Hipertansiyon nedir? Nasıl tedavi edilir? Hipertansiyon hastası, damar sistemi içerisindeki kanın damar duvarına uyguladığı basıncın normal sınırlara göre yüksek olması durumunda birtakım sorunlar yaşıyor. Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Arif Arısoy, “Hipertansiyon tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaygın görülen bir sağlık sorundur. Ülkemizde her 3 kişiden birinde hipertansiyon vardır. Sıklığı yaşla birlikte giderek artmaktadır” dedi.
Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Arif Arısoy, tansiyon ve hipertansiyonun ne olduğu, vücutta hangi organlara zarar verdiği, korunmak için neler yapılabileceği ve tedavi yöntemleri hakkında uyarılarda bulundu.
Hipertansiyon nedir? Hipertansiyon neden olur?
Vücudumuzda kalp ve damar ağından oluşan bir dolaşım sisteminin bulunduğunu söyleyen Doç. Dr. Arif Arısoy, “Kalp, pompa görevi görerek vücudumuzun ihtiyaç duyduğu kanı aort damarı ile tüm vücuda dağıtır. Kalp pompa işlevini yaparken, kanı belli bir basınç altında aorta atar. Kan basıncının en yüksek olduğu zaman
kanın kalpten çıktığı andır, atardamarlar inceldikçe kan basıncı giderek düşer. Toplardamarlardaki basınç ise,
atardamarlardan çok daha düşüktür. Kan basıncı söylenirken toplardamarlardaki basınç değil, atardamarlardaki basınç kastedilir. Bu basıncın bir üst sınırı (büyük veya sistolik tansiyon), bir de alt sınırı (küçük veya diyastolik tansiyon) vardır” diye konuştu.
Yüksek tansiyon nedenleri neler?
Türkiye’de hipertansiyon görülme sıklığının dünya ortalamasından daha yüksek olduğunu söyleyen Dr. Ersin Özen, “Türkiye’de hipertansiyon sıklığı yüzde 25-32 arasında seyrediyor. Hipertansiyon kontrolü ise yüzde 16,4- 28,7 arasında değişiyor. Sanılanın aksine ülkemizde yüksek tansiyon kadınlarda daha sık görülüyor. Kadınlarda yüzde 10 daha fazla yüksek tansiyon sorunu ile karşılaşıyoruz” diye konuştu.
Dr. Ersin Özen, “Ebeveyn veya yakın akrabalarınızda hipertansiyon varsa, sizde de olma olasılığı yüksektir. Ancak unutmayalım ki; yaşam tarzı seçimleri, ailesinde yüksek tansiyon öyküsü olan pek çok kişinin hipertansiyondan korunmasını sağlıyor” açıklamasında bulundu.
Hipertansiyon komplikasyonları
Kardiyoloji Uzmanı Dr. Ersin Özen, “Hipertansiyon nedeniyle damarların duvarlarında oluşan aşırı basınç, organların yanı sıra kan damarlarına da zarar verebiliyor. Tansiyon ne kadar yükselirse ve durum ne kadar uzun süre devam ederse, kişideki hasar da o kadar büyük oluyor. Kontrolsüz hipertansiyonun ortaya çıkardığı komplikasyonlar arasında öncelikle arterlerin sertleşmesi ve kalınlaşması olarak tanımlanan ateroskleroz sayılabilir.” dedi.
Dr. Ersin Özen sözlerine, “Kalp krizi, felç veya diğer komplikasyonlara yol açabilecek bir durum. Artan kan basıncı, kan damarlarının zayıflamasına ve şişmesine yol açarak bir anevrizma, yani damar duvarında bir baloncuk oluşturabilir. Bir anevrizma patlarsa yaşamı tehdit eden bir iç kanamaya neden olabilir. Öte yandan kontrolsüz hipertansiyon, kişinin düşünme, hatırlama ve öğrenme yeteneğini de etkileyebiliyor. Hipertansiyonu olan bireylerde hafıza veya kavramları anlama sorunları daha sık görülebiliyor. Buna paralel bir şekilde daralmış veya tıkalı arterler ya da bir felç durumu beyne giden kan akışını sınırlayarak vasküler demans adı verilen bir demans türüne de neden olabiliyor.” ifadelerini kullanarak devam etti.
Hipertansiyon belirtileri neler?
Hipertansiyonun belirtileri ile ilgili toplumda yanlış bir inanış olduğuna vurgu yapan Dr. Ersin Özen, “Genelde yüksek tansiyonlu kişilerde sinir, terleme, yüzde kızarma gibi belirtiler görüldüğüne inanılıyor. Aslında birçok insan farkında olmadan yıllarca yüksek tansiyona sahiptir. Hipertansiyon sessiz bir şekilde ilerler, genellikle hiçbir belirtisi yoktur. Atardamarlarınıza, kalbinize ve diğer organlarınıza zarar verdiğinin farkında olmayabilirsiniz” dedi.
Hipertansiyon hastalarının çoğunluğunun tipik belirtiler yaşamadığına vurgu yapan Dr. Ersin Özen, “Yüksek tansiyon inme için de önemli bir risk faktörüdür. Kontrol edilmezse, yüksek tansiyon ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir” diye konuştu.
Sağlıklı beslenme göz ardı edilmemeli
Peki tansiyon kaç olursa tehlikeli olur? Yüksek tansiyon adıyla da bilinen hipertansiyonun, damar sistemi içerisindeki kanın damar duvarına uyguladığı basıncın normal sınırlara göre yüksek olması durumu olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Arısoy, “Kan basıncı ne kadar yüksekse kalp krizi, kalp yetmezliği, felç, göz ve böbrek hastalıkları gelişme riski de o kadar yüksektir. Erişkin bir bireyde uygun şartlarda ölçülen büyük tansiyonun 140 mmHg ve üzerinde ya da küçük tansiyonun 90 mmHg ve üzerinde olmasına hipertansiyon (yüksek tansiyon) adı verilmektedir.
Büyük tansiyonu 130-139 mmHg, küçük tansiyonu 80-89 mmHg arasında ölçülen kişiler ise yüksek tansiyon gelişimi için adaydırlar. Bu bireylerin ileride yüksek tansiyon gelişmemesi için hekimleri tarafından önerilen sağlıklı beslenme, sigarayı bırakma, egzersiz yapma, kilolu ise kilo verme gibi bazı tedbirleri almaları gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
Yaş ilerledikçe risk artabilir
Hipertansiyonun tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaygın görülen bir sağlık sorunu olduğunu belirten Doç. Dr. Arısoy, “Ülkemizde her 3 kişiden birinde hipertansiyon vardır. Sıklığı yaşla birlikte giderek artmaktadır. Hipertansiyon dünyada tek başına inme, kalp krizi, böbrek hastalıkları ve diyabete neden olan en büyük ölüm sebebidir” dedi.
Bazı organları olumsuz etkileyebilir
Hipertansiyonun hedef organlarının atardamarlar, kalp, böbrekler, göz ve beyin olduğunu altını çizen Doç. Dr. Arısoy, Damarlarda; damar sertliği ve harabiyete neden olup darlık ve tıkanıklıklara veya genişlemelere neden olurken, kalpte; kalp krızi, kalp kası kalınlaşması ve kalp yetmezliğine, böbreklerde; böbrek yetmezliğine kadar giden hasara, gözlerde; körlüğe kadar giden hipertansif retinopatiye, beyinde ise kanama ve inmeye (felç) neden olabilmektedir” açıklamasında bulundu.
Farkında olmadan da oluşabilir
Hipertansiyon hastalarının büyük bir kısmının hastalıklarının farkında olmadığını dile getiren Doç. Dr. Arısoy,
“Oluşturduğu şikâyetler çoğunlukla siliktir veya geç dönemde ortaya çıkmaktadır. Yani şikâyetler çıkmaya başladığında tansiyon çok yükselmiş veya organ hasarı gelişmiş olabilir. Bu yüzden “sessiz katil” olarak adlandırılır. Yalnız hastaların bir kısmı tansiyon yüksekliğine bağlı şikâyetler hissedebilmektedir” diye konuştu.
Çocuklarda hipertansiyon çok tehlikeli olabilir
Çocuklarda hipertansiyon hastalığı, sık görülen sağlık problemleri arasında yer alıyor. Yüksek tansiyonun temeli çocukluk çağında atılırken, erişkinlerde görülen tansiyon vakalarının birçoğunu çocukluk ve ergenlik döneminde başlayan ancak fark edilmeyen hipertansiyon oluşturuyor. Sinsi bir şekilde belirti vermeden ilerleyen çocukluk çağı hipertansiyonunun teşhis edilebilmesi için çocukların tansiyonlarının herhangi bir rahatsızlıkları yoksa 3 yaşından itibaren belli aralıklarla ölçülmesi gerekiyor. Yaşam tarzı ve beslenme düzeni sağlıklı bir hale getirilen çocuklarda yüksek tansiyon görülme sıklığı ise azalıyor. Çocuk Nefroloji Bölümü’nden Uz. Dr. Gökçe Can, çocukluk çağı yüksek tansiyonu ile ilgili bilgi verdi.
Çocuklarda hipertansiyon yaşam biçimi ve beslenme ile ilişkilidir
Kanın atar damarlar içinde meydana getirdiği basınç olan tansiyonun yüksek çıkması önemli bir sağlık sorunu olup, başka hastalıklara da kapı aralamaktadır. Her ne kadar yetişkin hastalığı olarak bilinse de aslında yüksek tansiyon, temelleri çocukluk çağında atılan bir rahatsızlıktır. Yapılan çalışmalar, tansiyonun kişinin yaşam biçimi ve beslenme tarzı ile yakından ilişkili olduğunu gösterirken; çocuk ve ergenlerin beslenme alışkanlıklarının değişmesi, sedanter bir yaşam tarzı benimsemeleri ve obezite oranlarının yükselmesi ile birlikte çocuklarda hipertansiyon görülme sıklığında artış yaşandığını ortaya koymaktadır.
Çocukluk çağında kan basıncı tıpkı boy ve kilo ölçümünde olduğu gibi persentil eğrileri ile değerlendirilir. Yani çocuklarda normal tansiyon değerleri yaş, cinsiyet ve boya göre değişkenlik gösterir. Persentil eğrisinde belirlenen değerlerin üzerinde çıkan tansiyon, çocuklarda hipertansiyon olarak kabul edilmektedir. Ülkemizde neredeyse her 10 çocuktan birinde hipertansiyon izlenmektedir.
Rutin muayene teşhis için önemlidir
Çocuklarda hipertansiyon durumu genellikle rutin muayene sırasında ortaya çıkarılır. Çünkü çocukluk çağında görülen yüksek tansiyon genellikle belirti vermeden sinsi bir şekilde ilerler. Semptom gösterdiği vakalarda baş ağrısı, uykuya dalmakta sıkıntı, yorgunluk, çarpıntı, kulakta çınlama gibi şikayetler ortaya çıkar. Şiddetli hipertansiyon durumlarında ise burun kanaması, kusma, görme bozukluğu, bilinç bulanıklığı ve çarpıntı gibi belirtiler görülebilmektedir.
3 yaşından itibaren çocukların tansiyonu ölçülmelidir
Çocuklarda yüksek tansiyonun erken teşhisi ve tedavisi büyük önem taşımaktadır. Tansiyonu yüksek çıkan çocuklara mutlaka tansiyon holter takılmalıdır. Üç yaşından itibaren bütün çocuklara yıllık tansiyon ölçümü yapılmalıdır. Ancak tansiyona eşlik eden böbrek hastalığı, idrar yolu enfeksiyonu, diyabet, obezite, kan basıncını yükselten ilaç kullanımı ve aort koarktasyonu gibi durumların varlığında ise her kontrolde tansiyon ölçümü yapılmalı ve sonuçlar çocuk nefroloji uzmanı tarafından değerlendirilmelidir.
Öncelikle altta yatan sebepler belirlenmelidir
Hipertansiyonda öncelikle altta yatan sebepler bulunmalı ve tedavi ona göre şekillendirilmelidir. Bununla birlikte çocukların yaşam ve beslenme şekilleri mutlaka değiştirilmelidir. Hareketli bir yaşam tarzı ve sağlıklı bir beslenme düzeni oluşturulması tedavide büyük fayda sağlamaktadır. Ancak bu değişikliklere rağmen kontrol altına alınamayan yüksek tansiyon durumlarında uzman hekimin önerisi ile antihipertansif ilaç başlanması gerekmektedir.
Yaşam tarzı ve beslenme şeklinin düzenlenmesi önemli
Ailelerin çocuklarının sağlığı için dikkat etmeleri gereken noktalar şu şekildedir:
– Çocukların beslenmelerine dikkat edilmelidir. Sağlıklı, sürdürülebilir ve katkı maddesi içermeyen bir beslenme şekli oluşturulup, bu beslenme şekli çocuklara benimsetilmelidir.
-Çocuklar paketli gıdalardan uzak tutulmalı, taze meyve ve sebze tüketimleri artırılmalıdır.
-Gazlı içecekler içerisinde bulunan meyankökü hipertansiyona sebep olmaktadır. Bu sebeple çocukların bu içecekleri tüketmesine izin verilmemelidir
-Çocukların fiziksel aktiviteleri artırılmalı ve haftada en az 3 gün ortalama 30 dakika yürüyüş yapmaları sağlanmalıdır
– Çocukların tuz tüketimi azaltılmalıdır. Ancak bu azaltma sadece yemeklere konan tuz miktarından değil, sofraya gelen şarküteri, paketli gıda ve mandıra ürünleri gibi gıdalardan kaçınılarak gerçekleştirilmelidir.
-Çocukların ekran karşısında geçirdiği zaman günlük 2 saat ile sınırlandırılmalıdır.
Hipertansiyon hastası özelinde farklı tedavi
Hipertansiyon tedavisinin kişiye özel olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Arısoy, şu bilgileri paylaştı:
“Her hastanın kendine has özellikleri vardır, bu nedenle herkese aynı tedavi verilmez. Yeni tanı konulduktan sonra öncelikle hasta bir dizi test ve muayeneden geçirilir. Tansiyon yüksekliğine sebep olabilecek nedenler için araştırma yapılır. Bu testlerden sonra hekim, hasta özelliklerine göre uygun ilacı önerir. İlaç tedavisinin yanında ilaç kadar önemli olan kilo kontrolü, egzersiz, diyet vb. yaşam tarzı değişiklikleri önerilir. Bu önerileri uygulayamayan hastalarda ilaç tedavisi de başarısız olmakta, daha ağır ve çoklu ilaçlar kullanmak zorunda kalınmaktadır. Tam tersine bu önerilere düzenli uyan hastalarda ise ilaç dozları azaltılabilmekte hatta bazen kesilebilmektedir. Tansiyon kontrolü sağlandıktan sonra ise hekimin önerdiği aralıklarla düzenli kontrol olmakta fayda vardır.
Hipertansiyon tedavisi için egzersiz yapın
Hipertansiyon tedavisi için hastalara en az 30 dakika süreyle ve haftada 5-7 gün arasında yürüme, bisiklete binme, yüzme gibi dinamik egzersizler öneriliyor. Bakıldığında, orta ya da yüksek yoğunlukta egzersiz yapan bireylerde kalp hastalıklarına bağlı ölüm oranları yüzde 15 daha düşük. Dr. Ört. Üyesi Mert Sarılar da hipertansiyon hastalarında ve hipertansiyon tedavisi için egzersizin önemi hakkında bilgi verdi.
Dr. Ört. Üyesi Mert Sarılar, kalp damar hastalıklarının tüm dünyada ölümlerin en önemli nedeni olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Bu yüzden kalp damar hastalıklarının erken tanısı ve uygun tedavisi sağ kalım üzerinde büyük rol oynuyor. Hipertansiyon da kalp damar hastalığı gelişimi için önemli risk faktörleri arasında yer alıyor. 2015 yılında yapılan bir araştırmada dünyada yaklaşık 1,13 milyar insanın hipertansiyon hastası olduğu düşünülmektedir ve bu sayının 2025 yılında 1,5 milyara çıkması beklenmektedir.”
Egzersiz ve ilaç tedavisi
Hipertansiyon tedavisi için yaşam tarzı değişikliği ve ilaç tedavisi olmak üzere iki temel bileşen olduğunu vurgulayan Dr. Sarılar, “Hipertansiyon tanım olarak sistolik kan basıncının 140 mmHg ve üzerinde ya da diyastolik kan basıncının 90 mmHg ve üzerinde olmasıdır. Yaşam tarzı değişikliği ve egzersiz hastalarda şüphesiz bir şekilde kan basıncı düşüşünü sağlar ancak hastaların büyük çoğunluğunda ek olarak ilaç tedavisine ihtiyaç duyulur. Yapılan çalışmalarda sistolik kan basıncında 10 mmHg’ dan fazla, diyastolik kan basıncında 5 mmHg’ dan fazla düşüş sağlanması ile ölüm riskinin yüzde 10-15 oranında azaldığı gösterilmiştir” dedi.
Yaşam tarzı değişiklikleri konusunda yapılması gerekenleri anlatan Dr. Sarılar şunları söyledi: “Diyetten tuzun kısıtlanması, günde en fazla 5 g sodyum alımı, sigara ve alkolün bırakılması, taze sebze ve meyveden zengin Akdeniz tipi diyet ile beslenme, haftada en az 5-7 gün 1 saat tempolu yürüyüş ve kilo kontrolü yaşam tarzı değişikliği olarak tanımlanabilir. Egzersiz ile birlikte ilk olarak sistolik kan basıncında ani bir yükselme meydana gelir, sonrasında hızlı bir düşüş ile kan basıncı normal seviyelerine döner. Çeşitli gözlemsel çalışmalar sonunda düzenli aerobik egzersizin hipertansiyondan korunmada ve hipertansiyon tedavisinde faydalı olduğu görülüyor.”
Egzersiz türleri 3 kategoride toplanıyor
Egzersiz türlerinin aerobik, statik-germe ve direnç olarak 3 kategoride gruplandırıldığını belirten Dr. Mert Sarılar, “Aerobik egzersizler, büyük kas gruplarının katılım gösterdiği dayanıklılık egzersizleridir. Yürüme, koşma, bisiklete binme, yüzme gibi oksijen tüketimini arttıran egzersiz türleri aerobik egzersizlerdir. Direnç egzersizleri (ağırlık kaldırma vs.) kas kuvvetini ve dayanıklılığını arttırmak için yapılan egzersizlerdir. Statik germe (İzometrik) egzersizleri kas grubunun gerilmesini sağlayacak şekilde vücudu belli pozisyona getirilerek yapılır” açıklamasında bulundu.
Egzersiz türlerinin hipertansiyon tedavisi için faydalarına da değinen Dr. Sarılar, “Aerobik dayanıklılık egzersizleri istirahat sistolik kan basıncında 3.5 mmHg, diyastolik kan basıncında 2.5 mmHg düşüş sağlar. Dinamik direnç egzersizleri sistolik kan basıncında 1.8 mmHg, diyastolik kan basıncında 3.2 mmHg düşüş izlenir. Statik germe egzersizlerinde ise sistolik kan basıncında 10.9 mmHg düşüş, diyastolik kan basıncında ise 6.2 mmHg düşüş olduğu gösterilmiş. Ancak bu faydaların gözlendiği çalışmalarda veriler bireylerin kendi ölçümlerine bakılarak elde edilmiş olduğu için bilimsel açıdan kısıtlılıklar gösterebilir. ”
Ölüm oranlarını düşürüyor
Egzersiz tipinden farklı olarak egzersiz yoğunluğunun da kan basıncı ve kalp sağlığı üzerinde farklılıklar gösterdiğini söyleyen Dr. Sarılar şöyle konuştu: “Örneğin düşük yoğunlukta ve kısa süreli yapılan egzersizler orta ya da yüksek yoğunlukla yapılan egzersizlere göre kan basıncını daha az düşürmektedir. Orta ya da yüksek yoğunlukta egzersiz yapan bireyler kalp hastalıklarına bağlı ölüm oranları yüzde 15 daha düşük bulunmuştur. Bu çalışmaya dayanarak hipertansiyon hastalarına en az 30 dakika süreyle ve haftada 5-7 gün arasında olacak şekilde orta yoğunlukta dinamik aerobik egzersizler (yürüme, bisiklete binme, yüzme) önerilir. Ayrıca haftada 2-3 gün olacak şekilde direnç egzersizleri de hipertansiyon hastaları için önerilmektedir.”
Egzersizin kan basıncı ve kalp sağlığı üzerine olan olumlu etkisinin birçok bilimsel çalışma ile gösterildiğini söyleyen Dr. Mert Sarılar, “Hipertansiyonu olsun ya da olmasın tüm hastalara düzenli egzersiz önerilmektedir. Ancak özellikle egzersiz ve yaşam tarzı değişikliği ile etin kan basıncı kontrolü sağlanamayan hastalarda uzun süreli ilaç tedavisi ve ilgili uzman hekim muayenesi şarttır” diyor.
Dirençli hipertansiyon tedavisinde Renal Denervasyon yöntemi
Renal Denervasyon nedir? Nasıl uygulanır? Anjiyografik yöntemle lokal anestezi altında yapılan bu işlem yaşam şekli ve ilaç kullanımından bağımsız olarak dirençli hipertansiyonun kontrol altına alınmasını sağlıyor.
Toplumun yarısının risk altında olduğu hipertansiyon hastalığı kontrol altına alınıp tedavi edilmediğinde kalp krizi, inme ve ani ölümlere sebep oluyor. Her iki kişiden biri yüksek tansiyon hastası olduğunu bilmeden yaşıyor. Hipertansiyon tanısı alan hastaların da sadece yüzde 50’si tedavi alıyor. Bu hastaların yüzde 70’inden fazlasında ise etkin ilaç kullanımına rağmen normal kan basıncı düzeylerine ulaşılamıyor. Çünkü birçok hastanın günlük ilaç kullanımına dirençli oluşu veya ilaç kullanmak isteği olmayışı tedavi başarı oranlarını düşürüyor.
Kontrol altına alınamamış hipertansiyonun, iskemik kalp hastalığı, inme, beyin kanaması, böbrek yetmezliği ve birçok kalp damar hastalıklarının oluşumunu tetiklediğini belirten Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Ali Buturak tamamlayıcı bir tedavi adımı olan Renal Denervasyon işlemini anlattı.
Hipertansiyonun kalıcı tedavisi için yeni bir adım
Hipertansiyon tedavisi bir bütündür. Bunun için de yaşam tarzı değişikliği birinci adımdır. Tuz tüketiminin kısıtlanması, düzenli fiziksel aktivitenin yaşam tarzının bir parçasına dönüştürülmesi ve hasta bilincinin artırılması bu adımın temellerini oluşturur.
İkinci adım ilaç tedavisidir. Yüksek tansiyonu olan hastalarda yaşam boyu çoğunlukla birden fazla ilaç kullanımı gerekir ve hastanın buna yüksek derecede sadakat göstermesi gerekir.
Girişimsel bir tedavi olan Renal Denervasyon ise tamamlayıcı bir tedavi adımı olup, güvenli, sonuçları kalıcı ve hasta uyumundan ömür boyu bağımsız yeni bir tedavi yöntemi olarak yerini almaktadır. Renal Denervasyon hipertansiyon tedavisinin temeli olan yaşam tarzı değişikliği ve ilaç tedavisinin yerine geçecek ve tek başına uygulanacak bir yöntem değildir. Ancak bu tedavi ile tedavi etkinliği hasta uyumundan bağımsız olarak artar, hastanın kullandığı hipertansiyon ilaçlarının sayısı azaltılabilir ve çoklu ilaç kullanımına bağlı ilaç yan etki riskleri azaltılarak tedavi hedeflerine etkin ve güvenli bir şekilde ulaşılabilir.
Hipertansiyon gelişiminde kilit organ: Böbrekler
Böbrekler, kan basıncı kontrolünde kilit rol oynar. Santral sinir sistemi ve böbrekler arasında bağlantıyı sağlayan ve temel olarak stres hormonlarının salınımında kilit rol oynayan sempatik sinir lifleri yüksek tansiyonu olan hastalarda aşırı çalışırlar ve fazladan stres hormonu salınımına yol açarlar. Böbrek atardamarlarının çevresinde uzanan bu sempatik liflerin kontrolsüz aktive olmaları kan basıncında aşırı ve kontrol edilemeyen artışlar yapar. Renal denervasyon işlemi, yüksek tansiyon hastalarında aşırı çalışan bu sempatik lifleri hedef alarak, kan basıncını düşürür.
Renal Denervasyon işlemi nasıl yapılır?
Lokal anestezi altında ağrısız olarak yapılan bir işlemdir. Anjiyografik teknikler ile kasık atardamarı içinden geçilerek her iki böbrek atardamarına girilir. Her iki böbrek atardamarı içine sıra ile gönderilen özel renal denervasyon kateteri yardımı ile atardamar komşuluğundaki sempatik liflere radyofrekans enerjisi verilir. İşlem bitiminde anjiyografik teknik ile kasık atardamarından çıkılır, giriş noktası kapatılır ve hasta takibe alınır. Hastanede bir gece takip edilen hasta ertesi gün taburcu edilir.
Kimler Renal Denervasyon işlemi için uygundur?
- İlaç tedavisi almasına rağmen kan basıncı yüksek seyreden dirençli hipertansiyon hastaları
- İlaç yan etkileri nedeniyle etkin ilaç kullanımı olmayan hastalar
- İlaç kullanım uyumsuzluğu olan hastalar
- Yüksek kardiyovasküler olay riski taşıyan veya hipertansiyon kaynaklı organ hasarı olan hastalar
Hipertansiyon belirtilerine karşı 5 etkili önlem
Hipertansiyon belirtilerine karşı önlem almak, yaşam alışkanlıklarının düzenlenmesi büyük önem taşıyor. Nefroloji Uzmanı Dr. Gülay Yılmaz, kan basıncının ideal değerlerde kalması için almanız gereken önlemleri şöyle anlatıyor:
Tuzsuz beslenin
Hipertansiyondan korunmak için dikkat etmeniz gereken en önemli alışkanlığınız tuzu azaltmak olmalı! Yapılan çalışmalara göre, günlük tuz alımını 3 gram azaltmak kan basıncını 1,2 mmHg düşürüyor. Kan basıncınızın ideal değerlerde kalması için günde 5-6 gramdan fazla tuz almayın. Bunun için yemeklerinize tuz serpmeyin, işlenmiş ve paketli gıdalardan da uzak durun.
İdeal kilonuza ulaşın
Çağımızın önemli bir sağlık sorunu olan obezite hipertansiyon belirtilerinin önemli bir sebebini oluşturuyor. Öyle ki obezite sorunu yaşayan her 4 gençten 1’inde hipertansiyon tespit ediliyor. Boyunuza ve yaşınıza göre ideal olan vücut ağırlığına ulaşmaya çalışın. Vücut kitle indeksinizin 18,5-25 kg/m2 arasında olması ideal ağırlıkta olduğunuzu gösteriyor. İdeal kilonuzu korumak için sağlıklı beslenmenin yanı sıra düzenli egzersiz yapmayı alışkanlık haline getirin. Haftanın 3-4 günü 20-30 dakika yürüyebilir, koşabilir, yüzebilir veya bisiklet sürebilirsiniz.
Akdeniz tipi beslenin
Akdeniz tipi beslenme alışkanlığının kan basıncının düşmesinde etkili olduğu yapılan çalışmalarda kanıtlanmış. Taze sebze ve meyve, lifli gıdalar, haftada 2-3 gün kuru baklagiller ile balık tüketerek kan basıncının ideal seviyede kalmasını sağlayabilirsiniz. Salam, sosis gibi doymuş yağ içeren ürünlerden ise kaçının. Ayrıca kalorisi yüksek ve rafine şeker içeren pasta, kek ile hazır meyve suyu gibi ürünlerden de uzak kalmanız çok önemli.
Sigara ve alkolü bırakın
Sigara kan damarlarının daralmasına ve damarı koruyucu tabakanın bozulmasına yol açarak kan basıncını yükseltiyor. Yapılan çalışmalara göre; sigara içen hipertansif hastaların kalp krizinden ölme riskleri 3 kat, inmeden ölme riskleri de 2 kat artıyor. Alkol hem doğrudan etki ile hem de kullanılan ilaçlarla etkileşerek kan basıncını yükseltebiliyor. Ayrıca alkolün yanında tüketilen ve tuz içeriği yüksek olan kuruyemiş ile çeşitli besinler nedeniyle de kan basıncı yükselebiliyor.
Stresten kaçının
Stres sempatik sinir sistemini aktive ederek kan basıncının yükselmesine neden olabiliyor. İyi uyku, gün ışığı ve stresle baş etmek için destek almak kan basıncını düzenleyebiliyor.
Yılda en az bir kez ölçüm yaptırın
Sonuç olarak, hipertansiyon tanı ve tedavisinin kolay bir hastalık olduğunu sözlerine ekleyen Doç. Dr. Arif Arısoy, “Yüksek tansiyonun yol açtığı birçok organ hasarı ve hayat kaybı erken tanı ve tedavi ile önlenebilmektedir. Bu nedenle şikayetlerimizi dikkate almalı, şikayet olmasa bile kontrol amaçlı en az yılda bir kez tansiyon ölçümü yaptırmalıyız. Hipertansiyon hastası olanların ise önerilere uyması, ilaçlarını düzenli alması ve kontrollerini aksatmaması önem arz etmektedir” diyerek açıklamalarını sonlandırdı” dedi.
Kaynaklar:
Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Arif Arısoy
Kardiyoloji Uzmanı Dr. Ersin Özen
Çocuk Nefroloji Bölümü Uzm. Dr. Gökçe Can
Dr. Ört. Üyesi Mert Sarılar
Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Ali Buturak
Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği
” Hipertansiyon nedir? Nasıl tedavi edilir?” başlıklı yazımızın yanı sıra diğer Sağlık Ajandası | Sağlık Haberleri için sosyal medya hesaplarımızı da takip edebilirsiniz: