Her yaştan herkesi etkileyebilen işitme kaybı; kalıtım, yaşlanma, hastalık gibi pek çok farklı nedene bağlı olarak ortaya çıkabiliyor. Bir ya da iki kulakta hafif ya da daha ileri derecede görülebilen kayıplar kişinin sosyal hayatını da ciddi derecede etkileyerek farklı zorluklara neden olabiliyor.
Büyük ölçüde yaygın olan bu sorunda konjenital, infeksiyöz, gürültüye maruz kalmaya bağlı, yaşa bağlı, travmatik ve bağışıklık aracılı nedenler gibi bazı risk faktörlerinin yanında farklı hastalıkların da işitme kaybında etken oluşturabildiğini anlatan Kulak Burun Boğaz Hastalıkları uzmanı Doç. Dr. H. Deniz Tansuker, daha az bilinen diğer bazı nedenleri sıraladı.
Uyku apnesi kulaktaki kan akışını engelleyebiliyor
Doç. Dr. Tansuker uyku apnesi ve işitme kaybı arasındaki bağlantının farklı çalışmalarla gösterildiğini söyleyerek şu bilgileri verdi: “En yaygın görülen obstrüktif uyku apnesinde kişinin hava yolunun etrafındaki kaslar ve dokular gevşediği için nefes almada zorluk yaşanır. Dolayısıyla hasta gece çok yoğun horlama ve nefes darlığı nedeniyle sık sık uykudan uyanır. Uyku apnesi sadece bitkinliğe yol açmakla kalmayıp kalbi yorduğu ve kalp hastalığı riskini artırdığı için tedavi edilmesi gereken önemli bir sorundur.”
Uyku apnesinin işitme kaybıyla doğrudan ilişkili olup olmadığı kesin olarak ortaya konmasa da ilişkinin varlığının bilindiğini söyleyen Doç. Dr. Deniz Tansuker, “Kulaklar da sağlıklı çalışabilmek için sağlıklı bir kan akışına ihtiyaç duyar. İç kulaktaki hassas işitme organımız olan koklea aralıklı olarak oksijensiz kalması sonucu hasar görebilir. Başka bazı mekanizmaların da olduğu düşünülmekle birlikte uyku apnesi işte bu kan akışını bozduğu için işitme sorununa neden olabiliyor. Hipertansiyon, kalp damar hastalığı, kalp ritim bozukluğu, kalp yetmezliği, inme ve ani ölüm dahil olmak üzere çok sayıda kardiyovasküler durumla ilişkilendirilmiş olan uyku apnesi işitme kaybı için de bir risk faktörü olabilir ve mutlaka tedavi edilmelidir” şeklinde konuştu.
Demir eksikliğinde de işitme kaybı yaşanabilir
Yetişkinlerin yaklaşık yüzde 15’inde görülebilen işitme kayıplarının yaşamın her on yılında arttığını ve 65 yaşından büyük yetişkinlerin yüzde 40 ila yüzde 66’sını ve 85 yaşından büyüklerin yüzde 80’ini etkilediğini hatırlatan Doç. Dr. Tansuker, “Erişkin işitme kaybının erken başlangıcı için risk faktörleri arasında hipertansiyon, diyabet ve tütün kullanımı sayılabilir” dedi.
Demir eksikliği ve işitme kayıpları arasındaki ilişkiyi Pennsylvania Eyalet Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde gerçekleştirilen bir araştırmayla açıklayan Doç. Dr. Tansuker şu bilgileri verdi: “Araştırmacılar, 21 ile 90 yaşları arasındaki 305.339 yetişkinin tıbbi kayıtları incelenerek yapılan araştırmada, özellikle düşük demir seviyelerine neden olan yaygın bir anemi türü için anemi ve işitme kaybının bağlantılı olduğu gösterilmiş. Bu veriler ışığında demir eksikliği sorunu olanlarda olmayanlara göre yaklaşık 2 kat daha fazla işitme kaybı olduğu saptanmış.”
İşitme kaybı olanlar anemi açısından da değerlendirilmeli
Demirin kan hücrelerinin akciğerlerden vücuda oksijen taşımasına yardımcı olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Tansuker, “İç kulağın normal şekilde çalışması için oksijen açısından zengin, sağlıklı bir kan akımına ihtiyacı vardır. Her ne kadar araştırmacılar tarafından demirin iç kulaktaki rolü net olarak belirlenmemiş olsa da bu bölgeye kan akışının olmayışı kanlanma eksikliği anlamına gelir. İç kulakta, sesi elektriksel uyarılara çevirmekle ilgili duyusal tüy hücrelerinin sağlığı için de oksijen gereklidir. Dolayısıyla demir eksikliği anemisinin erken teşhisi ve tedavisinin işitme kaybı olan yetişkinlerin genel sağlık durumunu olumlu etkileyip etkilemeyeceği henüz tam olarak bilinmemekle birlikte bu tür bir sorunu olanların işitme duyusunu kontrol ettirmesinde ve yine işitme problemleri yaşayanların da anemi açısından değerlendirilmesinde yarar var” diye konuştu.
Kabakulak kokleaya zarar verebiliyor
Bir dizi viral enfeksiyonların da işitme kayıplarına neden olabildiğini hatırlatan Doç. Dr. Tansuker, “Bu virüslerin neden olduğu işitme kaybı, doğuştan veya edinilmiş, tek taraflı veya iki taraflı olabilir. Bazı viral enfeksiyonlar, doğrudan iç kulak yapılarına zarar verebilir, diğerleri, daha sonra bu hasara neden olan inflamatuar yanıtları indükleyerek işitme kaybına yol açabilir. Kabakulak, en sık okul çağı ve adolesan yaş grubunda görülmekle birlikte yetişkin çağda da görülebilen bir infeksiyondur ve işitme kaybıyla ilişkilidir” dedi.
Daha çok çocukluk çağında görülen bu enfeksiyon hastalığının da işitme kayıplarına yol açtığına dair çalışmaların bulunduğunu söyleyen Kulak Burun Boğaz Hastalıkları uzmanı Doç. Dr. H. Deniz Tansuker şu bilgileri aktardı:
“Araştırmalara göre, kabakulak sorunu yaşayanların sadece yüzde 1-4’ünde işitme sorunuyla karşılaşılıyor. Oldukça bulaşıcı olduğu bilinen bu hastalığın kulak içinde bulunan kokleaya zarar vermesi sonucu işitme kaybının yaşandığı düşünülüyor. Nadir bir komplikasyon olan geçici yüksek frekans işitme kayıplarının yüzde 4 oranında görülebildiği ve tek taraflı kalıcı işitme kaybının ise yaklaşık 20 bin vakada bir olduğu bildiriliyor. Öncelikle hastalıktan korunmak ve çocukluk çağında aşılanmak önlem anlamında yapılacakların başında geliyor.”
İşitme kaybının erken tedavi edilmesi okul başarısını olumlu etkiliyor
Yenidoğan her bin bebekten 1 ile 3’ü işitme kaybıyla doğuyor. Çocukluk döneminde geçirilen hastalıklar, kulak enfeksiyonları, kazalar ve kullanılan bazı ilaçlar nedeniyle bu oranın binde 6’ya kadar çıkabildiğini hatırlatan Doktor Odyolog Bahtiyar Çelikgün, “İşitme kaybının önüne erken tanı ve tedavi ile geçmek mümkün. Özellikle çocukluk döneminde oluşan işitme kayıplarının erken dönemde tespit edilmesi, uygun tedavi ve rehabilitasyon uygulamalarının yürütülmesi çocukların dil gelişimi ve okul başarısında oldukça önemli. Olumsuz etkilerin önüne geçebilmek ve erken müdahale için düzenli aralıklar işitme testi yaptırılmalı” açıklamasında bulundu.
TUİK tarafından yapılan güncel çalışmalara göre 2-17 yaş aralığındaki çocukların yaklaşık yüzde 2’sinde işitme kaybı olduğu belirtiliyor. Dolasıyla yenidoğan işitme taramasıyla erken dönemde tanı konulamayan ya da çocukların sonraki dönemlerde de işitme kaybı yaşayabildiğini söyleyen Doktor Odyolog Bahtiyar Çelikgün, “Özellikle dil gelişiminin kritik olduğu dönemlerde veya okul dönemlerinde ortaya çıkabilecek çok hafif dereceli bir işitme kaybı bile çocukların dil, konuşma ve beyin gelişimini olumsuz etkileyebiliyor. Bu araştırmalar sonucunda, bizler 2022 yılını pediatri yılı olarak benimsiyor, çalışmalarımızı bu çerçevede geliştirmeye özen gösteriyoruz” dedi.
İşitme kaybına erken müdahale edilmesi önemli
İşitme sorunuyla doğan ya da doğum sonrası dönemde duyma kaybı yaşayan çocukların erken müdahale edilmesinin oldukça önemli olduğunu vurgulayan Doktor Odyolog Bahtiyar Çelikgün, “Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen yenidoğan işitme taraması programları işitme sorunlarının erken dönemde tespit edilmesi için büyük bir destek sağlıyor.
Bu programlar ile işitme kaybı yaşayan çocukların sosyal, bilişsel ve dil gelişimleri etkilenmeden, en uyumlu şekilde topluma karışmaları, ailenin ve toplumun bu konudaki duyarlılığının ve bilinç düzeyinin artması amaçlanıyor. Gelecek dönemde oluşabilecek yıkıcı etkilerin önüne geçebilmek ve çocukların yaşıtlarıyla aynı gelişimi gösterebilmesi için işitme kaybı şüphesi olmasa bile düzenli aralıklarla işitme testi yaptırılması çok önemli” dedi.
Kaynaklar:
Kulak Burun Boğaz Hastalıkları uzmanı Doç. Dr. H. Deniz Tansuker
Odyolog Bahtiyar Çelikgün
Türk Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Derneği
Diğer Sağlık Ajandası | Sağlık Haberleri için sosyal medya hesaplarımızı da takip edebilirsiniz: