Koku ve tat kaybı Omicron varyantında daha azken bu 5 bulgu kesin var!

Pandemi nedeniyle koku ve tat kaybı sürekli gündemde kalmayı başarıyor. Burun akıntısı, boğaz ağrısı, halsizlik gibi belirtileriyle daha çok soğuk algınlığı ve mevsimsel grip gibi geçirilen Omicron varyantı, buna karşın özellikle aşısızlar, eksik aşılılar, bağışıklığı düşük ve kronik hastalıkları olan risk grubundaki kişilerde ağır seyrederek ciddi sonuçlara yol açabiliyor.

Pandemi nedeniyle koku ve tat kaybı sürekli gündemde kalmayı başarıyor. Burun akıntısı, boğaz ağrısı, halsizlik gibi belirtileriyle daha çok soğuk algınlığı ve mevsimsel grip gibi geçirilen Omicron varyantı, buna karşın özellikle aşısızlar, eksik aşılılar, bağışıklığı düşük ve kronik hastalıkları olan risk grubundaki kişilerde ağır seyrederek ciddi sonuçlara yol açabiliyor.

Kulak Burun Boğaz Hastalıkları (KBB) Uzmanı Doç. Dr. Yavuz Atar, Omicron varyantının diğer varyantlardaki kadar koku ve tat kaybına yol açmadığını, bununla birlikte eski varyantların halen etkili olduklarını belirterek, hastalarda koku ve tat kaybının diğer bulgular düzelse bile devam edebildiğini, bazı hastaların altı aydan fazla süredir koku ve tat kaybı yaşadığını ve bu durumu çaresizlik içinde kabullenen hastalara bir takım çözüm önerileri sunduklarını söylüyor. KBB Uzmanı Doç. Dr. Yavuz Atar, Omicron ile birlikte son günlerde sık görülen enfeksiyonları anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Son iki yıldır tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 enfeksiyonuna neden olan SARS-CoV-2 virüsü bugüne dek birçok kez mutasyona uğradı. Bu varyantlar içinde en hızlı bulaş riskine sahip olan varyantın Omicron olduğunu belirten KBB Uzmanı Doç. Dr. Yavuz Atar, Omicron’un belirtileri itibariyle nezle ve mevsimsel grip gibi üst solunum yolu enfeksiyonlarını çağrıştırabildiğini bu nedenle toplumda hafife alınma yanılgısına yol açabildiğini söylüyor.

Omicron varyantında klasik bulgular daha hafif görülüyor

COVID-19’un genel olarak; yüksek ateş, nefes alma güçlüğü, halsizlik, kas ve eklem ağrısı, baş ağrısı, burun tıkanıklığı, bulantı ve kusma, ishal ve tat ve koku kaybına yol açabildiğini kaydeden Doç. Dr. Yavuz Atar “Ancak Omicron varyantında diğer varyantlardan farklı olarak klasik bulguların daha hafif görüldüğünü; boğaz ağrısı, burun akıntısı, hapşırık, ses kısıklığı ve gece terlemesi bulguları olduğunu görmekteyiz. COVID-19 enfeksiyonlarında tüm bu bulgular ilk üç günde artış göstererek yaklaşık 2-3 hafta içinde azalarak bitme eğilimdedir. Ancak kronik rahatsızlığı olan, bağışıklığı düşük, aşısız, eksik aşılı ya da yaşlı kişilerde ise virüs akciğer dokusuna yerleşir ve alt solunum yollarına bağlı hastalık belirtileri göstererek, hastanın klinik tablosu ağır seyredebilmektedir” diyor.

Omicron koku ve tat kaybına yol açmayabilir
Omicron koku ve tat kaybına yol açmayabilir

Omicron koku ve tat kaybına yol açmayabilir

Omicron varyantının tüm dünyada çok hızlı bir şekilde yayıldığını, eski varyantlardan farklı olarak koku ve tat kayıplarının yeni varyantta daha az sıklıkta görüldüğünü belirten Doç. Dr. Yavuz Atar şöyle konuşuyor:

“Omicron varyantının diğer varyantlara göre ne ölçüde koku ve tat kaybı yaptığını değerlendirmek için henüz erken bir dönemdeyiz. Günümüze değin yapılan araştırmalarda delta varyantı ya da daha eski varyantlar ile enfekte olan olgularda koku ve/veya tat kaybı yaşanması önemli ölçüde beklenebilen bir hastalık bulgusu idi. Hatta bazı araştırmalar koku kaybı bulgusu ile COVID-19 enfeksiyonu teşhisinde yararlanabileceğini bildirecek kadar bu bulguyu değerli görmekte idi. Hastalar koku yetilerinin bir anda azaldığını ya da tamamen kaybettiklerini ifade etmekteydiler. Güncel poliklinik vakaları üzerinden elde ettiğimiz tecrübeye bakarak koku ve tat kaybı şikayetlerinin COVID-19 enfeksiyonunun ilk görüldüğü dönemlere göre azaldığı söylenebilir.”

Eski varyantların etkisi sürüyor!

Her ne kadar gözler Omicron’a çevrilmiş olsa da, eski varyantların etkisi de sürüyor. COVID-19 geçirmiş hastaların önemli bir kısmında hastalık akut dönemi geçtikten sonra birkaç haftada koku ve tat duyusu yerine gelse de bir kısım hastada altı ay ve üzeri bir sürede bu şikayetler ile gelen hastalar olabildiğini belirten KBB Uzmanı Doç. Dr. Yavuz Atar şöyle devam ediyor:

“Bu tür şikayetleri olan hastalarda öncelikli olarak koku kaybının derecesi belirlenmeli ve altta yatan hastalığın ne olduğu ortaya konulmalıdır. Genelde hastalarda tam bir koku ve tat kaybı yerine koku keskinliği azalmaktadır. Koku ve tat kaybının yaşam kalitesini önemli derecede etkilediği bilinmektedir. Bu nedenle bir takım tedavi yöntemleri geliştirilmeye çalışılmıştır. Koku kayıplarında koku stimülasyon terapisi; hastaların koku hafızalarını uyararak koku duyusunu geriye getirmeyi hedefleyen pratik bir yöntemdir.

Ağızdan ya da burundan kortizon uygulamaları, burun temizleyici solüsyonlar diğer tedavi yaklaşımları arasında sayılabilir. Tedavi yaklaşımları için mutlaka bu konuda deneyimli bir KBB Uzmanı’na başvurulmalıdır. Tedaviye hemen yanıt alınamayabileceğinden tedavinin yarıda kesilmemesi ve doktor takibinde kalınması önemlidir. Bununla birlikte tam koku kaybına uğrayan ve şikayeti uzun süredir geçmeyen hastalarda diğer nedenler ve koku nöronlarında bir hasar olup olmadığı araştırılmalıdır. Tat duyusunun kaybı ile ilgili mekanizmalara ait ise ne yazık ki yeterli sayıda araştırma yoktur.”

Koku ve tat kaybına karşı burun temizleme solüsyonları etkili olabilir.
Koku ve tat kaybına karşı burun temizleme solüsyonları etkili olabilir.

Bu enfeksiyonlar bir arada görülebiliyor!

Omicron, mevsimsel grip ve domuz gribinin ayrı ayrı ya da ardışık görülebildiği gibi, son günlerde bu enfeksiyonların bir arada da görülür hale geldiğini kaydeden Doç. Dr. Yavuz Atar, bu nedenle belirtilerden yola çıkarak hastanın kendi başına etken tayini yapmaya çalışmasının doğru olmadığını, hastaların mutlaka ayırıcı tanı için hekime danışması ve hekimin gerekli görmesi durumunda gerekli testleri yaptırması gerektiğini söylüyor.

Evde yapılan hızlı tanı kitlerinin çoğalması ile birlikte evlerde kişilerin kendi başlarına etken virüsü saptamaya çalıştıklarını belirten Doç. Dr. Yavuz atar “Ancak bu kitlerin hem doğruluk oranlarının laboratuvar testlerine göre görece az olduğu hem de farklı standartlar taşıyan ürünler olduğunun bilinmesi gereklidir. Hastaların ayırıcı tanı için hekimlerine danışmasını ve hekimin gerekli görmesi halinde kesin tanı için tanı araçlarından (PCR vb.) faydalanılmasını önermekteyiz. Aksi taktirde sonuç negatif çıkmasına rağmen aslında pozitif de olabilirler ve hem kendi sağlıklarını hem de bulundukları ortamlarda yüksek bulaş riski nedeniyle pek çok kişinin sağlığını tehlikeye atabilirler” diyor.

Peki ne zaman hastaneye gitmeli?

KBB Uzmanı Doç. Dr. Yavuz Atar “Hiç grip aşısı / COVID-19 aşısı olmadıysanız, kronik bir hastalığınız ya da bağışıklık sistemini bozan bir hastalığınız var ise, risk grubunda iseniz ya da ağır hastalık belirtileri (solunum güçlüğü, göğüs ağrısı vb.) taşıyorsanız, risk grubu bireyler ile aynı ortamı paylaşıyor iseniz öncelikle birinci basamak hekiminize başvurmanız, gerek görülmesi halinde ya da birinci basamak hekimine ulaşamadığınız durumlarda en yakın sağlık kuruluşuna başvurmanız doğru olacaktır” diyor.

 

Kaynaklar:

KBB Uzmanı Doç. Dr. Yavuz Atar

Dünya Sağlık Örgütü

Diğer Sağlık Ajandası | Sağlık Haberleri için sosyal medya hesaplarımızı da takip edebilirsiniz:

YouTube video player

İçerik Sağlayıcı:

Exit mobile version