Migren belirtilerinin başında gelen migren ağrısı, bu hastalıktan mustarip olanların hiç de yaşamak istemediği bir zaman dilimi. Migren atağı geldiğinde kişiye özgü birtakım migren belirtileri gösteriyor ve her bir atak zamanında yine kişiye özel şikayetler ortaya çıkıyor.
Migren nedir?
Baş ağrısı aslında, toplumun yüzde 90’ında görülen yaygın bir şikayettir. Primer baş ağrıları arasında yer alan migren ise herhangi bir yaş döneminde başlayabilen ve ilerleyen yaşlarda sıklığı azalan, sürekli ya da tekrarlama eğilimindeki bir baş ağrısı türü olarak tanımlanabilir.
Her 20 erkekten ve her 5 kadından birinde görülebilen migren, insanların iş gücünü kısıtlayan hastalıklar listesinde ikinci sırada yer alır. Migren çocukluk çağı başlangıçlı olabilse de çoğunlukla ergenlik döneminde başlar. 35-39 yaş aralığından itibaren migrenin görülme sıklığında bir azalma meydana gelir. Migren postmenopozal (menopoz sonrası) dönemde bulunan kadınlarda da daha az sıklıkla ortaya çıkar.
Migren krizi nasıl olur? Migren belirtileri neler?
Kişinin hissettiği ağrı ve sonrasındaki bulantı, halsizlik, duygusal değişimler, saçlı deride yanma gibi eşlik eden belirtiler görülebilir.
Migren atağı ne kadar sürer?
Migren belirtileri 4 ila 72 saat kadar sürebilir. Ancak nadiren bazı hastalarda kriz bir haftayı geçebilir. O zaman bu duruma ‘uzamış migren krizi’ ya da ‘migren fırtınası’ denir ki, tedavisi cidden zorlu bir süreçtir.
Açlık ve uykusuzluk migreni tetikleyebilir
Nöroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Tülay Alışkan Oral, “Migren açlık ve uykusuzluk ile artan baş ağrısı ataklarıdır. Migren ve epilepsi hastalıkları kronik ve takipli tedavi gerektiren hastalıklardır. Uykusuzluk ve açlık her iki hastalığın da ataklarını provoke edebilir. Ataklar sık değil ise, takip eden doktorunun gözetiminde bazı zorlayıcı şartlara karar verilmelidir.” dedi.
Oruç migren ataklarını tetikleyebilir mi?
Nöroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Tülay Alışkan Oral, “Oruç tutmak, hamile kalmak gibi metabolizmayı zorlayacak durumlarda dikkatli olmak gerekir. Doktoru ile sürekli takipte olan migren ve epilepsi hastaları uzun zamandır atak geçirmiyorlarsa ve çoklu ilaç kullanımı yoksa, son durum değerlendirmesi ile karar verilmelidir. Bol sıvı alınmalı. İlk günlerde sürekli doktoruna bilgi aktararak, durum güncellemesi yapılmalı. Herhangi bir şüpheli ve kontrol dışı durumda aç kalma gelecek yıla ertelenmelidir.” dedi.
Migren ataklarındaki önemli tetikleyiciler
Bir baş ağrısı sendromu olarak tanımlanan migren atakları, bugün toplumun yaklaşık yüzde 16’sını etkileyen bir sorun. Kişinin gündelik yaşamını, iş ve sosyal hayatını da yakından ilgilendiren migren, yarattığı sosyoekonomik sorunlar açısından da önem taşıyor. Migren ataklarını tetikleyen birçok unsur olduğuna dikkat çeken Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Emin Özcan, hava değişikliklerinin de migren atakları için önemli bir tetikleyici olduğuna vurgu yaptı.
Hava durumunun, migrenli hastalar tarafından migren baş ağrısını ortak bir tetikleyici olarak algılandığı 2018 yılında yapılan çalışmayla gösterilmiş, konuyla ilgili olarak da birçok araştırma yapılmış. Ancak epidemiyolojik çalışmalardan elde edilen bulguların hala yetersiz kaldığını belirten Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Emin Özcan, hava durumu değişikliklerinin, farklı değişkenleri de tetikleyerek ağrıya neden olabileceğini anlattı.
Aşırı sıcak ya da soğuk migren ataklarını tetikleyebiliyor
Küme baş ağrısının mevsimsel değişikliklerden etkilenirken, migrenin daha çok kısa süreli hava değişikliklerinden etkilendiğini ifade eden Dr. Celal Şalçini, “Bu hava değişiklikleri çeşitli olabilir. Lodos başta olmak üzere tüm rüzgar çeşitleri, hava nem oranının değişikliği, hava basıncının ani değişikliği, güneş, parlamalar ve aşırı soğuk ve sıcak migren ataklarını tetikleyebilmektedir.” uyarısında bulundu.
Nem ve sıcaklığa bağlı dehidrasyon atağın kaynağı olabilir
Nem ve sıcaklık değişimlerin de migren hastalarında genel olarak kişiden kişiye farklılık gösterdiğini hatırlatan Doç. Dr. Emin Özcan, “2017 yılında gerçekleştirilen bir başka çalışmada da özellikle hava değişimleri ve buna bağlı migren atağı nedeniyle hastaneye başvuru oranlarına bakılmış ve sonuçta sıcak ve nemli havalarda hastaneye başvurular artarken soğuk ve kuru havalarda bu oranın daha düşük olduğu tespit edilmiş.
Atakların bu dönemlerde artış göstermesinin nedenlerinden biri dehidrasyon (vücudun sıvı kaybı) olabilir. Çünkü susuz kalma migren hastalarında başlı başına bir tetikleyicidir.” Dedi. Neme bağlı ağrıyı önlemek için bazı önlemlerin alınması gerektiğine işaret eden Doç. Dr. Emin Özcan, “Bu konuda klimalar gibi nemi önleyici cihazlardan yararlanılabilir. Aynı şekilde çok nemli ve sıcak havalarda dışarı çıkmamak da alınabilecek önlemler arasında” diye konuştu.
Bahar aylarındaki ağrının kaynağı basınç olabilir
Havanın barometrik basıncındaki değişimin de bazı kişilerde migren ataklarına neden olabildiğini hatırlatan Doç. Dr. Emin Özcan, “Özellikle ilkbahar, sonbahar gibi mevsim geçişlerindeki sıcaklık değişimlerine bağlı olarak yaşanan basınç farklılıkları migreni tetikleyebiliyor. Migrene, atmosferik basıncın vücuda uyguladığı fiziksel yükteki değişikliklerin etkisiyle bağlantılı kan damarı genişlemesinden kaynaklanan kan akışı farklılıklarının neden olabileceği düşünülüyor” dedi.
Yine yüksek irtifalarda migrenin daha fazla görülme eğiliminde olduğunu söyleyen Doç. Dr. Emin Özcan, “Yükseğe çıkında havanın kuruması, basıncın azalması gibi nedenler de buna neden olabiliyor” diye konuştu.
Migren lodosu sevmez
Migrenin tetikleyicilerinin başında listelenen rüzgârlar konusunda da Doç. Dr. Emin Özcan şunları anlattı: “Lodos, rüzgârlı havalarda atakların arttığı hastalar tarafından özellikle ifade edilir. Bununla birlikte bazı araştırmalarda da hasta şikayetlerinin bu dönemlerde arttığı gösterilmiş. Bu nedenle rüzgârlı havalarda elzem bir durum olmadıkça hastanın dışarı çıkmasını önermiyoruz. Aslında tedavinin amacı olan yaşam tarzı değişikliklerini yapmasını istiyoruz.”
Migren hastaları günlük tutmalı!
Hava değişiklikleri ile en ilişkili nörolojik hastalıkların baş ağrıları olduğunu belirten Dr. Celal Şalçini, “Migren başta olmak üzere küme tipi baş ağrısı ve daha nadir olarak diğer baş ağrıları da hava durumu değişiklikleri ile bağlantılıdır.” dedi.
Bu değişikliklerden hangilerinin hastada atak tetiklediğini fark etmenin zor olduğunu da kaydeden Dr. Celal Şalçini, “Çünkü hava değişikliklerinden başka olarak yiyecekler, değişik kokular ve içecekler de tetikleyebilir. Böyle durumlarda migren hastasının günlük tutması ve bu günlükte ne yediği, hava durumunun ne olduğu, hatta hangi parfümü kullandığını yazmasını öneririz.” diye konuştu.
Nöroloji Uzmanı Dr. Celal Şalçini, titizlikle yapılan takip sonucunda bu faktörlerin belirlenebileceğini söyledi. Dr. Celal Şalçini, lodos ve fırtınaların tetikleyeceği atakları önlemek için kaçınmak ve fiziksel önlem almak gerektiğini de sözlerine ekledi.
Günlük ağrı kesici kullanımı kısır döngü sebebi
Doç. Dr. Ülkü Figen Demir, “Son 3 ayda, ayda 15 günden fazla ağrılı gün sayısı olması halinde kronik migrenden bahsedilir. Kronik migren uzun yıllardır hastalığa sahip olmak dışında çeşitli sebeplerden dolayı oluşabilir. Özellikle günlük ağrı kesici kullanımı ağrıların daha da şiddetli ve geçmeyen hale gelmesinin baş nedeni olarak sayılabilir. Belli bir noktadan sonra ağrı kesici ve ağrı kısır bir döngü içine girer kişi ağrısı arttığı için ağrı kesici alır, ağrı kesici aldığı için ağrılar daha şiddetlenir. Bu nedenle aşırı ağrı kesici kullanımının da önüne geçmek amaçlı sık ağrısı olan hastalarda uzun sürebilen koruyucu tedavi programı uygulamak gerekir. Bu tedaviler içinde temelde, depresyon, hipertansiyon, aritmi, epilepsi için kullanılan bazı ilaçları etkilerinden faydalanmak amaçlanır.” dedi.
Migren ağrısı daha çok kadınları etkiliyor
Doç. Dr. Ülkü Figen Demir, “Migren toplumda görülen baş ağrısının en sık sebeplerinden biridir. Çocuklar dahil her yaş grubunda gözlemlenebilen bu ağrılı durum özellikle üretkenlik döneminde kadınlarda daha sıklıkla karşımıza çıkar. Bu farklılığın temel sebebi hormonal döngüdeki fizyolojik değişimlerdir. Bugün için neden olduğunu bilmediğimiz migrenin genetik geçişi ile ilgili elimizde güçlü deliller bulunmaktadır. Bu durum o kadar belirgindir ki, migrenli bireylerin ailelerinde bu ağrılı durumdan şikayet eden en az bir kişinin daha olması sıklıkla karşılaştığımız bir özelliktir.” dedi.
Doç. Dr. Ülkü Figen Demir sözlerine, “Neden oluştuğu ile ilgili yeterli bilgimiz olmamasına karşın tetikleyici unsurlardan da söz edebiliriz. Özellikle farkındalıkları oluşmuş olan hastalar ağrılarını tetikleyen faktörleri çok iyi tanımlayabilmektedir. Bunların başında uykusuzluk, açlık, stres, ıslak saçla dolaşmak, lodos, havasız ortam, susuz kalmak ve bazı gıdalar gelir. Tetikleyici gıdalar hastalarda farklılık gösterebilir. Mayalı içecekler, alkol, çikolata, kabuklu deniz ürünleri sayılabilir.” diyerek devam etti.
Migrenle yaşamak zorunluluk mu?
Şu an için migreni tamamen ortadan kaldıracak bir ilacın henüz bulunmadığını ancak atakların sayısını oldukça azaltabilen tedavilerin olduğunu söyleyen Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Emin Özcan, tedaviyle ilgili şu bilgileri verdi: “Bazı migren vakalarında kullandığımız ilaçlarla migren ataklarını neredeyse tamamen ortadan kaldırabiliyor ya da tedaviyle ataklara uzun süreler ara verebiliyoruz. Ancak hastalar atakları kendi başlarına yönetmeye çalışmaları, sürekli ağrı kesici kullanımını da beraberinde getiriyor. Bu da, ağrı kesiciye bağlı baş ağrısı dediğimiz tabloya da yol açabiliyor. O yüzden mutlaka bu konuyla ilgilenen bir nöroloji uzmanına başvurmaları ve yaşam şekillerini değiştirmeleri önemli” dedi.
Düzenli yaşam tarzı migren ataklarını azaltır
Migren düzensizlik ortamında ortaya çıkma eğiliminde bir rahatsızlıktır bu nedenle tedavide öncelikle atakları tetikleyen unsurlardan korunulması yanında mümkün olduğu kadar düzenli saatlerde uyunup uyanılması gerekmektedir. Zira özellikle hafta sonları standart uyku süresinden daha fazla veya eksik uyumak da ağrı tetikleyicisi olabilir. Ayda 2 atak veya 48 saatten daha az ağrılı olan hastalar seyrek ataklı olarak nitelendirilir ve analjezik tedavi ile şekillenen atak tedavisi ile takip edilirler. Standart ağrı kesiciler ile ağrıları geçmeyen hastalara normalde ağrı kesici olmayan fakat migren ağrılarını sonlandırabilin triptanlar denilen ilaçlar seçilmiş hasta gruplarında kullanılabilir. Bu ilaçların hekim tavsiyesi ile kullanılması gereklidir çünkü kullanılmaması gereken, yani kontendike olduğu hasta grupları mevcuttur.
Sağlıklı beslenme migren ataklarını azaltıyor
Migren ataklarını kontrol altına almak mümkün! Genelde tek taraflı ve zonklayıcı karakterde, mide bulantısı hatta kusmanın eşlik edebildiği, ışık ve sese hassasiyetin olduğu, ataklar halinde gelen şiddetli baş ağrılarına sebep olan migreni beslenme ile kontrol altına almak mümkün.
Atakları tetikleyen stres, menstrüasyon, az ya da fazla uyumak, öğün atlamak, yorgunluk, hava değişimleri (nem, basınç, rüzgar), alkollü ve mayalı içecekler, parfüm, deterjan ve bazı kokulu kimyasallar, parlak ışık, sigara dumanı gibi tetikleyicilerden uzak durmanın yanında bazı besin maddeleri de migreni ciddi oranda tetikliyor. Bu besinlerden uzak durmak, öğün atlamamak, dengeli ve sağlıklı beslenmek ise atakların sıklığını azalttığı gibi migren ağrılarında da yüzde 30 ile yüzde 70 oranında azalma sağlıyor.
Birçok hastalıkta olduğu gibi migrende de önemli rol oynayan beslenmeye özellikle dikkat çeken Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Belma Doğan Güngen, migreni kontrol altına almak için bağırsağı düzenleyen, inflamasyonu azaltan ve mitokondrileri destekleyen besinleri anlattı.
Migrende önerilen beslenme şekli
Migreni kontrol altına alan ve düzenli tüketildiğinde ağrıları hafifleten besinlerin başında avokado, badem, kabak çekirdeği gibi magnezyum içeriği yüksek besinler geliyor. Bunların yanında omega 3 içeren balık, ceviz ile yeşil sebzeler ve dengeli protein diyete eklenmesi gereken önemli besinler arasında. Ve tabii ki hücrelerimizin enerji üretim merkezleri mitokondrileri destekleyen zeytinyağı, C vitamini, lahanagiller, koyu renkli sebze, meyve ve zencefil de tüketilmesi gerekli.
Migren hastalarının uzak durması gereken besinler
Migren ataklarını tetikleyen besinlerin başında kaşar peyniri, mayalı içecekler, şarap gibi nitrat içeren, histamin salgısını artıran eski bekletilmiş gıdalar, mayalı ürünler yer alıyor. Bununla birlikte bazı tuzlarda, besinleri koruyucu ve lezzet arttırıcı birçok atıştırmalıkta bulunan gıda katkı maddelerinden uzak durmak gerekiyor.
Fazla tüketildiğinde bağırsak bariyerinin bozulmasına ve inflamasyonu tetiklemesi ile migren atağını geliştiren glüten içerikli buğday ürünleri de tüketilmemelidir. Yumurta akı, bazı kuruyemiş türleri, narenciye meyveler gibi alerjen gıdalar ile soya ve soyalı ürünler de migren hastalarına tavsiye edilmiyor.
Dikkatli tüketilmesi gereken gıdalar
Kahve tüketimi günde 1-2 fincanı geçmemek kaydıyla migrende ağrıyı rahatlatıcı rol oynarken, miktarı artınca atak sıklığını artırır. Vücudun küçük oranını tolere edebildiği bitter çikolata da fazla miktarda tüketildiğinde migren ataklarını belirgin olarak sıklaştıracaktır.Bu besinler genel migreni azaltan besinlerdir. Kişisel farklılıklarda, bazı besin maddelerine alerji veya hassasiyet olması durumunda besinleri tüketmemelisiniz.
Ağrı kesiciyi dikkatli kullanın
Doç. Dr. Ülkü Figen Demir, ayrıca bilinçsiz ağrı kesici kullanımına dikkat çekiyor. Özellikle günlük ağrı kesici kullanımı ağrıların daha da şiddetli ve geçmeyen hale gelmesinin baş nedeni olarak sayılabilir. Belli bir noktadan sonra ağrı kesici ve ağrı kısır bir döngü içine girer kişi ağrısı arttığı için ağrı kesici alır, ağrı kesici aldığı için ağrılar daha şiddetlenebilir. Bu nedenle aşırı ağrı kesici kullanımının da önüne geçmek amaçlı sık ağrısı olan migren hastalarında uzun sürebilen koruyucu tedavi programı uygulamak gerekebiliyor.
Migren tedavisi nasıl yapılır? Migrene ne iyi gelir?
Doç. Dr. Ülkü Figen Demir, “Migren, iki aşamada izlenir. Birincisi, atak tedavisi. İkincisi, ortalama altı ay süre ile hastanın her gün alması gereken ilaçlarla yapılan koruma tedavisi. Tedavi seçeneklerinde anti-epileptik, anti-depresanlar bulunmaktadır. İleri tedavi seçeneklerinde ise botulinum toksini ve migren aşısı (migren iğnesi) yer almaktadır.” dedi.
Nedene göre migren tedavisi önemli
“Migren teşhisi konulduktan sonra nörologlar tarafından migren atağı şiddetini ve sıklığını azaltmaya yönelik tedavi planlanmaktadır. Yapılacak ilk tedavi nedene yönelik olmaktadır. Migrene neden olan ya da tetikleyen sebeplerin (açlık, uykusuzluk, hormonal ilaçların kullanımı gibi) ortadan kaldırılması gerekir.” diyen Doç. Dr. Ülkü Figen Demir, “Uzman doktorun reçete edeceği uygun ağrı kesici ilaçlar genelde etkili olmaktadır. Eğer haftada 1-2 defa yaşanan atak varsa koruyucu tedavi planlanır.” şeklinde konuştu.
Migren ağrısına alternatif tedavi botoks
Doç. Dr. Ülkü Figen Demir, “Bu tür uzun süreli koruyucu ilaç tedavilerine ek olarak botoks enjeksiyon tedavi yöntemi de uzun yıllardır kullanılan güvenli alternatiflerden biridir. Botoks bakterilerden elde edilen bir çeşit proteindir. Uygulandığı bölgede kaslarda geçici bir zaaf oluşturur. Bu mekanizma ile estetik amaçlı kırışıklık görünümünü azaltmak için toplumda çok yaygın kullanılmaktadır. Migrende ise aynı mantıkla tetikleyici olan belli kas gruplarını hareketsiz bırakarak ağrının uyarılmasını engellemek amaçlanmaktadır.” dedi ve sözlerine;
“Migren tedavisi için yapılan botoks enjeksiyonları, genel itibariyle estetik amaçlı kullanılan noktalardan farklıdır, alın şakak, kafanın arkasındaki çıkıntılar ense ve boyun gibi belirli standart 31 noktaya yaklaşık 1,5 flakon uygulama yapılır. Uygulama öncesi lokal anestezik maddeler kullanılabilir ancak genel olarak ağrısız kabul edilebilecek bir işlemdir. 15-20 dakikada uygulama yapılır. 1 hafta sonra etkisi görülmeye başlar ve yaklaşık 4-5 ay etkinliği devam eder. Botoks tedavisi için tek handikap etkinlik süresi bitiminde tekrarlayan uygulama gerekliliğidir. Gebelerde, emzirenlerde, kas hastalığı veya botoks alerjisi olanlarda kullanılmamakla birlikte özellikle çoklu ilaç kullanan veya ilaç kullanmak istemeyen hastalar için oldukça tatmin edici bir alternatif oluşturabilir.” diyerek devam etti.
Botulinum toksin ile tedavi hastaların yaşam kalitesini yükseltiyor
Son yıllarda kozmetik amaçlarla kullanılan botoksun, migren hastalarına iyi geldiği ve atakları azalttığı belirlenmiştir. Uzun süren denemeler sonucunda kronik migren hastalarında botoksun yani ‘botulinum toksin’ enjeksiyonunun fayda sağladığı ortaya çıkmıştır. Günümüzde de birçok nöroloji hekimi botuinum toksinini kronik migren hastalarında kullanmaktadır. Kronik migren denildiğinde, son 3 ay içinde ayda en az 15 atağı olan hastalardan bahsedilmektedir. Bu durumda olan migren hastalarında botulinum toksin enjeksiyonunu kullanarak hem ağrının şiddeti hem de atakların sıklığı ve süresinin azaltılması sağlanmaktadır. Ayrıca hastaların kullandığı ilaç miktarı ve sayısı da azalmış olmaktadır.
Kozmetoloji alanında olduğu gibi migren hastalarında botulinum toksin sadece yüz bölgesinde uygulanmaz. Uzman nörologlar yüz bölgesinin dışında hastanın omuz, ense, boyun ve şakak bölgelerine gerekirse çene kaslarına da botulinum toksinini enjekte eder. Cilt altına uygulanan botulinum toksinin etkisi yaklaşık 10-15 gün sonra ortaya çıkmakta ve bu etki ortalama 3 ile 6 ay arasında devam etmektedir. Bu sayede hastaların aldığı ağrı kesici ilaç sayısı azalmakta, baş ağrısının süresi ve şiddeti kısalmaktadır. Böylece hasta, migren ağrıları olmadığı için günlük işlerini yapabilmekte ve yaşam konforu artmaktadır. Botulinum toksininin etkisi azaldığında tekrar enjeksiyon yapma ihtiyacı olabilmektedir.
Migren aşısı nedir? Etkileri neler?
Dünyada son üç yıldır kullanılan migren aşısı, geçtiğimiz yıl itibariyle Türkiye’de de kullanılmaya başlandı. Türkiye’de Sağlık Bakanlığı’nın da onayladığı migren aşısının her migren tipinde uygulanabildiğini belirten Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Yaşar Kütükçü, “Uygulanması çok kolay olan ve özel hazır enjektörler içinde satılan migren aşısı, ayda bir kez cilt altına enjeksiyon şeklinde yapılabiliyor. Migren aşısı migren ağrısını başlatan maddeleri engelleyerek ağrı gelişmesini önleyici bir etki yaratıyor. Aşının özellikle ilaç tedavisi, botulinum toksin tedavisi gibi önceki tedavilere iyi yanıt alınamayan ve ayda 4-5’ten daha fazla ağrı atakları geçiren hastalarda kullanılması daha uygun olur” açıklamasında bulundu.
Katlanması en zor ağrılardan biri olan migren ağrılarının hastaların yaşamlarını zorlaştıran ve günlük rutinlerini yapmalarına engel olan önemli bir sorun olduğunun altını çizen Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Yaşar Kütükçü, “Günümüz tıbbında kullanılan ilaç tedavileriyle migren atakları kontrol altına alınırken migrenden tamamen kurtulmanın henüz bir yolu bulunmuyor. Dünyada son birkaç yıldır gündemde olan migren aşısı ise yeni bir tedavi yaklaşımı olarak yakın geleceğin güçlü tedavilerine ilham olabilir. Tedavi ‘migren aşısı’ olarak duyurulsa da aşılar gibi bir kez uygulandığında hastalığın gelişmesini engellemiyor. Düzenli olarak hastaya enjeksiyon uygulanması gerekiyor” dedi.
Migrene özel ilk tedavi yöntemi
Son üç yıldır migren tedavisinde yeni ve spesifik bir yöntem olarak uygulamaya giren aşıların Türkiye’de de Sağlık Bakanlığı onayıyla kullanılmaya başlandığını söyleyen Prof. Dr. Yaşar Kütükçü, “Aşıların en dikkat çeken tarafı, sadece migrene özel olmaları. Bugüne kadar migren önleme tedavisi için reçete edilen ilaçlar aslında antiepileptikler, beta blokörler, kalsiyum kanal antagonistleri, antidepresanlar ve botulinum toksin uygulamaları gibi başka hastalıklarda kullanılan ve migrene özgü olmayan ilaçlarken bahsettiğimiz migren aşıları migrene özel ilk tedavi yöntemi olarak tıp literatürüne girmiş durumda” dedi.
Migren aşısı migren ağrısını başlatan maddeleri engelliyor
Uygulanmasının çok kolay olduğu ve özel hazır enjektörler içinde satıldığının altını çizen Nöroloji Bölümü Direktörü Prof. Dr. Yaşar Kütükçü, “Migren aşısı ayda bir kez olmak üzere cilt altına enjeksiyon şeklinde kolaylıkla uygulanabiliyor. Hatta öyle ki, hastanın kendisi bile uygulayabiliyor. Burada dikkat edilmesi nokta ise özellikle alerjik reaksiyonları çok düşük olsa bile herhangi bir durumun gelişebilme riski nedeniyle ilk enjeksiyonların hastanede ve doktor gözetiminde yapılmasında yarar var. Enjeksiyon sırasında yapılan monoklonal antikorlar, migren ağrılarının ortaya çıkmasında önemli rolü olan CGRP (kalsitonin gen ilişkili peptid) adlı nöropeptidi etkisiz hale getirerek migren atağını önleyebiliyor. Daha basit bir açıklamayla ifade edilirse; migren aşısı, migren ağrısını başlatan maddeleri engelleyerek ağrı gelişmesini önleyici bir etki yaratıyor” açıklamasında bulundu.
Hastaların yüzde 60-80’inde etkili
Migren aşısının genellikle hastaların yüzde 60-80’inde etkili olduğunu ve aylık ortalama baş ağrılı gün sayısını azalttığını vurgulayan Prof. Dr. Yaşar Kütükçü, “Elde edilen bu oran büyük bir başarı olarak görünse de migreni tamamen engelleyen veya ortadan kaldıran bir tedavi yöntemi olduğunu söyleyemeyiz. Yapılan klinik çalışmalarda da uygulamadan kısa süre sonra ağrıların tekrar başladığı bildiriliyor. Bu durumda uzun yıllar boyunca ayda bir enjeksiyon yapılması gerekebilir” hatırlatmasında bulundu.
Her migren tipinde kullanılabilir
Migren aşısının her migren tipinde kullanılabilen bir yöntem olduğunu belirten Prof. Dr. Yaşar Kütükçü, “Aşının hem aurasız hem de auralı migren, kronik migren, aşırı ilaç kullanım baş ağrısı ve küme baş ağrılı hastaların tedavisinde başarıyla kullanıldığını söyleyebiliriz. Tabii migren aşısı fiyatı kaynaklı maliyetleri yüksek olduğu için hasta seçimleri de burada önemli bir nokta. Özellikle ilaç tedavisi, botulinum toksin tedavisi gibi önceki tedavilere iyi yanıt alınamayan ve ayda 4-5’ten daha fazla ağrı atakları geçiren hastalarda kullanılması daha uygun olacaktır” şeklinde konuştu.
Migren iğnesi tedavisinin bugüne dek ciddi, tehlikeli bir yan etkisinin bildirilmediğini hatırlatan Prof. Dr. Yaşar Kütükçü, “Olası yan etkiler iğne yerinde kızarıklık, kaşıntı, enfeksiyon ve genellikle hafif alerjik reaksiyonlardır. Bu etkiler ilaçların güvenlik ve tolere edilebilirlik özellikleri ile benzer bulunmuştur” dedi.
Kaynaklar:
Nöroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Tülay Alışkan Oral
Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Emin Özcan
Nöroloji Uzmani Dr. Celal Şalçini
Nöroloji Bölümü’nden Prof. Dr. Nergiz Hüseyinoğlu
Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Yaşar Kütükçü
Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Belma Doğan Güngen
Diğer Sağlık Ajandası | Sağlık Haberleri için sosyal medya hesaplarımızı da takip edebilirsiniz: