Obsesif Kompulsif Bozukluklar (OKB)’ın biyo-psiko-sosyal bir hastalık olduğunu belirten uzmanlar, çocuk ve ergenlerde mükemmeliyetçilik, ‘ya hep ya hiç’ tarzı düşünce kalıpları ve olumsuza odaklanma gibi bilişsel süreçlerin OKB oluşumunda, tetiklenmesinde ve sürmesinde önemli rol oynadığını vurguluyor. Uzmanlar, özellikle daha küçük yaş grubunda takıntıları belirlemenin oldukça zor olduğuna dikkat çekiyor ve tedavide mutlaka psikoterapiye yer verilmesini tavsiye ediyor. Uzmanlara göre aile ortamında iletişimin kısıtlı olması, duygularına yeterince önem verilmemesi ve aşırı müdaheleci ebeveyn yaklaşımları çocuk ve ergenlerde OKB’yi tetikliyor.
Çocuk – Ergen Psikiyatri Uzmanı Dr. Ali Mert Beşenek, çocuklarda ve ergenlerde görülebilen Obsesif Kompulsif Bozuklukların tanı biçimlerine, yol açan nedenlere ve tedavi yöntemlerine değindi.
Halk arasında vesvese olarak tanımlanıyor
Obsesif Kompulsif Bozukluk ya da kısa adı ile OKB’nin halk arasında ‘takıntı bozukluğu’ ya da ‘vesvese’ gibi çok farklı isimlerle bilindiğini vurgulayan Çocuk – Ergen Psikiyatri Uzmanı Dr. Ali Mert Beşenek, “İsminden de anlaşılacağı gibi OKB iki bileşenden oluşuyor. Bunlar ‘obsesyonlar’ ve ‘kompulsiyonlar’ olarak tanımlanıyor. Saçma, mantıksız, gereksiz ve yersiz olduğunu bildiğimiz halde aklımızdan çıkaramadığımız, kontrolümüz dışında zihnimize giren, bizi zorlayan ve strese sokan düşüncelere obsesyon yani takıntı adı veriliyor. Obsesif düşüncelerin bizde yarattığı huzursuzluk, sıkıntı, gerginlik ve rahatsızlık hissini azaltmak için yaptığımız davranışlar ise kompulsiyon yani zorlantı olarak tanımlanıyor.” dedi.
Yaş küçüldükçe obsesyonları fark etmek zorlaşıyor
Bir çocuğun 10 kere ışığı açıp kapamazsa anne ve babasına kötü bir şey olacağını düşünmesinin ‘obsesyon’, bunun yarattığı gerginlik ile baş edemeyip bu çocuğun 10 kere ışığı açıp kapamasının ise ‘kompulsiyon’ olarak değerlendirildiğini belirten Beşenek, “Çocuk ve ergenlerde hem obsesyonlar hem de kompulsiyonlar çok farklı şekillerde ve içeriklerde karşımıza çıkabiliyor. Yaş küçüldükçe obsesyonları tam olarak fark edebilmek ve tanımlamak zorlaşıyor ve genelde sadece kompulsiyonlar şeklinde görülüyor.” ifadelerini kullandı.
Aile ortamı OKB oluşumunda önemli bir etken
Çocuk – Ergen Psikiyatri Uzmanı Dr. Ali Mert Beşenek, her psikiyatrik hastalıkta olduğu gibi OKB’nin de biyo-psiko-sosyal bir hastalık olduğunu söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:
“OKB’nin biyolojik yönünü genetik yüklülük oluşturuyor ve ailede OKB veya benzeri bir hastalık olması çocuklarda OKB riskini artırıyor. Psikolojik yönden ise çocuğun kendisi ve kişiliği ile ilgili etmenler devreye giriyor. Mükemmeliyetçilik, ‘ya hep ya hiç’ tarzı düşünce kalıpları, felaketleştirme, olumsuza odaklanma ve aşırı genelleme gibi bilişsel süreçler OKB oluşumunda, tetiklenmesinde ve sürmesinde önemli rol oynuyor. OKB’nin sosyal yönünde ise en büyük etmen aile ve ebeveynlerin tutumlarıdır. İletişimin kısıtlı olduğu, duygulara yeterince önem verilmeyen, aşırı korumacı ve aşırı müdahaleci ebeveynlik biçimlerinin mevcut olduğu, çocuğun kendisi olarak var olmasına ortam hazırlanmayan, çocuğun söz sahibi olduğunu fark edemediği, çocuk adına kararlar alınan aile ortamlarında OKB’nin daha fazla görüldüğünü söyleyebiliriz.”
Sınırlar iyi çizilmeli
Ilımlı düzeyde düzenlilik, tertiplilik ve mükemmeliyetçiliğin toplumda kabul gören, takdir edilen ve hatta teşvik edilen durumlar olduğunu hatırlatan Dr. Ali Mert Beşenek, “Ancak burada hastalık ve iyilik hali arasındaki sınırı iyi çizmek gerekiyor. Çocuk ve ergenin bu davranışları ne zaman obsesyon boyutuna varıp çocukta ruhsal bir sıkıntı yaratmaya başlarsa beraberinde okul – aile – akran işlevselliğinde bozulmalar meydana gelir. Takıntıları nedeniyle insanlarla ilişkiye girmekten kaçınabilir, okula gitmek istemeyebilir, dışarı çıkmak istemeyebilir veya eve misafir gelmesini istemeyebilir. Bütün bu örneklerde olduğu gibi çocuğun hayatında ciddi bozulmaya sebep olabilecek düzeydeki takıntılar ve zorlantılar bir çocuk psikiyatri uzmanı tarafından değerlendirilmeli.” dedi.
Davranışları tik olarak düşünülebilir
Özellikle daha küçük yaş grubunda takıntıları belirlemenin oldukça zor olduğuna dikkat çeken Dr. Ali Mert Beşenek, “Küçük yaştaki çocuklarda büyüsel düşünceler oldukça sık görülüyor. Bu durum çocuğun gelişimsel normal bir özelliği olarak kabul edilebilir. Ayrıca yine küçük yaştaki çocuklar takıntılarını tam olarak tarif edemedikleri için bunu bir ‘iç ses’ veya ‘iç sıkıntısı’ olarak tarif edebilirler. Bu durum kaygı bozuklukları veya psikotik rahatsızlıklar ile karışabilir. Benzer şekilde kompulsiyonlar dışarıdan anlamsız hareketler olarak algılanabilir ve çocuğun bu davranışlarının bir çeşit tik olduğu düşünülebilir.” diye konuştu.
Psikoterapi tedavinin bir parçası olmalı
OKB’nin tedavisinde önerilen yöntemlerin ilaç tedavileri ve psikoterapileri kapsadığını belirten NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Çocuk – Ergen Psikiyatri Uzmanı Dr. Ali Mert Beşenek, “İşlevsellikteki bozulma düzeyi çok ağır olan olgularda ilaç tedavisi mutlaka öneriliyor ve ilacın etkin dozda uzun süreler kullanılması gerektiği belirtiliyor. Hastalığın şiddetinden bağımsız olarak hem hafif hem de ağır olgularda psikoterapinin mutlaka tedavinin bir parçası olması gerektiği kabul ediliyor. Bu açıdan OKB tedavisine etkisi en belirgin psikoterapi çeşidinin “Bilişsel Davranışçı Terapi” olduğunu söyleyebiliriz.” dedi.