“Diyabet nedir ve nasıl önlenir?” önemli ve dikkat alınması gereken bir soru çünkü hem ülkemizde hem de dünyada bu hastalığın oranı giderek artıyor. Ülkemizde yapılan araştırmalara göre her 7 erişkinden birini diyabet hastası olduğunu söyleyen Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Bilge Ceydilek, her iki hastadan birinin bu durumdan haberdar olmadığını belirtiyor.
Diyabet nedir?
Türk Diyabet Vakfı’nın tanımına göre diyabet, vücudunuzunda pankreas adlı salgı bezinin yeterli miktarda insülin hormonu üretmemesi ya da ürettiği insulin hormonunun etkili bir şekilde kullanılamaması durumun da gelişen ve ömür boyu süren bir hastalıktır.
Diyabet hastalığı çok riskli bir hastalık ve kişiler hiç fark etmeden organ fonksiyonlarını geri dönüşü olmayacak şekilde bozabiliyor. Diyabetin artmasının en büyük nedenlerinden biri şüphesiz ki hareketsiz yaşam ve sağlıksız beslenme. Basit ancak etkili önlemlerle bu riski azaltmak mümkün. Bilimsel çalışmaların da kanıtladığı üzere diyabet açısından yüksek risk grubunda olanlar, yaşam tarzlarında yaptıkları ufak değişikliklerle tip 2 diyabetin ilerleme riskini yüzde 40-60 oranında azaltabilirler. Peki diyabet nasıl önlenir?
7 maddede diyabet belirtileri
Diyabet nedir sorusunun cevabı bir anlamda belirtilerinde saklı!
- Ağız kuruluğu hissedilmesi
- Aşırı tatlı yeme isteği
- Aşırı yemek yeme isteği
- Çok fazla su içme isteği
- Gece sık idrara kalkma isteği
- El ve ayaklarda uyuşma, yanma, karıncalanma hissi
- Ani ve istemsiz bir şekilde kilo kaybı
Diyabetin belirtilerini ve gelişimini her zaman fark etmek mümkün değil. Oldukça sinsi seyreden bir hastalık olması, hastaların da fark etmeden organlarına hasar vermesinin de yolunu açıyor.
Hamilelikte şeker yükleme testine dikkat edin
Diyabet hastalığı olmayan hamilelerde, 24-28’inci haftalarda şeker yükleme testi yapılarak gebelik diyabeti olup olmadığı tespit ediliyor. Bu testle birlikte yüksek kan şekerinin doğumda ve bebeğin sağlığında yaratacağı olumsuz etkiler engellenebiliyor. Annenin ise gelecekte olabilecek diyabet riskini belirlenip erkenden önlem alınabiliyor.
Diyabetik ayak ihmale gelmez
Diyabetik ayak, tüm dünyada ve ülkemizde önemli sağlık problemlerinden biri olan diyabetin önemli komplikasyonlarından biri. Ayaklarda diyabet sebebiyle oluşan ciddi yaralar ve buna bağlı olarak gelişen enfeksiyonları tanımlamak için kullanılan “diyabetik ayak” rahatsızlığının ihmal edilmemesi gerekiyor.
Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Selim Aydın, diyabet hastalığında ihmal edilen en ufak bir yaranın bile çok büyük ve problemli bir hale dönüşebileceğine dikkat çekerek, “Öyle ki kontrol altında olmayan diyabetik ayak, hastaların istirahat halindeyken ağrı kesici ilaçlarla geçmeyen ciddi iskemik ağrılarla baş etmek zorunda kalmalarına, kısa mesafede bile yürümekte güçlük çekmelerine, çok daha önemlisi ayak veya bacaklarını kaybetmelerine yol açabiliyor. Bu nedenle diyabet hastaları ayak bakımlarına çok özen göstermeli, çatlak veya yara oluştuğunu fark ettiklerinde zaman kaybetmeden hekime başvurmalılar” diyor.
Ülkemizde 1.5 milyon kişinin sorunu
Yapılan çalışmalara göre, diyabet hastalarının yaklaşık yüzde 10-15’i, yaşamlarının bir döneminde diyabetik ayak yarasıyla karşı karşıya kalıyor. Yaklaşık 10 milyon diyabet hastasının olduğu tahmin edilen ülkemizde, 1-1,5 milyon hastanın diyabetik ayak yarasıyla mücadele ettiği düşünülüyor. Yapılan çalışmalar; tüm dünyada diyabetin oluşturduğu komplikasyon nedeniyle her 20 saniyede bir ayak kaybı yaşandığını gösteriyor.
Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Selim Aydın, diyabetik ayağa erken müdahale edilmesinin uzuv kaybına kadar gidecek olan süreci önleyebildiğine işaret ederek, “Diyabetik ayaklarda, bacak damarlarındaki tıkanıklıkların tedavi edilmesi ve beraberinde yapılacak olan yara bakım tedavisi sayesinde günümüzde ayak ve bacakların birçoğunun kesilmesi önlenebiliyor. Üstelik bacak damarlarında oluşan darlık veya tıkanıklıkların çoğu endovasküler olarak damar içerisinden uygulanan kapalı yöntemlerle herhangi bir kesi olmadan tedavi edilebiliyor, bu sayede hastalar kısa sürede hastaneden taburcu olabiliyor” bilgisini veriyor.
Diyabet ayak yarası fark edilmiyor
Diyabet hastalarında terleme mekanizmasının bozulması nedeniyle ayakta kuruluk, ciltte çatlak ve yarıklar gelişebiliyor. Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Selim Aydın, bu çatlak ve yarıkların mantar ile diğer enfeksiyon ajanları için giriş noktasını oluşturduğunu belirterek ekliyor:
“Çatlaklardan içeri giren mikroplar kan akımında sorun yaşanan ayaklarda ciddi enfeksiyonlara neden olabiliyor. Enfeksiyon da bu çatlakların büyümesine ve derinleşmesine yol açıyor. Diyabete bağlı gelişen damar harabiyeti sonucunda ayağın yeteri kadar kanlanmaması nedeniyle yaranın iyileşmesi gecikiyor. Duyusal sinirlerde yine diyabete bağlı gelişen harabiyet sonucunda hasta ayağındaki enfeksiyon kapmış olan yara ve ağrıyı hissetmiyor. Hasta yaranın farkına vardığında ise yara çoktan ayağı ve bacağı tehdit eder hale gelmiş oluyor. Dolayısıyla hastaların ayaklarını düzenli olarak kontrol etmeleri diyabetik ayakta büyük önem taşıyor.”
Diyabet hastalarına 10 önemli yaz kuralı
Diyabet hastaları için güneşin kendini bolca gösterdiği yaz ayları büyük bir risk oluşturabiliyor. Yaz mevsiminde vücutta oluşan sıvı kaybına, yazın getirdiği rehavet nedeniyle beslenme düzeninin bozulması ve rutin kontrollerin ihmal edilmesi gibi çeşitli faktörler de eklenince, diyabet hastalarının kan şekerinde düzensizlikler gelişebiliyor. Bunun sonucunda yaşam kalitesinin düşmesinin yanı sıra kalpten böbreklere, beyinden gözlere kadar pek çok organda hasar meydana gelebiliyor.
İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Meltem Batmacı, sıcak hava, güneş ile tatilin rehavetine kapılıp ilaçlarınızı ve rutin kontrollerinizi asla aksatmamanız gerektiğini belirterek, “Hekiminizin tedavisini düzenli olarak uygular ve yaşam alışkanlıklarınıza dikkat ederseniz, yaz aylarında da kan şekerinizin dengede kalmasını sağlayabilir, böylelikle hastalığın yan etkilerinden korunabilirsiniz. Sıcak havalarda susuz kalmamak, güneşin zararlı ışınlarından korunmak, ilaç düzeninize dikkat etmek ve öğün atlamamak ise bu mevsimde yaşam alışkanlığınızda dikkat etmeniz gereken en önemli 4 kuralı oluşturuyor.” diyor.
İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Meltem Batmacı, diyabet hastalarının yaz mevsiminde almaları gereken önlemleri anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu!
Su tüketiminizi artırın
Diyabet hastalarında su kaybı yaşamsal öneme sahip. Zira, vücuttaki kan şekeri su kaybıyla birlikte daha da yükseliyor ve bunun sonucunda hastalığın kontrolü zorlaşıyor. Ayrıca yetersiz su nedeniyle bazı biyokimyasal yolaklar üzerinden vücuttaki keton ve partikül oranı artıp, tedavisi daha zor olan ve mutlaka hastaneye yatış gerektiren çeşitli diyabet komalarına da neden olabiliyor. Yaz mevsiminde havaların ısınmasıyla birlikte vücuttan daha fazla su kaybedildiği için günlük su tüketiminizi mutlaka arttırın. Günde 2-2.5 litre su içmeyi asla ihmal etmeyin.
Bu saatler arasında güneşe çıkmayın
Güneş tüm görkemiyle parıldarken, bizi denize ve doğaya çağırıyor. Ancak dikkat! Güneş ışınlarının yeryüzüne en dik geldiği 11:00-16:00 saatleri arasında doğrudan güneşe çıkmamaya özen gösterin. Zira, yakıcı saatlerde güneşe maruziyet vücutta sıvı kaybının artmasına ve bunun sonucunda kan şekerinde düzensizlik, tansiyon değerlerinde değişiklik, kalp ritminde değişiklik, kalp krizi, damarsal problemler ve beyin kanaması gibi pek çok ciddi sorunlara yol açabiliyor. Ayrıca, cilt kanseri riskini de artırıyor. Sokağa çıkmanız gerekiyorsa başınızı mutlaka şapka ile korumaya ve mümkün olduğuna gölgede kalmaya dikkat edin.
İlaçlarınızı düzenli kullanın
Kan şekerinizin dengede kalması için ilaç saatlerinizi aksatmamayı alışkanlık edinmeniz gerekiyor. İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Meltem Batmacı, ilaç kullanırken ana ve ara öğünlerinize de mutlaka devam etmeniz gerektiğini belirterek, “Saatinde alınmaması nedeniyle ilacın etkisi azalıp kan şekerinde aşırı yükselmeler olabiliyor ya da ilaç sonrasında öğün atlanması aşırı düşmelere yol açabiliyor.” diyor.
Öğün atlamayın
Pandemi ve soğuk günler nedeniyle açık havaya pek çıkamadık ve çok da sıkıldık. Günler artık uzadı ve yazın gelişiyle birlikte, saat kavramımız da değişti. Bu nedenle, istemsiz olarak öğün araları uzayabiliyor. “Ancak uzun açlık diyabetik kişiler için istenilen bir durum değildir. Düzenin bozulması kan şekerinde dalgalanmalara ve hastalık kontrolünün zorlaşmasına neden oluyor” uyarısında bulunan Dr. Meltem Batmacı, yaz kış fark etmeksizin 3 ana ve 2 veya 3 ara öğün düzenine mutlaka devam etmeniz gerektiğini söylüyor.
Kan şekerinizi takip edin
Hepimizin, mevsim değişimi ve günlerin uzamasıyla birlikte rutinlerimiz de değişiyor. “Diyabet gibi kronik hastalığı olan kişilerde ise rutinlerin korunması ya da o döneme özel rutinler oluşturulması gerekiyor” uyarısında bulunan Dr. Meltem Batmacı, “Diyabet hastalarının evlerinde glukometre ile şeker ölçümü yapmaları son derece önemlidir. Bu rutin yaz mevsiminde de hiçbir zaman aksatılmamalı. Kişinin kendi kendisini takip etmesi; ilaç kullanımı ve diyete uyumu artırıyor. Bu sayede kan şekeri daha dengeli oluyor” diyor.
Egzersiz rutininiz olsun ancak…
Spor yapmak mutlaka hayatınızın bir rutini olmalı. Çünkü düzenli yapılan egzersizler kan şekerinin dengelenmesine katkı sağlarken kilo vermenize de yardımcı oluyor. Dr. Meltem Batmacı, kan şekerini düzenleyen ilaçların hastanın diyet ve egzersiz rutinine göre önerildiğine işaret ederek, “Eğer spor alışkanlığında belirgin bir değişiklik olursa, ilaç fazla ya da az gelebiliyor.
Dolayısıyla egzersizlerinize devam ederken düzenli şeker ölçümü yapıp, değerlerde değişiklik fark ettiğinizde hekiminizi mutlaka bilgilendirin. Egzersiz yaparken susuz kalmamaya ve öğün atlamamaya dikkat etmelisiniz. Ayrıca egzersizleri güneşin en yakıcı olduğu saatlerde değil, sabah erken veya akşam serinliğinde yapmayı alışkanlık edinmeniz de çok önemli” diyor.
Meyve suyu, çay ve kahveye dikkat!
Sıcak havalarda serinlemek ve sıvı ihtiyacınızı karşılamak için gazlı içecekler ve meyve sularına yönelmek gibi bir hataya düşmeyin. Zira, şeker içeren içecekler kan şekerini hızla yükseltebiliyor. Ayrıca kafein içeren çay ve kahve de vücuttan daha fazla sıvı kaybına neden oldukları için bu tür içeceklerden kaçınmanız da çok önemli.
Kumsalda çıplak ayakla yürümeyin
Diyabet hastalığı komplikasyonlarından biri de sinirsel etkilenimler oluyor. Bu sinirsel komplikasyonlarda his kusurları, ağrı eşiğinin çok artması ya da azalması, ayaklarda yanma-elektriklenme gibi sorunlar gelişebiliyor. Duyu kusurları olabileceği için diyabet hastalarının ayak sağlığına ayrı bir özen göstermeleri gerektiğini söyleyen Dr. Meltem Batmacı, bunun nedenlerini şöyle anlatıyor:
“Örneğin kızgın kumlar üzerinde yürüyen bir birey, o sıcaklığı algılayıp ayaklarını hemen korumaya geçer. Ancak diyabetik birey o sıcaklığı algılayamayıp yürüyüşüne devam edebilir ve bunun sonucunda ciddi yanıklar gelişebilir. Ayrıca ayağına batan herhangi bir cismi fark edemeyip vücutta iyice ilerlemesine ya da birkaç gün sonra ciddi yaralar açılmasına veya ciddi enfeksiyonlara neden olabiliyor. Dolayısıyla kumsalda veya denizde çıplak ayakla yürümeyin, özel ortopedik ayakkabıları tercih edin, ayaklarınızı her zaman temiz ve nemli tutun, her akşam kontrol etmeyi de alışkanlık edinin.”
Yaz meyvelerini abartmayın
Yaz aylarında dikkat etmeniz gereken bir başka nokta da meyve tüketimi olmalı. Karpuz, kavun, incir ile üzüm gibi yaz meyveleri çok lezzetli olsalar da ciddi oranda şeker içeriyorlar ve kontrolsüz tüketildiklerinde kan şekerini yükseltebiliyorlar. Dolayısıyla yaz meyvelerini doğru porsiyonlarda tüketmeniz kan şekerinizin dengede kalması için çok önemli.
Serin tutan kıyafetler giyin
Vücut sıcaklığını artırmayacak, serin tutacak, açık renkli ve terletmeyen giysiler tercih etmeniz de çok önemli. Ayrıca sokağa çıkarken başınızı mutlaka bir şapka, gözlerinizi de güneş gözlüğü ile korumaya özen gösterin.
Diyabet hakkında doğru bilinen 15 yanlış
Toplumda görülme sıklığı giderek artsa da diyabet hakkındaki yanlış bilgiler, hastalığın tanı ve tedavi sürecinde önemli aksamalara neden oluyor. Bu hastalığın sık görülmesine karşılık belirtilerinin yeterince bilinmediğine dikkat çeken Endokrinoloji Uzmanı Doç. Dr. Yasin Şimşek, bu hastalık hakkında merak edilenleri anlattı.
“Diyabet dünyada çok rastlanan bir hastalık türüdür. Dünyada her 11 kişiden birinin diyabete bağlı sorun yaşadığı biliniyor. Kalp, körlük, felç, böbrek yetmezliği ve organ kayıpları gibi ciddi sonuçlara yol açabiliyor. Bu nedenle diyabete karşı tedbir almaya çalışanlar kadar hastalarının da doğru bildiği birçok yanlış var. Bu yanlışlar bu hastalığa davetiye çıkardığı gibi, aynı zamanda hastaların doğru bir tedavi sürdürmesinde de olumsuz rol oynuyor. O nedenle, gerek korunmak gerekse tedavi sürecinde bu hastalık hakkında doğru bilgi edinmek çok önemli” diye konuşuyor. İşte Doç. Dr. Yasin Şimşek’in paylaştığı doğru sanılan 15 yanlış bilgi…
YANLIŞ: Sadece aşırı şeker tüketenlerde olur
DOĞRUSU: Hiç şeker tüketmeyen kişilerin bile diyabet hastası olabileceğini vurgulayan Doç. Dr. Yasin Şimşek “Şeker hastalığı, karbonhidrat mekanizmasının yanında yağ ve protein metabolizmasını da ilgilendiren metabolik bir hastalıktır. Hastalığa yol açan pek çok etken vardır. Ancak yalnızca çok şeker yiyenlerin bu hastalığa yakalanacağı düşüncesi yanlıştır” hatırlatmasında bulunuyor.
YANLIŞ: Yalnızca obezlerde görülür
DOĞRUSU: Bu hastalık, yalnızca fazla yağ oranı olan kişilerde görülmez. Tip 2 hastalarında obezite oranı yüksektir. Ancak normal kilolu birçok tip 2 diyabet hastası vardır. Diyabet tip 1 ve tip 2 dışında da birçok alt tipi olan bir hastalıktır. Özellikle Mody dediğimiz genetik kökenli alt tiplerde hastalar obez olmadan da hastalık olur ve bu grubun çoğu obez değildir.
YANLIŞ: Anne baba diyabetli değilse çocuk da olmaz
DOĞRUSU: Ailede olması sonraki nesilde bu hastalığa yatkınlık riskini artırıyor. Ancak anne babada bu hastalığın olmaması çocukta da olmayacağı anlamına gelmiyor. Günlük aktivite düzeyinin ve beslenme tarzının 20-30 yıl önce çok farklı. Bu farklılıklar nedeniyle eski nesillere dair bilgilerle yeni nesiller için yorumda bulunmak, o bilgileri referans almak doğru olarak kabul edilmiyor.
YANLIŞ: Az yiyenler diyabet olmaz
DOĞRUSU: Az yemekle ihtiyaca yönelik yemek arasında fark vardır. Aynı zamanda kalorisine dikkat edilmeyen, boyut ve hacim olarak az görünen besinler bazen çok aşırı kalori içerebiliyor. Örneğin bir dilim pasta, bazen 3 farklı yemeğin bulunduğu bir öğüne denk kalori içerebilir. Bilinçsiz beslenme, bu hastalığa davetiye çıkarabilir.
YANLIŞ: Gizli şeker daha tehlikelidir!
DOĞRUSU: Halk arasında “gizli şeker” olarak bilinen prediyabet, diyabete doğru giden süreçte normal kan şekeri değeri ile tanı gerektiren değerler arasındaki düzeyi ifade ediyor. Gizli şekerin daha tehlikeli olduğu düşüncesinin yanlış olduğunu ifade eden Doç. Dr. Yasin Şimşek, “Bazen gizli şekerden korkup bu hastalıktan korkmamak gibi durumlar yaşanıyor. Oysa tanı almış diyabet, gizli şekere göre çok daha riskli bir durumdur” diye konuşuyor.
YANLIŞ: İlaçlar böbrekleri çürütüyor
DOĞRUSU: Diyabet tedavisinde kullanılan metformin içeren ilaçların böbrekleri çürüttüğü iddiasıyla ilacı bırakmak tedavide büyük aksamalara yol açıyor. Bu ilaçların tedavide ilk seçenek olarak önerildiğini ifade eden Doç. Dr. Yasin Şimşek, “Özellikle Tip 2 diyabet tanısı alan hastaların hemen hemen tamamına yakını bu ilaçları kullanmaktadır. Kontrolsüz diyabet nedeniyle böbrek yetmezliği gelişenler hastalarda metformin suçlanıyor. Burada önemli olan nokta şu ki metformin, aktik asidoz riskinden dolayı belli derecede böbrek yetmezliği olan hastaya verilmez ancak bu ilacın kendisi böbrek yetmezliğine yol açmaz” diye bilgi veriyor.
YANLIŞ: İnsülin takviyesi, hastalıkta sona gelindiğinin göstergesidir
DOĞRUSU: Geçmiş yıllarda insülin takviyesi yapmak tedavide en sona saklanan bir seçenekti. Şimdilerde özellikle kullanımı daha kolay ve etkinliği yüksek insülinlerin piyasaya çıkmasıyla bazı hastalarda Tip 2 diyabet tedavisinin ilk seçeneği olarak da kullanılabiliyor.
YANLIŞ: İnsülin tedavisi bağımlılık yapar
DOĞRUSU: İnsülin bağımlılık yapan bir ilaç değildir. Vücudumuzda üretilen ve var olan bir hormondur. Hastalarda insülin rezervinin azalması ve gelişen insülin direnci nedeniyle bu hormonun dışarıdan takviyesine ihtiyaç duyulduğunu kaydeden Doç. Dr. Yasin Şimşek, özellikle uzun yıllardır diyabetli olan hastalarda insülinin ömür boyu kullanıldığını ifade ediyor.
YANLIŞ: Göbekten yapılan insilün iğnesi göbek bölgesinde yağlanma yapar
DOĞRUSU: İnsülinin göbek etrafından yapılmasının göbekte yağ dokusu artışına ve göbekte büyümeye neden olduğu inancının doğru olmadığını anlatan Doç. Dr. Yasin Şimşek, “İnsülin, cilt altı yağ dokuya yapılır. Nadiren yağ dokuda artış ya da azalma yaşanır. İnsülini göbekten yapmak karın bölgesinde kilo artışına yol açmaz” diye konuşuyor.
YANLIŞ: İnsülin mutlaka buzdolabında saklanmalıdır
DOĞRUSU: “İnsülinin buzdolabında saklanması gerektiğine dair yanlış bilgi hastaların insülinlerini yanlarında taşımaktan çekinmelerine ve tedavilerini aksamasına neden oluyor” diyen Doç. Dr. Yasin Şimşek, insülinlerin oda sıcaklığında (22-24 derece), doğrudan güneş görmeyen bir ortamda bir ay bozulmadan saklanabileceğini anlatıyor.
YANLIŞ: Bazı gıdalar insülin yerine geçer
DOĞRUSU: İnsülin gıdalarda bulunan bir madde değildir. Sadece pankreas tarafından üretilen bir hormondur. Protein yapıda üretilir bu nedenle ağızdan alındığında mide asidini geçemez o nedenle subkutan yolla kullanılmaktadır. Eskiden sığırdan veya domuzdan elde edilirken artık rekombinant teknoloji ile insan insülini olarak elde edilmektedir.
YANLIŞ: Aşırı şeker düşüklüğünde şekerli her gıda hemen şekeri yükseltir
DOĞRUSU: Saf şeker içiren gıdalar, hipoglisemi (kanda şeker düzeyinin düşük olması) durumunda şekeri hızla yükseltir. Özellikle çikolata gibi yağ içeren gıdaların içendeki şeker ise yavaş emildiğinden kandaki şeker düzeyini da daha yavaş düzeltir. Kan şekerinin hızla yükselmesi için çay şekeri ya da çay şekerli şerbet gibi içecekler alınmalıdır.
YANLIŞ: Diyabet hastalığı vücuda zarar vermez
DOĞRUSU: Kan şekeri yüksekliğinin hissedilmemesi, diyabet hastalığının vücuda zarar vermediği anlamına gelmiyor. Tip 2 diyabette kan şekeri düzeyi yavaş yavaş yükseldiği için hastanın vücudunu bu duruma alışıyor ve şeker düzeyi çok yükselse bile ciddi bir şikâyete yol açmaz. Hastaların bu nedenle tedavilerini aksatabildiğini ifade eden Doç. Dr. Yasin Şimşek, “Yüksek kan şekeri değerleri herhangi bir ciddi bulguya yol açmasa bile damarlar üzerindeki olumsuz etkisi sürmektedir” uyarısında bulunuyor.
YANLIŞ: Modern yaşam hastalığıdır
DOĞRUSU: Bu eski bir hastalıktır. Antik mısır ve yunan tarihinde de diyabet hastalığının özelliklerinin geçtiği kayıtlar bulunmaktadır. Şeker hastalığı ile ilgili en erken kayıtlar M.Ö. 1500’lü yıllara ait bir papirüste bulunmuştur. M.S. 5. 6. yüzyıllarda Hintli doktorlar tarafından diyabetin iki formu olduğu bildirilmiştir. Diabetes kelimesi ilk kez Kapadokya’da M.S. 2. yüzyılda Arateus tarafından kullanılmıştır. Arateus şeker hastalığını idrar miktarında artma, aşırı susama ve kilo kaybının olduğu bir hastalık olarak tanımlamıştır.
YANLIŞ: Hastalar spordan uzak durmalı
DOĞRUSU: Aksine bilinçli yapılan spor, diyabet hastalarının yararınadır. Çünkü düzenli spor yapan diyabetlilerde insülin ihtiyacı düşer, insülin direnci varsa, azalma görülür ya da ortadan kalkar. Ama dikkat! Hastaların aç karnına spor yapmaması gerekiyor. Ayrıca spor öncesi ve sonrası kan şekerine bakması gereklidir. Bu ölçümlerde belirli bir düşüş varsa, ara bir öğün elenerek dengelenebilir.
Diyabet hastalığı kontrol altına alınabilir
Diyabetin yavaş ve belirtisiz ilerlediğini, dolayısıyla risk grubunda olan insanların dikkatli olması gerektiği önerisinde bulunan Endokrinoloji ve Metabolizma Uzmanı Dr. Erdem Türemen, “Sinsi bir hastalık olan diyabette ailesinde diyabet geçmişi olan, fazla kilolu, hipertansiyon hastası, kalp hastası ve kolesterol problemi yaşayan kişiler en riskli gruplar. Bu noktada risk gruplarına uygulanacak tarama testleri ve olası diyabet öyküleri, diyabet hastalığının erken teşhis edilmesini sağlıyor” şeklinde konuştu.
İlaç tedavisinin düzenli olması şart
Henüz diyabet gelişmemiş fakat “açlık kan şekeri” olması gereken değere göre yüksek seyreden kişilerde, ilaç tedavisiyle birlikte diyabet gelişme riski yüzde 31 oranında azalabiliyor. Bu sebeple hekimin kararına bağlı olarak sağlıklı beslenme ve egzersizlerin yanı sıra ilaç tedavisinin düzenli uygulanması büyük önem taşıyor.
Gizli şeker döneminde yakın takip
Halk arasında “gizli şeker” olarak bilinen dönem, tıp dilinde pre-diyabet olarak tanımlanıyor. Diyabet riskinin arttığı bir dönem olduğunu ve dolasıyla önemsenmesi gerektiğini belirten Endokrinoloji ve Metabolizma Uzmanı Dr. Erdem Türemen, “Pre-diyabeti çok önemsiyoruz çünkü bu dönemde bazı önlemler almak, birtakım ilaçlar kullanmak, hayat tarzını değiştirmek ya da diyet yapmak gibi pek çok adım muhtemel bir diyabeti önlüyor. Bu dönemde kişi yemeklerden sonra hemen acıkıyor, çok fazla su içiyor veya ani kilo kaybı yaşıyorsa kan şekerinin yükselmesinden şüpheleniliyor ve gerekli durumlarda birtakım testler yapılıyor” dedi.
Hastanın Vücut Kitle İndeksinin 30’un üstünde olması halinde, ailede diyabet geçmişi ya da kalp hastalığı öyküleri varsa bu kez tarama testleri ve kişinin pre-diyabet olup olmadığını anlamak için şeker yükleme testlerinin yapılması gerektiğini de söyleyen Endokrinoloji ve Metabolizma Uzmanı Dr. Erdem Türemen şunları ekledi: “Kişinin açlık şekeri normal çıkabilir fakat şeker yükleme testi yapmadan pre-diyabet olup olmadığını anlamayabilirsiniz yani bu test ile kişinin pre-diyabet olup olmadığını; eğer pre-diyabet varsa diyabete ne kadar yakın olduğunu da öğrenmek mümkün.”
Düzenli spor ve sağlıklı beslenme önemli
Yaşam tarzını değiştirmek, düzenli spor yapmak ve sağlıklı beslenmek diyabet hastalığına yakalanma riskini azalttığını vurgulayan Endokrinoloji ve Metabolizma Uzmanı Dr. Erdem Türemen, “Özellikle gizli şeker olarak bilinen pre-diyabet döneminde gerekli tarama testleriyle önlem almak, diyabete erken yakalanma riskini de düşürüyor. Pre-diyabet dönemde diyabeti yavaşlatan ilaçlar kullanmak gerekebiliyor. İlaç kullanmadan önce ise hastalara, beslenmelerini düzeltmeleri ve hareketli olmalarını öneriyoruz. Eğer hasta bunları uygular ve belirli bir kilo kontrolünü sağlayıp bunu devam ettirmeyi başarırsa zaten ilaca da ihtiyacı kalmıyor. Önemli olan, pre-diyabet döneminde kilo kontrolünü sağlayabilmek. Diyabetin korkutan komplikasyonlarının da iyi bir takip ve hasta uyumuyla önlendiğini hatırlatmakta fayda var. Çünkü önemli olan, kan şekerinin belirli bir düzeyde tutulması” dedi.
Doğru egzersiz için öneriler
Endokrinoloji ve Metabolizma Uzmanı Dr. Erdem Türemen, doğru egzersiz için önerilerde bulundu:
- Egzersize yavaş ve düşük hızda başlayıp giderek tempoyu artırın. Kendinizi aşırı zorlamayın.
- Yanınızda her zaman diyabet hastası olduğunuzu belirten bir yazı, bileklik vb. taşıyın.
- Haftada 3-5 kez yürüyüş yapın.
- Ayak probleminiz varsa yüzme ve bisiklet gibi ayağa daha az yük bindiren sporları tercih edin.
- Spor ayakkabınızı ve spor kıyafetlerinizi her an görebileceğiniz yerlerde tutun. Böylece egzersiz her an aklınızda olacaktır.
- Ayaklarınızı sık sık kontrol edin (kızarıklık, su toplaması vb).
- Egzersiz süresince yanınızda glukoz kaynağı besinler bulundurun.
- Geç vakitlerde egzersizden kaçının, tek başınıza egzersiz yapmayın.
- Adımsayar kullanın ve 10000 adımı hedefleyin. Bilimsel çalışmalar adımsayar kullananların, kullanmayanlara göre 2500 adım daha fazla attığını ve daha fazla kilo verdiğini gösteriyor.
- Yeterli miktarda su için.
- Egzersiz öncesi ve sonrası kan şekerinizi ölçün.
COVID-19 sonrası diyabet görülme riski artıyor
ABD’li bilim insanları tarafından yapılan, COVID-19 geçiren 181 bin hastayla hastalığı geçirmeyen bir grubun karşılaştırıldığı bir çalışmada çarpıcı sonuçlar elde edildiği bilgisini veren Prof. Dr. Hasan Aydın, 2021 yılında sonuçları yayınlanan çalışmaya göre bu virüsü geçirenlerde geçirmeyenlere oranla diyabet görülme riskinin yüzde 40 arttığını söyledi.
Diyabet riskinin artışına üç etkenin yol açabileceğini söyleyen Prof. Dr. Aydın, konuyla ilgili şu bilgileri verdi; “Öncelikle COVID virüsü pankreasta doğrudan hasar oluşturarak insülin yapma kapasitesini azaltır ve sonrasında diyabete yatkınlık oluşturabilir. İkinci bir etken olarak pandemi sürecinde, hareketsizlik, aşırı kalorili gıda tüketimi insülin direncini arttırarak diyabet gelişmesine yol açabilir. Üçüncüsü de orta veya ağır şiddette COVID-19 enfeksiyonu geçirenlerde kullanılan kortizon ilacı diyabet hastalığına yatkınlık oluşturabiliyor.”
COVID enfeksiyonu geçirmeden önce gizli şeker hastalığı için ilaç kullanan, diyet yapan kişilerin COVID-19 geçirdikleri sırada ve sonrasında bu ilaçlarını düzenli kullanamadıklarını ve düzenli diyet yapamadıklarını belirten Prof. Dr. Aydın, bu faktörün de diyabet tipi risk artışına yol açabileceğini vurguladı.
COVID-19 sonrası daha dikkatli olmak gerekiyor
COVID-19 geçiren kişilerin hastalık sonrası her zamankinden daha dikkatli olması gerektiği uyarısında bulunan Prof. Dr. Aydın, önemli tavsiyelerde de bulundu: “Post COVID döneminde yüzde 40 oranında diyabet riski artışından bahsediliyor. Bu nedenle COVID-19 geçiren kişiler hastalıktan sonra şeker takiplerini daha dikkatli yapmalı. Karbonhidrat ve şeker ağırlıklı beslenmeden de uzak durmaları gerekiyor. Ayrıca hareketsiz kalınmaması, yaşa ve iklim şartlarına uygun aktivitelerini sürdürmesi de oldukça önemli. Egzersizin hem diyabet tipi gelişim riskini azalttığı hem de diyabetli kişilerde kan şekeri kontrolü üzerine olumlu etkileri olduğu iyi biliniyor.”
COVID-19 sonrasında geçici diyabet tipi gelişebiliyor
COVID-19 nedeniyle gelişen tip-2 diyabet tipinin çoğunlukla geçici olduğunu dile getiren Prof. Dr. Hasan Aydın, hastalık sonrası gelişen diyabet tipinin en fazla 6 ay kadar sürdüğünü, 6 ayın sonunda ise kişinin kan şekerinin normal seviyeye düşerek kendiliğinden geçtiğini de belirtti. Prof. Dr. Aydın sözlerine şöyle devam etti: “Bu durum yeni bir tanımlaya yol açacak. Muhtemelen “Post COVID Diyabet” gibi bir tanı ortaya çıkacak. Bu hastalar görüldüğü kadarıyla farklı özellikler taşıyor. Alışılagelmiş diyabet hastalığı tiplerinden daha farklı bir tipi oluşturuyor” dedi.
Aydın, “Bir taraftan otoimmün bir hastalık seyri gibi görülüyor. Pankreasa karşı oto antikorlar geliştiğini tespit ediyoruz. Öte taraftan tip 1 diyabet gibi bir seyir ortaya çıkıyor. Hastaların insülin ihtiyaçları ortaya çıkıyor, oral yoldan alınan ilaçlarla tedavi edilemiyorlar. Ancak bir taraftan da geçici bir hastalık, hastalar 6 ay sonra kendiliğinden düzeliyor” ifadelerini kullandı.
Pankreasa ne kadar hasar verdiği bilinmiyor
COVID-19-sonrası geçirilen tip 2 diyabetin geçici olsa da ilerleyen dönemde vücutta bırakacağı hasarların net olarak henüz bilinmediğine dikkat çeken İç Hastalıkları ve Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Hasan Aydın, Covid-19 hastalarının pankreaslarından patoloji alınmadığından ne derecede hasar olduğunun maalesef bilinmediğini de işaret etti. COVID-19 nedeniyle yaşamını yitiren kişilere otopsi yapılabilirse COVID-19’in pankreasa ne derecede etki ettiğinin bilinebileceğini aktaran Prof. Dr. Aydın ancak ne yazık ki ne ülkemizde ne de dünyada böyle bir çalışmanın şu ana dek yürütülmediğini de ekleyerek sözlerini bitirdi.
Kaynaklar:
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Bilge Ceydilek
İç Hastalıkları ve Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Hasan Aydın
İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Meltem Batmacı
Doç. Dr. Yasin Şimşek
Doç. Dr. Selim Aydın
Endokrinoloji ve Metabolizma Uzmanı Dr. Erdem Türemen
Türkiye Endokrinoloji Ve Metabolizma Derneği
“Diyabet nasıl önlenir?” adlı içeriğimizin yanı sıra diğer Sağlık Ajandası | Sağlık Haberleri için sosyal medya hesaplarımızı da takip edebilirsiniz: