.
Küçük kesi ile By-pass kalp ameliyatı yapılıyor
Klasik ameliyatta göğüs kemiği kesilir, by-pass yapılacak tüm damarlar hazırlanır, ardından kalp durdurulur ve duran kalbe by- pass yapıldıktan sonra kalp çalıştırılıp, göğüs kapatılır. Açık kalp ameliyatlarının kişiye uzun ve kısa dönem yükü vardır. Göğüs kemiğinin açılması sebebiyle kişinin vücudunda kocaman bir iz kalıyor. Kişi hayatının geri kalan kısmını vücudundaki bu izle geçirmek zorunda kalıyor. Ameliyatta göğüs kemiği açıldığı için o kemiğin iyileşmesi zaman alıyor. Bazı kişilerde kemiğin kaynaması ile ilgili problemler çıkabiliyor. Ameliyat yarası ne kadar büyükse o oranda enfeksiyon oranı artabiliyor.
Göğüs kemiği ne kadar açılıp o kadar büyük bir travma olursa vücutta o kadar fazla kan kaybı oluyor. Bunun sonucunda kişiye ameliyattan sonra kan nakli yapmak gerekiyor. Açık kalp ameliyatlarından sonra vücudun kendini toparlaması zaman alıyor. Minimal invaziv ile kalp ameliyatlarını çok daha küçük kesi ile yapıyoruz. Önemli olan hastanın ameliyattan alacağı faydanın tamamını almasıdır. Açık kalp ameliyatında birebir ne yapılıyorsa minimal invaziv teknikte de aynısı yapılıyor.
Açık ameliyatla minimal invaziv arasında hiçbir fark yoktur. Minimal invaziv yöntemin hastaya avantajı; ameliyatın uzun dönem faydalarının tamamından yararlanmasını sağlarken, aynı zamanda hastayı ameliyatın tüm yükünden kurtarmasıdır. Bütün by-pass ameliyatları, mini by-pass yöntemiyle göğüs kemiği açılmadan kapalı olarak yapılabilir. Özellikle Covid geçirmiş kişilerde bu yöntemle akciğerler daha az yıprandığı için tercih edilmelidir.
COVID-19 ve influenza salgınında kalp hastaları ne yapmalı?
Öncelikle hangi hastalığın olduğu COVID-19 sürüntü testi ile tespit edilmeli. Hastane ortamında alınan PCR testi en güvenlisi olmakla beraber, evde kendinizin yapabileceği hızlı testler (Lateral flow) ile bu ayrımı yapmak mümkün. COVID-19 olanlar mutlaka doktor kontrolünde tedavi olmalılar ancak bu süre boyunca kullandıkları kalp ilaçlarını aksatmamalıdırlar. Influenza da viral bir enfeksiyon olmakla birlikte yıllardır bilip tanıdığımız gribal hastalıktır. İyi tedavi edilmemiş ve altta yatan bir akciğer hastalığı olan kişilerde bakteriyel zatürreye (pnömoni) dönerek hayati bir hal alabilir. Özellikle kalp yetmezliği olan kişiler her iki viral hastalık için de yüksek risk altındadırlar.
Kalp yetmezliği daha önceden geçirilmiş kalp krizine bağlı olabileceği gibi, kalp kapaklarındaki bozukluklara bağlı da olabilir. Bu kişiler akciğerler ödemine yatkındır ve enfeksiyona hazır bir zemin vardır. Uzun süre sigara kullananlarda akciğerleri adeta bir süpürge gibi temizleyip öksürerek atmanızı sağlayan hücrelerin fonksiyonu bozulur, o nedenle enfeksiyona açıktırlar. By-pass olan, stent takılmış veya kapak ameliyatı olmuş kişiler özellikle mevcut kan sulandırıcılarını aksatmadan kullanmalıdırlar.
Kan sulandırıcı sizi COVID-19’dan korumaz!
Enfeksiyon geçirmemek için, enfeksiyon olup tedavi olurken veya aşı sonrası yaygın bir kan sulandırıcı kullanımı oldu. Eğer COVID-19 olmuşsanız aspirin kullanmak tavsiye edilmekle birlikte, doktorunuz gerek görürse cilt altına yapılan kan sulandırıcılara da başlayabilir. Bu hastalığı ne ağırlıkta geçirdiğinize bağlı olarak değişir. Ancak kan sulandırıcılar sizi hastalıktan korumaz veya aşı sonrası ek bir faydaları yoktur. Fakat bütün bu süreçler öncesi kalbiniz için başlanmış kan sulandırıcıları aynen kullanmalısınız. Kalp veya diğer damarlarında darlık durumu gösterilmiş kişiler, by-pass veya stent olmuşlar mutlaka kan sulandırıcı kullanmalıdır.
Salgın döneminde kalp krizleri arttı
Kalp krizleri ve bu hastalara uygulanan stent, by-pass gibi tedaviler arttı. Bu hastalar COVID-19 geçirmeden önce kalp damarlarında belli darlıkları olan fakat farkında olmayan kişilerdi. COVID-19 ile beraber pıhtılaşmanın artması ve akciğerlerin kalbi zorlaması sonucu kalp krizi ile hastanelere başvurdular. COVID-19 anında kalp krizini geçirmek hayati tehlikeyi beraberinde getirdi. Bir grup hasta da COVID-19’u atlatıp by-pass ameliyatı olması gerekenler.
COVID-19 özellikle geçtiğimiz dönemin varyantlarında hastaların birçoğunda kalıcı akciğer hasarı yarattı. Bu hastalar klasik olarak göğüs kemiği açılarak ameliyat olursa akciğerler daha fazla yıpranıyor. Ayrıca kemik kesiği ve ağrı nedeniyle çabuk hareketlenip, akciğer fizyoterapilerini yapamadıkları için solunum problemleri yaşıyorlar. Mini by-pass dediğim; göğüs kemiğini açmadan sol kaburgalar arası 4cm’lik bir yerden by-pass ameliyatını gerçekleştirince bütün bu süreç hızlı ve problemsiz yaşanıyor. By-pass ameliyatı olması gereken bütün hastalar bu teknikle olabilirler.
COVID-19 geçirmiş, diyabetik, KOAH hastası, kilolu kişilere özellikle öneriyorum. Malum COVID-19 finansal olarak her birimizi etkiledi. Genç, aktif, çalışma hayatının içinde, projeleri devam eden kişiler by-pass ameliyatından ve özellikle de toparlanma döneminin uzunluğundan çekiniyorlar. Mini by-pass sonrası 4. gün arabanızı kullanarak taburcu olabilir, 7-10 gün içinde işinize dönebilirsiniz.
Kalp hastalarının vitaminlerini doktorları düzenlemeli
“Bilinçli olun ama kendi kendinizin doktoru olmayın” diyen Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Barış Çaynak, “Bağışıklık sistemimizi zinde tutmak için vitaminlerle kuvvetlendirmeye çalıştık. Düzenli egzersiz, sigara kullanmamak, stresten uzak ve moralli olmak, beslenme tarzımızı değiştirmek de bağışıklığımızı artırıyor. Özellikle C, D ve E vitaminlerini ve çinkoyu düzenli kullanmayı viral hastalıklardan korunmak için tavsiye ediyoruz. Ancak özellikle bilinen bir kalp probleminiz de varsa bu takviyeleri mutlaka doktorunuza danışarak kullanın. A, D, E, K vitaminlerinin fazlası vücutta depolanabilir ve hipervitaminozus’a sebep olur. Takviye için kullanılan bitkisel ilaçların içindeki sodyum, potasyum gibi elementlerin fazlası kalp yetmezliğini ağırlaştırabilir” diyerek uyardı.
Kaynaklar:
Kalp ve Damar Cerrahı Prof. Dr. Barış Çaynak
Diğer Sağlık Ajandası | Sağlık Haberleri için sosyal medya hesaplarımızı da takip edebilirsiniz: