Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, pandeminin beklenenin aksine ileri yaş grubundakileri değil, çocuk ve ergenleri etkilediğini söyledi. Tarhan, “Pandemiden en çok hasar alan grubun çocuklar ve ergenler olduğu görüldü. Çocuk psikiyatrisi kliniklerinde ergen vakaları çok artış gösterdi.” uyarısında bulundu. Aile bağları kuvvetliyse bu durumun çocuklar için bir kazanıma dönüşebildiğinin altını çizen Tarhan, bağları sağlıklı olmayan ailelerde anne ve babaların rollerini reddettiğini söyleyerek çocukla birlikte zaman geçirmek ve onu sevmek gibi yaklaşımların bir yük olarak görüldüğünü söyledi. Prof. Dr. Tarhan, çocukların popüler kültürün çocuğu olma eğiliminde olduğunu belirterek önlem alınması gerektiğini de kaydetti.
Dünya genelinde çocuk ruh sağlığı alanında çalışmalar yürüten bilim insanlarının oluşturduğu uluslararası sivil toplum kuruluşları bir araya gelerek 23 Nisan’ı Dünya Bebek, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Günü olarak belirledi. Çevrimiçi olarak düzenlenen 23 Nisan Dünya Bebek, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Günü Paneli’nde pandeminin bebek, çocuk ve ergen ruh sağlığındaki etkisine dikkat çekildi.
“Bu kararın milli bayramımıza denk gelmesi çok anlamlı ve güzel oldu”
Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, panelde yaptığı konuşmasında birkaç yıldır üniversite bünyesinde Anne – Çocuk Ruh Sağlığı Merkezi’nin çeşitli faaliyetler sürdürdüğünü söyledi. Tarhan, “Dünyadaki küresel eğilimleri tespit ettik. Gençlerin ve çocukların psikolojik ihtiyaçlarını tespit ettik. Bu konuda bilimsel çalışmalar ile birlikte topluma bilgilendirmeler yapılması, ebeveyn eğitimi ihtiyacının olduğunu düşünüp planlamalar yaparken güzel bir gelişme oldu. Dünyada ruh sağlığı üzerine çalışan kuruluşların ortak kararı ile 23 Nisan Dünya Bebek, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Günü olarak ilan edildi. Bu kararın bizim milli bayramımıza denk gelmesi de çok anlamlı ve güzel oldu.” dedi.
“Yerel olma özelliğimizi kaybedersek çocuklarımız kolonizasyon çocuğu olur”
Milli bayramların bir toplumun milli değerlerinin yaşandığı ve aktarıldığı günler olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan sözlerine şöyle devam etti: “Kültürel kimliğimiz organik yani canlı yapılardır. Geçmişten alacağız, bugünle sentezleyeceğiz ve çocuklarımıza aktaracağız. Bu şekilde çocuklarımıza kendi değerlerimizi aktararak yani küresel çapta ‘ben’ kalarak ‘biz’ olmak, kendi kimliğimizi koruyarak dünyada var olmak önemli. Yerel olmadan evrensel olamayız. Bu bir kuraldır. Yerel olma özelliğimizi bırakırsak küresel emperyalizmin nesnesi haline geliriz ve çocuklarımız bizim çocuklarımız olmaz. Dünyadaki sermaye grupları tarafından manipüle edilen kolonizasyon çocuğu olurlar. Ancak milli değerleri, milli ülküsü ve milli idealleri olan çocuklar böyle durumlarda kendi kültürlerini koruyabilirler.”
“Çocuklarımız popüler kültür çocuğu olma eğilimindeler”
Dünya bu şekilde devam ederse 50 yıl sonra birçok kültürün yok olacağına dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Popüler kültür tüm dünyada ekonomik, sosyal ve kültürel hareketliliği rızaya dayalı bir sistemle yönetme eğiliminde. Rızaya bağlı şekilde çocuklarımız bizim olmaktan çıkıp popüler kültürün çocuğu olma eğiliminde. Bunun sonucunda da birçok değerimizi kaybederken aslında kendi kimliğimizi de kaybetmek gibi bir durumla karşı karşıyayız. Bu durum sadece bizim için değil, dünya için de geçerli. 23 Nisan’ın bu şekilde ilan edilmesi bu sorunun çözümü için bir açılım olabilir.” dedi.
“Pandeminin en çok etkilediği grup çocuk ve ergenler”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, dünyanın pandemiden sonra ciddi bir kriz yaşadığını vurguladı ve sözlerine şöyle devam etti: “Pandeminin en fazla etkilediği grup çocuklar ve ergenler oldu. Aslında pandeminin en çok 65 ve ileri yaştaki bireylerin etkileneceği bekleniyordu. Fakat pandemiden en çok hasar alan grubun çocuklar ve ergenler olduğu görüldü. Bunu biz çocuk psikiyatrisi kliniklerinde ciddi şekilde gözlemliyoruz.”dedi.
Tarhan, “Ergen vakaları çok artış gösterdi. Hastane yatışları da yükseldi. Aile bağları kuvvetliyse bu durum çocuklar için bir kazanıma dönüşebildi ama bağları sağlıklı olmayan ailelerde anne ve babaların rollerini reddetme vakalarına çok rastladık. Anne her türlü imkana sahip, bütün fiziksel imkanları karşılıyor ama anne rolünü reddediyor. Çocuğuyla birlikte zaman geçirmek, sevmek, koklamak, yemek yedirmek gibi yaklaşımları bir yük olarak görüyor. Pandeminin de etkisiyle küresel olarak bunun yaygınlaştığını görüyoruz.” ifadelerini kullandı.
“Anne ve çocuk arasında sevgi devamlılığı olmalı”
0-3 yaş arasındaki bir çocuk için annenin yerini hiç kimsenin tutmadığını ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Anne veya anne yerine geçen kişiyle ilişkinin kalıcı, tutarlı ve devamlı olması gerekiyor. Buna psikolojide nesne devamlılığı diyoruz. Sevgi devamlı olmuyorsa, sık sık değişiyorsa böyle durumlarda çocuk ruh sağlığı sağlıklı gelişmez.”dedi.
Tarhan, “Pandeminin çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak ve çocuk ruh sağlığının sağlıklı gelişmesini istiyorsak nesne devamlılığını sağlamamız gerekiyor. Çocuk bir gün annenin yanında, diğer gün kreşte başka bir gün bakıcının yanında kaldığında fiziksel ihtiyaçları karşılansa bile ruhsal ihtiyaçları karşılanamıyor. Bu yüzden toplumsal farkındalığa, anne ve baba eğitimine ihtiyaç var. Biz üniversite olarak bilgi üretiriz, bilgiyi kanıtları ile birlikte toplumu bilgilendirmek üzere bilimsel akışa sunarız ama sağlık politikalarını ve çocuk ruh sağlığı politikalarını belirleyenlerin de bu bilgilerden doğru şekilde faydalanmalarını bekliyoruz.” ifadelerini kullandı.
“Çocuklarımız küresel kültürün öznesi olsun”
‘Çocuklarımız küresel kültürün nesnesi değil öznesi olsun’ diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çocuklarımız pandeminin de etkisiyle sadece kendilerine çalışan, küresel bir şekilde yayılan narsisizmin kurbanı olmasın. Yaşadığımız topluma, ülkeye, vatana ve hatta gezegene de ‘bir şeyler katmalıyım’ diyen çocukların yetişmesini sağlamamız çok önemli. Bu da 0-3 yaş arasındaki bir çocuğun annesi ve ailesi ile birlikte olması ile mümkün. Aileyi güçlendirme misyonumuz olmalı. Bu nedenle bu konular bizim için önceliklidir.” ifadelerini kullandı.
“Duygusal ihmale uğrayan çocuk büyümüyor”
Öğrenilmiş otizm kavramına da değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Öğrenilmiş otizm var sanki. Sosyal medya çocuklarımızda non – verbal öğrenme güçlüğü yapıyor. Non-verbal öğrenme güçlüğü dediğimizde matematiksel öğrenme iyi, teknik becerileri öğrenmek iyi ama sosyal ve duygusal becerileri öğrenemeyen bir nesil geliyor.” dedi.
Tarhan, “Sosyal ve duygusal becerileri öğrenemeyen bir nesil ne demektir? Non-verbal öğrenme güçlüğü olan bir nesilden bahsediyoruz. Gençlerimiz bir nevi otizm spektruma giren durumla karşı karşıya. Otizmin yaygınlaşması, salgın haline gelmesi tesadüf değil. Küresel olarak otizm salgını var. Vakalar artıyor. Genetik boyutu olanlar daha büyük risk grubunda. Asıl sorun çocuklara ince motor, kaba motor, sosyal, duyusal ve duygusal becerileri öğretemeyen bir ortamın olmasıdır. Çocuklarda duygusal ihmal var. Fiziksel olarak yediriliyor, içirilip giydiriliyor ama duygusal ihmal varsa çocukta büyüme duruyor.”diyerek sözlerine devam etti.
“Atatürk 100 yıl sonra da dünyaya ilham vermeye devam ediyor”
Prof. Dr. Nurper Ülküer de “Geliştiren Ebeveynler-Mutlu Çocuklar” başlıklı sunumunda Dünya Bebek, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Günü’nün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’yla aynı günde ilan edilmesinin çok anlamlı ve gurur verici olduğunu söyledi. Prof. Dr. Nurper Ülküer, “Atatürk çocuklara bayram hediye eden bir lider olarak tüm dünya milletlerine örnek olmuştur ve aradan 100 yıl geçmesine rağmen ilham vermeye devam ediyor. Bu büyük bir onurudur.” dedi.
“Beyin deneyimlerle değişir”
Beyin ve sinir bilim alanındaki bilimsel çalışmaların mutluluğun beyinde başladığını ortaya koyduğunu ifade eden Prof. Dr. Nurper Ülküer, “Beyin doğduğunda henüz olgunlaşmamıştır. Beyin deneyimlerle değişir. Küçük bir çocuğun bakım vereni ile olan ilişkisinin kalitesi her şeyden önemlidir. Olumsuzluklar beyin gelişimini etkiler. Beyin zaman içinde inşa olur. Beyin mimarisinin oluşumu hiyerarşik bir sıra izler. Temel önemlidir. Beceri beceriyi getirir. Yüksek düzey bir becerinin gelişimi eğer bir önceki alt düzey bağlantılar tam oturamamışsa zorlaşır.” dedi.
“0-3 yaş arasında bebeğin anne ve babasıyla etkileşimi çok önemli”
Beyin gelişimindeki duyarlı dönemlere işaret eden Prof. Dr. Nurper Ülküer, “Dil öğrenmenin, alışkanlıkların, duygusal kontrolün en hızlı olduğu ve çevresel uyarılara en fazla açık olunan dönem 0-3 yaş dönemidir. Duygusal kontrol çocuğun ruh sağlığı açısından en önemli olan konulardan bir tanesi. Harvard Üniversitesi araştırmaları ve diğer nöro bilimsel çalışmalar, erken çocukluk dönemindeki deneyimlerin ve çocuğun çevresinden aldığı uyarıların çocuğun beyin yapısını etkilemekte ve bunun yaşam boyu sürdüğünü vurguluyor.
Tarhan, “Bu nedenle anne-bebek, baba-bebek, aile, bakım veren bebek etkileşimleri çok önemli. Bu dönemdeki pandeminin de olumsuz etkisi ile çocuk yaşantılar, yaşamın sonraki yıllarında ortaya çıkacak ruhsal ve bedensel problemlerin yolunu açıyor.” dedi. Ülküer, olumsuz çocuk yaşantılarının da ihmal, istismar, aile içi şiddet, savaş ve göç gibi toplumsal hareketlilik, yoksulluk ve pandeminin olduğunun altını çizdi.
“Geliştiren bakım, beyin gelişiminin temelini oluşturur”
“Geliştiren bakım” kavramına da değinen Prof. Dr. Nurper Ülküer, duyarlı ve karşılık veren geliştiren ebeveyn çocuk ilişkisinin önemini vurguladı. Prof. Dr. Nurper Ülküer, “Bebeklik dönemi ve erken çocukluk dönemindeki küçük çocuklara birincil derecen bakım verenin kapasitesi güvenli bir ev ortamıyla doğrudan ilişkilendirilmektedir. Çocuğun ilk öğrenme ortamı ev ortamında şekillenir. Dolayısıyla ev içindeki ilişkiler ve ev ortamının kalitesi gelişimi doğrudan etkilemektedir. Küçük çocukların en şekillendirici deneyimleri geliştiren bakım ile olmaktadır. Geliştiren bakım bebeğin beyin gelişiminin temelini oluşturur. Geliştiren bakım, çocukların sağlıklı büyümeleri, beslenmeleri, güven içinde olmaları, karşılayıcı ve duyarlı bakımın verildiği ve erken öğrenme olanaklarından oluşan temel şartların bütünüdür.” dedi.
Kaynaklar
Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan
Prof. Dr. Nurper Ülküer
Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği
“Pandeminin en çok etkilediği grup çocuklar oldu” başlıklı yazımızın yanı sıra Sağlık Ajandası | Sağlık Haberleri için sosyal medya hesaplarımızı da takip edebilirsiniz: