Diş sağlığı için günde iki kere fırçalama ve diş ipi kullanmak çok önemli. “Ancak beslenme alışkanlıkları da ağız ve diş sağlığınızı etkiliyor” diyen Protez Uzmanı Dr. Eda Özdere “Ağız sağlığı ile beslenme arasında çift yönlü bir ilişki vardır. Doğru beslenme ağızdaki dokuların sağlığını iyi yönde etkilerken, sağlıklı ağızlar besinlerin daha doğru şekilde çiğnenip öğütülmesine yardımcı olur” dedi.
Beslenme alışkanlıklarının diş ve diş eti sağlığını etkilediğini aktaran Dr. Eda Özdere şu açıklamayı yaptı: “Kötü beslenme alışkanlıklarının doğrudan diş eti hastalıklarına neden olduğunu söylemek doğru değildir, ancak yanlış beslenme diş eti hastalıklarının yayılma hızını artırabilmektedir. Şeker tüketimi ve tüketim sonrası dişleri fırçalamamak ise diş çürüğü riskinin artışıyla ilişkilendirilmiştir.
Besleyici özelliği yüksek yiyecekler, ağızdaki dişler ve diş etlerinin sağlığının korunmasını destekler. Meyve, sebze, proteinli gıdalar, tahıl ve süt ürünlerini içeren dengeli bir beslenme planı, genel sağlığın yanı sıra optimum ağız sağlığı için gerekli desteği sağlar” ifadelerini kullandı.
Diş sağlığı için yapılması gerekenler nedir?
Diş sağlığınız nasıl koruruz? Diş sağlığı için ne yemeli? Dr. Eda Özdere diş sağlığı için önemli olan besinleri ve neler yapılması gerektiğini şu şekilde sıraladı:
- Süt, yoğurt ve peynir gibi kalsiyum açısından zengin besinler dişleri ve kemikleri geliştirmeye yardımcı olur. Diğer kalsiyum kaynakları arasında somon, badem ve bazı koyu yeşil yapraklı sebzeler bulunur.
- Güçlü dişler için önemli diğer bir mineral olan fosfor; yumurta, balık, yağsız et, süt ürünleri, fındık ve fasulyede bol miktarda bulunmaktadır.
- Sağlıklı dişler için C vitamini almak oldukça önemlidir. Bu nedenle turunçgiller, domates, biber, brokoli, patates ve ıspanak gibi C vitamini açısından yüksek yiyeceklerin tüketilmesi ağız sağlığı için tavsiye edilmektedir.
- Atıştırma alışkanlıklarımız da ağız sağlığını etkilemektedir. Özellikle öğünler arasında ne kadar sık yemek yenirse dişlerin çürüklere neden olan asit saldırısına maruz kalma potansiyeli de o kadar artar. Atıştırmayı seviyorsanız sağlıklı atıştırmalar tercih edilmelidir.
- Sağlıklı dişlere sahip olmak için sert-yapışkan şekerli atıştırmalıklar yerine çiğ sebzeler, meyveler, sade yoğurt gibi besleyici özelliği yüksek atıştırmalıklar tercih edilmelidir. Diş çürüklerinden korunmak için atıştırmadan sonra dişler fırçalanabilir, fırçalanamıyorsa, yiyecek parçacıklarını uzaklaştırmak için ağız suyla çalkalanmalıdır.
- Bakteriler ağızda yiyeceklerle temas ettiğinde, diş çürüklerine yol açan asit üretilir. Bu durum özellikle dişini düzenli fırçalamayanlarda diş çürüklerine yol açabilir.
- Diş çürüklerinin oluşmasında yiyecek seçimleri önemli bir rol oynar. Bazı yiyecekler dişlerinize zarar verebilirken, diğerleri onları sağlıklı ve güçlü tutmak için gerekli besinleri içerir. Gerekli tüm besin gruplarını size doğru bir şekilde sağlayacak beslenme alışkanlıklarına sahip olmak, diş sağlığı açısından önemli bir rol oynar.
- Sağlıklı beslenmeye ek olarak, günde iki kez dişleri fırçalayarak, günde bir kez diş ipi kullanarak, bol su içerek ve düzenli diş hekimine kontrole giderek diş ve diş eti hastalıkları büyük oranda önlenebilmektedir.
Tüm bu öneriler, “Ağız ve diş sağlığını korumak için nelere dikkat etmeliyiz?” sorusunun cevabını veriyor.
Bebek ve çocuklarda da beslenmeye özen gösterilmeli
Bebeklerde ve çocuklar için sağlıklı dişlerin önemine dikkat çeken Dr. Eda Özdere, bebekler için de beslenmenin, ağız sağlığında önemli bir rol oynadığını ifade ederek “Bebeğinizin veya küçük çocuğunuzun biberonla uyuması diş sağlığı açısından tavsiye edilmemektedir. Gece boyunca biberon içerisine konulan gıda ağızda kalıp temizlenmediği için çürüğe neden olabilme potansiyeli vardır. Çocuklarda da şekerli yiyecek ve içeceklerin alım miktarı sınırlı tutulmalıdır. Çocuklar ve gençlerdeki yeme alışkanlıkları diş çürümelerinin hızını belirleyen en önemli faktörlerdendir” açıklamasında bulundu.
Egzersizin diş sağlığına 4 etkisi
Diş sağlığı için sağlıklı beslenme ve iyi ağız hijyeni oldukça önemlidir. Bunun yanında düzenli egzersiz yapan insanlar genellikle daha sağlıklı bir yaşam tarzına sahiptir ancak çoğu, egzersizin ağız sağlığını etkileyebileceğinin farkında değildir.
Diş sağlığı için egzersiz yapmak çok önemli
Diş Hekimi Pertev Kökdemir, egzersizin diş sağlığı üzerindeki etkileri ile ilgili bilgiler paylaştı.
1. Egzersiz, kan dolaşımınızı iyileştirmeye yardımcı olur. Kalp atış hızınız arttıkça, vücudunuzdan oksijen açısından zengin kan akışı da artar. Bu artan kan akışı daha fazla tükürük oluşuma sebep olabilir. Bu da dişlere ve diş etlerine yapışan bakterilerle savaşmaya yardımcı olur. Dişler tüm organlar besinleri kan dolaşımından alırlar. Egzersiz kalbinizi hızlandırır, bu da diş etleriniz de dahil olmak üzere hücrelerinize oksijen ve besin akışını artırır. Bu hücreler beslendiğinde, enfeksiyona daha iyi direnebilirler. Bu da dişlerinize iyi gelir. Uygun dolaşım ile egzersiz, bağışıklığın artmasına ve inflamasyonun azalmasına yol açar.
2. Egzersizin ağız sağlığını iyileştirmenin bir başka etkisi de dişlerin duruşunu şekillendirmektir. Araştırmalar, güzel bir gülümsemenin en önemli bileşenlerinden birinin dişlerinizin doğal kıvrımları ve açıları olduğunu gösteriyor. Egzersiz, daha kendinden emin bir görünüm için kasları artırmaya yardımcı olur. Yanak ve çene kaslarını güçlendirerek, dişlerin doğru şeklini koruyarak uygun bir ısırmaya yardımcı olur.
3. Egzersiz ayrıca obeziteyi yöneterek dişlerinizin güzel görünmesini sağlar. Egzersiz kilonuzu yönetmenize yardımcı olur. Düzenli egzersiz, sizi aşırı yemek yeme veya ağız hijyeninizi ihmal etme gibi kötü alışkanlıklara yatkın hale getiren stres ve kaygıyı azaltır. Obezite, birçok diş eti enfeksiyonu da dahil olmak üzere hastalıklarla ilişkili bir durumdur. Egzersiz, kilonuzu yönetmenize ve periodontal hastalık riskinizi azaltmanıza yardımcı olabilir. Ayrıca, kilo aldığınızda yanak kısmında biriken yağlardan dolayı gülümseme formunuz değişecek ve dişleriniz daha az görülecektir.
4. Egzersiz yaptığınızda, genel ruh halinizi iyileştirirsiniz, bu da diş sağlığınızı iyileştirmede önemli bir rol oynar. Egzersiz, bizi mutlu ve daha rahat hissettiren nörotransmitterlerin salınımını tetikler. Ayrıca rahatlatıcı endorfinler, kaygılarınızdan kurtulmanıza yardımcı olabilir. Koşmak, bisiklete binmek ve yüzmek gibi yorucu egzersizler de vücudunuzun oksidatif stresi azaltmaya yardımcı olan güçlü antioksidanları serbest bırakmasına neden olabilir ve bu da ağız kokusu ve diş eti hastalıklarına karşı koruma sağlayabilir.
Egzersiz genel sağlığı iyileştirebilir, ancak sağlıklı görünen bir gülümsemeyi korumaktan doğrudan sorumlu değildir. Bununla birlikte, egzersizin diş sağlığını iyileştiren birçok sağlık ve yaşam tarzı faydası sağladığı da bir gerçektir. Ağzınızın mümkün olduğunca sağlıklı kalmasını sağlamak için egzersizler ve iyi ağız hijyeni alışkanlıklarıyla birleştirilmeli ve düzenli olarak yapılmalıdır. Ve altı ayda bir düzenli diş hekimi kontrolleri ihmal edilmemelidir.
Ağız ve diş bakımı ile ilgili doğru bilinen yanlışlar
Peki ağız ve diş sağlığı için hangisinin yapılması yanlıştır? Prof. Dr. Yumuşhan Günay, ağız sağlığı için doğru bilinen ve sıkça yapılan yanlışları şu şekilde değerlendirdi:
“Dişler ne kadar çok sert fırçalanırsa, o kadar iyi temizlenir şeklinde bir düşünce var. Dişlerin çok sert ve aşındırıcı bir şekilde fırçalanması, dişlerin iç kısımlarını aşınmadan ve çürümeden koruyan diş minesinin aşındırabilir ve dişlerinize zarar verebilir. Bazı insanlar diş ipi kullanmanın artık pek de gerekli olmadığını düşünüyor. Burada önemli olan, dişlerin ara yüz temizliğinin etkin bir şekilde yapılabilmesidir. Diş ipi yerine ara yüz diş fırçası da kullanılabilir ama özellikle çapraşık dişlerde diş ipi kullanılmalı.”
Diş eti kanamalarının oluşma nedenine bakılmalı
Prof. Dr. Yumuşhan Günay, diş etleri kanamasına da dikkat çekerek, “Diş fırçalanırken diş etlerinde kanama oluyorsa hiç müdahale edilmemesi gerektiği yönünde yanlış bir düşünceden de bahsedebiliriz. Diş eti kanaması genellikle diş fırçası kıllarının aralara düzgün olarak ulaşmaması sonucu dişler arasında bakteri ve plak biriktiği zamanlarda görülür. Bakteri oluşumları ise diş eti iltihaplanmalarına yol açar. Kanama da bu sürecin bir aşamasıdır. Ancak, diş ipi kullanımı alışkanlık haline getirilirse iltihaplanmanın ve dolayısıyla kanamanın önüne geçilebilir.”
Diş eti hastalığı hastalık habercisi olabilir
Diş eti hastalığının sadece ağız sağlığı ile ilgili bir problem olmadığını söyleyen Prof. Dr. Yumuşhan Günay, “Diş eti hastalığı var ise kişide diyabet ve hipertansiyon gibi rahatsızlıklar da olabilir. Bunun yanı sıra kronik iltihaplanmalar ile ilgili bazı kanserlerin oluşması muhtemeldir.” ifadelerini kullandı.
Karbonat ve bitki çayı kullanımına dikkat edilmeli
Karbonat ile dişleri ovmanın ya da ağız kokusunu önlemek için bitki çayları ile gargara yapmanın fazla miktarda ve kontrolsüz uygulanması durumunda zarar verebileceğini belirten Prof. Dr. Yumuşhan Günay, “Zarar o an görülmeyebilir fakat uzun vadede oluşturacağı hasarlar göz ardı edilemez. Her gün karbonat ile diş fırçalamak, dişlerde hasar oluşturacak kadar aşınmalara neden olabilir. Uzun süre karbonatla diş beyazlatma yöntemini kullananlarda, diş minesinin aşındığı gözlemlenmiş. Karbonat, iri granüllü maddeler olduğu için dişin mine tabakalarını çizer ve aşındırır. Bunun sonucunda dişler parlaklığını kaybeder ve yiyip içtiğimiz besinlerle, dişler daha kısa zamanda doğal rengini kaybeder. Bitki çaylarını fazla tüketmek de dişlerde renklenmeye yol açabilir.” dedi.
Sigara kullanımı bakteri artışına yol açıyor
Ağız ve diş sağlığına yeterince özen göstermemenin diş çürüklerine sebep olacağını vurgulayan Prof. Dr. Yumuşhan Günay, “Ağız ve dişlerin bakımı düzenli olarak yapılmadığı takdirde hali hazırda ağzımızda bulunan bakterilerin sayısı artarak diş yüzeyine yapışacak ve diş üzerinde delikler oluşacaktır. Bu asit üreten bakterilerin artmasındaki ana sebeplerin başında ise yemeklerden sonra dişlerin fırçalanmaması, diş ipi ile dişler arasında kalan yemek artıklarının temizlenmemesi, şekerli ve asitli gıda tüketimi, sigara kullanımı gibi yaşam tarzımızı oluşturan alışkanlıklar geliyor.” diye konuştu.
Dişlerde de erozyon oluşabiliyor
Prof. Dr. Yumuşhan Günay, hayat boyunca dişlerin pek çok kimyasal ve fiziksel etkenlere maruz kaldığını söyledi ve “Bunun neticesinde dişlerde çürük, travma ve aşınmalar meydana gelebiliyor. Erozyon gibi diş aşınmaları, fiziksel veya mikrobik etki olmaksızın ağza giren asitlerin diş dokusunda yarattığı kayıp olarak tanımlanıyor.” ifadelerini kullandı.
Diş eti çekilmesi çok sık görülüyor
Dişlerde periodontal hastalıkların meydana gelebileceğini belirten Prof. Dr. Yumuşhan Günay, “Periodontal hastalıklar, dişeti iltihabı (gingivitis) ile başlar. Yani gingivitis, periodontal hastalığın erken dönemidir. Bu dönemde dişetleri kanamalı, kırmızı ve hacim olarak büyümüş oluyor. Erken dönemde çok fazla rahatsızlık vermeyebilir. Fakat tedavi edilmezse hastalık periodontitise ilerleyerek dişeti ve dişleri destekleyen çene kemiğinde geriye dönüşsüz hasar oluşturabilir. Popülasyonun büyük bir kısmında görülen diş eti hastalıklarından biri diş eti çekilmesidir” dedi.
Ağız ve diş sağlığı bozukluğu obezite nedeni!
Ağız ve diş sağlığı ile ilgili sorunlar, obezite nedenleri arasında yer alıyor. Kontrolsüz kilo alımı günümüzün en önemli sorunlarından biri. Bazı hastalıklar, beslenme ve hareket etme alışkanlıklarımız gibi nedenler, kilo almamıza yol açıyor. Bu nedenlerin arasında çoğumuzun çok da farkında olmadığı da bulunuyor.
Çürük dişten ağız içindeki iltihaplara kadar farklı durumlar, kilo almamıza yol açabiliyor. Üstelik’ ‘tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan’ sorusu gibi ağız diş sağlığı fazla kilo alımına yol açarken, alınan fazla kilolar da ağız ve diş sağlığının bozulmasına neden olabiliyor. Diş Hekimi, Protez Uzmanı Hatice Ağan, fazla kilo almamızın ya da obezitenin ağız ve diş sağlığı ile yakından ilişkisi olduğunu belirterek, önemli bilgiler verdi.
Diyabete ve ileri yaşlara dikkat!
Sindirim ağızdan başlıyor. Diş eksikliği ya da çürüklüğü nedeniyle çiğnemenin yeterince yapılamadığı durumlarda, gıdalar ağızda yeterince parçalanamıyor. Bir besinin ağızda parçalanarak sağlıklı bir sindirim başlangıcı için bir lokmanın en az 20 kez çiğnenmesi gerekiyor. Özellikle yaşı ilerleyenlerin ve diyabet hastalarının çiğneme fonksiyonlarında bozulmalar oluşabiliyor. Yaşla beraber diş sayısında azalma ya da yapılan protezlerin yeterince uyumlu olmaması gibi nedenlerle çiğneme fonksiyonu yerine getirilemiyor.
Bu durumda kişinin besin tercihi yumuşak, kolay çiğnenebilen karbonhidrat düzeyi yüksek gıdalar oluyor. Diş Hekimi, Protez Uzmanı Ağan, “Çiğneme gerektiren, proteinden zengin et tavuk ya da lifli sebze ve meyvelerin yerini tükürükle yumuşatıp yutulabilen karbonhidratlar alıyor. İleri yaşta ya da diyabeti olan bir hastanın, çiğneme fonksiyonu yeterli değilse bir kase tavuklu yeşil salata tüketmesi, bir poğaça tüketmesinden çok daha zor” diyor.
Çocuğunuzda çürük diş varsa…
Çürük oluşumuna neden olan etkenlerin başında aşırı karbonhidrat tüketimi geliyor. Yapışkan, şekerli, nişastalı ürünlerin tüketiminin yüksek olması, çürük artışına yol açıyor. Çürüyen dişler ağrı yapıyor ve sindirim işleminde aktif rol oynayamıyor. Sallanan süt dişleri ve/veya ağrılı çürük dişlerin varlığında çocuklar sert sağlıklı yiyecekleri tüketmektense daha çok kolay çiğnenen karbonhidratlı ve şekerli yiyeceklere yöneliyorlar. Obezite ile mücadelede çocukların dişlerinin çürümemesi için şekerli yiyeceklerden uzak tutulması, ağız hijyenine dikkat edilmesi, fırçalama alışkanlığı kazandırılması ve düzenli diş hekimi kontrolünün yapılması genel sağlığının korunması için de önemli hale geliyor.
Ağzınızda iltihap oluşursa…
Enflamasyon yani iltihap oluşumunun obezite, diyabet ve ağız sağlığı arasındaki etkileşimin büyük bir parçası olduğunu ifade eden Diş Hekimi Ağan “İnflamatuar proteinler vücudunuzun bağışıklık tepkisinde önemli sinyallerdir, bu nedenle diş eti hastalığı gibi kronik bir enfeksiyon olduğunda vücudunuz çok daha fazla inflamatuar bileşik salgılar. Bunlar, vücudumuzun enerji kullanımını ve kilo kaybını düzenlemesine yardımcı olan leptin gibi bazı önemli hormonların görev yapmasını engeller. Besin enerjiye dönüşmeden, yağ olarak depolanır” diyor.
Bu durum, madalyonun yalnızca bir yüzü. Diğer yüzünde ise, oluşan yağ hücreleri de aynı zamanda inflamatuar proteinleri salgılıyor. Bu proteinler de kilo artışına neden olduğu gibi ağızdaki bakterilere karşı bağışıklık tepkisini de hızlandırarak ağız sağlığında bozulmaya yol açıyor. Dolayısıyla obezlerde yağ dokusunun fazla olmasına bağlı da ağız sağlığı olumsuz etkileniyor.
Diş eti hastalıkları egzersiz yapmanızı zorlaştırır
Diş eti hastalıkları, kişinin hareket için harcayacağı enerjiyi düşürüyor. Diş Hekimi Hatice Ağan, “Diş eti hastalıklarını, hiç geçmeyen soğuk algınlığı veya grip gibi düşünebiliriz yani kronik bir enfeksiyondur. Grip ya da nezleyken egzersiz yapmaya çalıştığınızda çok çabuk yorulduğunuzu fark edersiniz. Diş eti hastalığının varlığında da durum aynıdır üstelik bunu her gün yaşarsınız. Diş etinde oluşan enflamasyon kronik yorgunluğa katkıda bulunarak egzersiz yapmayı veya sürdürmeyi zorlaştırabilir” diyor.
Özellikle diyabet hastalarında bu durumun daha etkili olduğunu belirten Diş Hekimi Hatice Ağan, “Zira, diyabet diş eti hastalığı riskini artıran bir faktör. Fakat yine, diş eti hastalığı da diyabeti daha kötü hale getiriyor. Diyabet, vücudunuza besin yoluyla alınan enerjinin işleme ve kullanma biçimini bozuyor. Dolayısıyla normal olarak beslenseniz bile, vücut onu enerjiye dönüştüremediği için kişi kendini halsiz, yorgun hissediyor. Bu durumda hareket kapasitesi düşüyor. Hareket edilemediği için de yine kilo alımı kolaylaşıyor” uyarısında bulunuyor.
Obezite ağız ve diş sağlığını olumsuz etkiliyor
Obezitenin ağız ve diş sağlığı ile ilgili olumsuz etkileri olduğunu söyleyen Hatice Ağan “Yapılan çalışmalarda obez hastalarda diş çürükleri ve gingivitis dediğimiz diş eti hastalıklarında belirgin artış gözlenmiştir. Bunlara bağlı olarak bu kişilerde ağız kokusu da gelişebilir. Yine obezlerde görülen reflüye bağlı, ağız içi asiditesinin artması da dişlerdeki mine erozyonu ve aşınmalarını arttırıyor, diş hassasiyetleri oluşabiliyor. Bu kişilerde ağız kuruluğunda artış da görülüyor.”
Diş eti hastalığı ile erken doğum riski artabilir!
Diş eti hastalığı, sadece ağız sağlığı etkilemekle kalmıyor. Estetik görünüm ve ağız kokusu gibi nedenler sosyal ilişkileri etkilediği gibi gebelikte de anne ve bebek için risk oluşturuyor. Diş Eti Hastalıkları Uzmanı Dr. Melek Altan Köran, diş eti hastalığının halk arasında gebelik zehirlenmesi olarak bilinen preeklampsi, erken doğum veya düşük doğum ağırlıklı bebek vakalarına rastlanma riskini artırabileceğine değiniyor.
Diş eti hastalığının genel sağlık üzerine olumsuz etkileri olmasının yanı sıra diş çürüklerine bağlı olarak gelişecek rahatsızlıkların da göz önüne alınması gerektiğini kaydeden Dr. Melek Altan Köran, “Hamilelikte ağız ve diş sağlığını etkileyen en önemli faktör, annenin ağız hijyenidir. İdeal bakımın olduğu durumlarda hem diş eti hem de diş sorunlarının önüne geçilmiş olacaktır. Ayrıca, hamilelik döneminde beslenme şeklinin mümkün olduğunca sağlıklı olması ve çürük oluşumuna neden olacak gıdalardan ve içeceklerden uzak durulması önemlidir” diyor.
Ağız kuruluğu çürükleri artırabilir
Halk arasında hamilelik döneminde dişlerin çürüdüğüne, diş kaybı yaşandığına dair yanlış bir inanış var. Bebeğin ihtiyacı olan kalsiyumu annenin kemiklerinden ve dişlerinden çektiğine yönelik inanışın da yanlış olduğunu ifade eden Dr. Melek Altan Köran, hamilelikte oluşan diş çürükleri hakkında şunları söylüyor:
“Hamilelikte dişlerden kalsiyum çekilmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Ancak çürüklerde artış görülebilmesinin de bazı nedenleri vardır. Hamilelik döneminde görülebilen ağız kuruluğuna ya da annenin diş eti hastalığına bağlı kanamalardan kaçınmak için dişlerini fırçalamayı aksatmasına bağlı olarak çürüklerde artış olabilir. Aynı zamanda özellikle gebeliğin ilk dönemlerinde görülebilen kusma ile ağızdaki asit düzeyinin artması da bu sürece katkıda bulunabilir.”
Rutin ağız bakımı diş etlerini koruyor
Kadınların hamilelik sürecinde karşılaşabildiği diş eti sorunlarının başında “hamilelik gingivitisi” geliyor. Yükselen hormon seviyeleri, annenin bağışıklık sisteminin baskılanmış olması ve ağız florasındaki değişimlere bağlı olarak diş eti hastalıklarına yatkınlığın arttığını anlatan Dr. Melek Altan Köran, “Bu dönemde görülen ‘hamilelik gingivitisi’nde, diş eti hastalığının başlıca nedeni olan plağa karşı daha şiddetli bir diş eti reaksiyonu görülür. Hamilelik gingivitisi; diş etlerinde kızarıklık, şişlik, kanama ve diş eti büyümesiyle belirti veren bir diş eti hastalığıdır. İyi bir ağız hijyeninin sağlanması ile bu sorunun önüne geçilebilir. Gingivitis oluşmuş bir anne adayında diş yüzey temizliklerinin yapılması ve ağız bakım rutinlerinin oturtulması genellikle tedavi için yeterli olacaktır” diye bilgi veriyor.
Tedavi için ideal dönem 3. ve 6. aylar arası
Peki, hamilelik döneminde diş tedavisi nasıl planlanmalı? Zorunlu hallerde hangi işlemler, nasıl ve hamileliğin hangi döneminde yapılabilir? Genel yaklaşımın ertelenebilecek tedavilerin doğum sonrasına bırakılması yönünde olduğunu kaydeden Dr. Melek Altan Köran, bu soruları şöyle cevap veriyor:
“Anne ve bebeğin sağlığını korumak için tedavilerde bazı kısıtlamalar olabiliyor. Ancak gerekli durumlarda da uygun müdahalelerle annenin ağız sağlığı korunabiliyor. Hamilelik döneminde diş tedavilerini yapmak için en uygun dönem hamileliğin 3. ve 6. ayları arasındaki dönemdir. Bu dönemde lokal anestezi ile dolgular, kanal tedavileri ve diş çekimleri yapılabilir. Gebelik döneminde görülebilecek diş eti hastalığının tedavisi için de gerekli olabilen diş yüzey temizlikleri gebeliğin herhangi bir döneminde yapılabilir.
Bebeğin ve annenin sağlığı gözetilerek gerekli durumlarda diş tedavilerini destekleyici amaçla antibiyotik tedavisi uygulanabilir. Diş hekimi böyle bir durumda bebek için güvenli grupta olan ve tedavide etkili olabilecek antibiyotikler arasından seçim yapar. Ağız-diş sağlığı ile ilgili bir durumun tespiti amacıyla alınacak radyografiler de yine anneyi ve bebeği korumak amacıyla kurşun önlükler gibi koruyucu ekipmanlar kullanılarak alınabilir. Ancak her iki uygulama için de özellikle gebeliğin ilk üç ayında gereksiz uygulamalardan kaçınılmalıdır.”
Çocuğun yemeğine üflemek bakterileri bulaştırabilir
Hamilelikte annenin diş sağlığının, doğrudan bebeğin diş sağlığı üzerinde bir etkisi olmadığını vurgulayan Dr. Melek Altan Köran, “Ancak doğum sonrası annelerdeki çürük yapıcı bakterilerin, çocuğun dişlenme döneminde, çocuğa geçişi söz konusu olabilir. Özellikle çocuğa verilecek kaşığa üflemek ya da kaşıktaki yemeğin sıcaklığına, tadına bakmak gibi doğrudan bulaşa neden olabilecek davranışlardan kaçınmak gerekir” sözleriyle önemli bir noktaya dikkat çekiyor.
Hamilelikte ağız ve diş sağlığı için yeterli kalsiyum şart!
Hamilelikte ağız ve diş sağlığı, en az diğer sağlık konuları kadar önemli! Anne adaylarının sağlıklı dişler için hem ağız hijyenine hem de günlük kalsiyum ihtiyaçlarını karşılamaya dikkat etmeleri gerekiyor. Yeterli kalsiyum alınmadığı takdirde önce çene iskeletinin zayıflayacağını, ardından ise diş eti erozyonları ve kemik kaybı görülebileceğini söyleyen Diş Hekimi Yılmaz Kıran, hamilelere önemli önerilerde bulunuyor.
Hamilelik döneminde kadınların bedeninde ve ruh halinde birçok değişim yaşanıyor. Bu değişimler neticesinde de vücutta bazı hassasiyetler oluşabiliyor. Hamilelikte ağız ve diş sağlığı da bundan etkileniyor. Diş Hekimi Yılmaz Kıran da hamilelerde hormonal değişikliklere bağlı olarak diş etlerinde aşırı hassas kızarık ve şişlik görülebildiğini belirtiyor.
Hamilelerin ağız hijyeni yeterince sağlanmadığında diş eti kanamalarının gözlemlenebileceğini, diş taşı şikayetleri bulunan hastalarda ise durumun daha kötüleşebileceğini söyleyen Kıran, “Hamileliğin birinci ve üçüncü üç ayında acil uygulamalar dışındaki diş tedavilerini ertelemek gerektiği için kadınlar hamilelik planlarından önce mutlaka diş hekimi kontrollerine gitmeli ve gebelik iyi bir ağız hijyeniyle planlanmalıdır” diyor.
Günlük kalsiyum ihtiyacı 1000-1300 mg civarında
Mide bulantısı ve kusma gibi şikayetleri fazla olan gebelerde mide asitiyle beraber aynı zamanda ağız asiditesinin de arttığını hatırlatan Dr. Kıran, ağız florasındaki bu değişimin mine dentin kaybına ve çürüğe yatkınlığa yol açtığını, diş etlerindeki kızarıklık ve ödeme bağlı iltihaplar görülebileceğini belirtiyor.
Diş Hekimi Yılmaz Kıran, hamilelik döneminde annenin dişlerinden kalsiyum kaybı olduğuna dair herhangi bir bilimsel veri bulunmadığına dikkat çekiyor. Hamilelik döneminde annenin günlük kalsiyum ihtiyacının 1000-1300 mg civarında olduğunun altını çizen Dr. Kıran, şunları söylüyor: “Bebeğin iskeletsel gelişimi için yeterince kalsiyum alamayan annenin kendi kemiklerinden karşılandığı için doğal olarak çene iskeleti de zayıflar. Zayıflamış bir çene iskeletinde diş eti erozyonları ve kemik kaybı da kaçınılmaz olacaktır. Dolayısıyla hamilelik döneminde yeterli kalsiyum alınması ağız-diş sağlığı açısından da çok önemlidir.”
Diş sağlığı için bayram sonrası bunlara dikkat edin!
Ağız ve Diş Sağlığı Bölümünden Dt. Alper Tunga Bahat, bayram sonrası ağız ve diş sağlığına önem gösterilmesini söylerken kişisel bakımların yanı sıra hekim kontrolünde yapılması gereken küçük uygulamaların da dikkate alınmasını belirtti.
- Kurban bayramı et tüketiminin arttığı bunun yanı sıra şeker tatlı ve asitli içeceklerin sık tüketildiği bir dönemdir. Özellikle bayramın birinci ve ikinci günü et dinlenmediği için daha sert olduğundan yerken dişlerimizi daha çok yormuş olabilir. Dişlerinde çürük sebebiyle boşlukları olanlar, uyumsuz protezleri veya dolguları sebebiyle diş aralarında boşlukları olanlar, diş eti çekilmesi sebebiyle dişleri etrafında doğal boşlukları oluşmuş olan kişilerde sert kurban etinin tüketilmesi diş eti problemlerine davetiye çıkarabilir. Bayram sonrası bu durumu düzenlemek adına diş bakımına özen göstermek için diş hekimlerinden yardım alabilirsiniz.
- Hali hazırda diş eti problemleri yaşayan kişilerin bayram beslenme şekli bazı rahatsızlıkların alevlenmesine sebep olmuş olabilir. Bu da oluşan enfeksiyon ve diş aralarında kalan gıda artıkları ile kesif bir ağız kokusunu beraberinde getirmiştir. Bütün bunların temizlenmesi ve normal halini alması için, dişlerin düzenli fırçalanması ve diş ipi ile diş aralarındaki kalıntıların temizlenmesi gerekir. Olası diş eti iltihaplanmalarının önüne geçmek için yapılan bu uygulama son derece önemlidir.
- Diş ipi kullanmakta zorlananlara alternatif olarak ağız duşu tavsiye edilebilir. En basit haliyle su tabancası gibi çalışan ağız duşları tazyikli suyun diş ve protez aralarına girerek yemek artıklarını çıkarmasını sağlar.
- İkramların bol olduğu tatlı, şeker, çay, kahve tüketiminin arttığı zamanlar olan bayram boyunca, yüksek şeker içeren gıdalar tüketildiğinde vücudun çürüğe karşı en güçlü silahı olan tükürüğün akış hızı artar. Çürüğe sebep olan asit oluşumunu nötralize etmek tükürüğün salgısının artarak ağız içinde kalan yemek artıklarını dişten yıkayarak temizlemesi için 40 dakikaya ihtiyacı vardır. Bayram boyunca her gün belki de, dört beş kez tekrarlanan ikramlar sonrası, tükürüğe asidi uzaklaştırıp dişleri tamir etmesi için gereken zamanı tanımamaktadır. Özellikle çocuklarımıza şeker ve asitli içecekleri kısıtlamalı mümkünse ikramlar sonrası en azından su ile çalkalayıp artıkların uzaklaşmasına yardımcı olmalıyız.
- Ortodontik tedavi görenler, diş eksiklikleri sebebiyle sağlıklı çiğneme yapamayanlar, diyabet, tansiyon gibi kronik hastalıklar sebebiyle düzenli ilaç kullananlar ağız sağlığı yönünden risk altındadırlar. Bayram döneminde artan riskler sebebiyle sonrasında ağız bakımını artırmaları gerekmektedir. Ortodontik tedavilerde kullanılan teller beslenme sonrası yemek artıklarının tutunup kaldığı alanlar oluşturmaktadır. Bu sebeple her öğün sonrası diş fırçası ve ara yüz fırçalarıyla dişlerin etrafı ve teller güzelce temizlenmeli.
- Kronik hastalıklar için kullanılan ilaçlar genellikle tükürük akış hızını azaltmaktadır. Bu yüzden bu tür ilaç kullanan kişiler özellikle şeker hastalarının beslenme sonrası su ile çalkalayarak ağız içinde kalan gıda artıklarının temizlenmesine yardımcı olmaları gerekmektedir. Diş eksikliklerine bağlı çiğneme problemleri yaşayan kişiler çene eklemi hastalıklarına yatkın hale gelirler. Aynı zamanda düzgün çiğneme yapamamak mide bağırsak problemlerine de sebep olmaktadır. Bu sebeple su ile çalkalama ve gargara yapmanın önemini unutmayalım.
- Ağız sağlığının olmazsa olmazı 2×2 kuralını unutmayalım. Günde iki kere iki dakika boyunca diş fırçalayalım. Gece yatmadan mutlaka diş ipi ile diş aralarını temizleyelim. Mümkünse ağız gargaraları ile ağzı çalkalayalım. Bayram sonrasında ağız ve diş bakımımıza özen göstererek keyifli bir yaz tatili için kendimizi hazırlayalım.
Kaynaklar
Ağız ve Diş Sağlığı Bölümünden Dt. Alper Tunga Bahat
Protez Uzmanı Dr. Eda Özdere
Diş Hekimi, Protez Uzmanı Hatice Ağan
Diş Hekimi Yılmaz Kıran
Prof. Dr. Yumuşhan Günay
Diş Eti Hastalıkları Uzmanı Dr. Melek Altan Köran
Diğer Sağlık Ajandası | Sağlık Haberleri için sosyal medya hesaplarımızı da takip edebilirsiniz: