Tiroid bezi hastalıkları her yaşta görülebiliyor. Peki tiroid bezi nedir? En yaygın tiroid bezi hastalıkları nelerdir? Tiroid kanseri şüphesi ne zaman başlar? Tüm bu soruların cevaplarını Prof. Dr. Mustafa Şahin, Prof. Dr. Ayşe Kubat Üzüm, Doçent Doktor Ethem Turgay Cerit ve Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Yavuz Selim Yıldırım verdi.
Tiroid bezi nedir?
Dahiliye Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Ayhan Levent, “Tiroid bezinin adem elmasının altında nefes borusunun ön kısmında yer alan kelebek şeklinde bir salgı bezi olduğunu belirtelim. Bu bez içerisinden salgılanan T3 ve T4 hormonları, yeni doğan döneminden yaşamın sonuna dek zeka, büyüme ve gelişme tarzındaki vücudun yaşamsal fonksiyonlarına doğrudan etki ettiği belirtilmektedir. Bu hususta da trioid bezinin yetersiz ya da fazla çalışma haline bağlı olarak tiroid hastalıkları ortaya çıkabilir. Tiroid bezinin yetersiz çalışması hipotiroidi, fazla çalışması ise hipertiroidi olarak adlandırılır. Bu iki hastalık halinde de kısa zaman içerisinde bir uzman ve ilaç desteği alınması önerilir.” dedi.
Tiroid bezi belirtileri başka hastalıklarla karıştırılabiliyor
Bebeklikten itibaren büyüme ve gelişmeyi sağlamasıyla bilinen tiroid bezi birçok organ ve sistem üzerinde düzenleyici etki gösteriyor. Tiroid bezi, boynun orta hattında yer alan ve salgıladığı hormonlar ile tüm vücut fonksiyonlarını düzenleyen, yapısı gereği kelebek şekline benzetilen bir organdır. Tiroid bezinin düzgün çalışmaması durumunda meydana gelen tiroid hormonlarının eksikliği veya fazlalığı vücutta birçok sistemin fonksiyonlarında değişime neden oluyor. Yaşam kalitesinde olumsuz etkilere yol açan tiroid hastalıkları, dünyada yaygın hastalıklardan biri olmasına rağmen, hastalıkla ilgili farkındalığın düşük olması ve genellikle semptomların diğer hastalıklarla karıştırılması gibi durumlar hasta ile doktorun buluşmasında gecikmeye sebep olabiliyor.
“İçinizdeki Kelebeğin Farkına Varın” projesiyle tiroid hastalıkları ile ilgili farkındalığı artırmayı hedeflediklerini belirten Türkiye Endokrin ve Metabolizma Derneği (TEMD) Tiroid Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şahin, tiroid hastalıklarının kadınlar başta olmak üzere yeni doğan, çocuk, ergen, erişkin ve yaşlılar, tüm yaş gruplarında ortaya çıkabildiğine dikkat çekiyor.
Her yüz kişiden ikisinde hipotiroidi belirtileri var
Prof. Dr. Mustafa Şahin tiroid hastalıklarının oluşmasıyla görülen hipotiroidi ve hipertiroidi ile ilgili şu bilgileri paylaştı: “Toplumda her yüz kişiden ikisinde aşikar hipotiroidi görülürken, yaklaşık yüzde 10 şikayetleri belirsiz hipotiroidi görülmektedir. Kontrol dışı kilo alımı, halsizlik, kaş kenarlarında ve saçlarda dökülme, tırnaklarda kırılganlığın artması, seste kalınlaşma, menstrüel (adet) düzensizlikleri, tekrarlayan düşükler ve kısırlık, hipotiroidinin şikayet ve bulgularından birkaçıdır.”
Prof. Mustafa Şahin, hipotiroidinin, eksik olan levotiroksin hormonunun yerine konulması ile tedavi edildiğini ve tedavinin ömür boyu sürebileceğini söyledi. Kişiye özgü tedavi kadar tedaviye uyumun da önemli olduğuna dikkat çeken Şahin, özellikle tiroid hormonlarının mutlaka sabah uykudan uyanır uyanmaz ilk olarak aç karnına alınması gerekliliğine ve bazı besinlerin, çay, kahve, süt gibi içeceklerin, mide asidini baskılayıcı ilaçların ve demir, kalsiyum preparatlar gibi bazı ilaçların eş zamanlı alınmasının bu hormonun emilimini etkileyebileceğine dikkat çekiyor.
Türkiye’de hipotiroidinin öncelikli nedeninin Hashimoto hastalığı ve iyot eksikliği olduğunu vurgulayan Prof. Mustafa Şahin, ülkemizde iyot düzeyi ile ilgili yeni çalışma ve durum değerlendirmelerine ihtiyaç olduğunu belirtti. Son zamanlarda uygunsuz iyotlu bileşiklerin başka sebepler ile bilimsel dışı kullanımının önemli bir tiroid fonksiyon bozukluğu olduğuna işaret eden Şahin, bu konuda da toplumun bilgilendirilmesinin önemine işaret ediyor.
Hipertiroidi belirtileri kalp sorunlarına yol açabilir
Prof. Şahin hipertiroidi ile ilgili ise şunları söyledi: “Kontrol dışı kilo kaybı, çarpıntı, aşırı terleme, sıcağa tahammülsüzlük, büyümüş tiroid bezi (guatr), kaslarda zayıflama, güçsüzlük, sinirlilik, anksiyete, uyku problemleri, titreme, gözlerde ileri doğru çıkıklık ve şişlik, ödem, kızarıklık ve ağrı gibi bulguları bulunan hipertiroidi, tiroid hastalıklarının bir diğer görülme şeklidir. Hipertiroidi pek çok önemli komplikasyonlara neden olabilir. Bunların başında da kalp problemleri geliyor. Tedavi edilmemiş hipertiroidi, zayıf ve kırılgan kemiklere (osteoporoz) yol açabiliyor. Tiroid ile ilgili şikayet ve belirtileri olan hastaların mutlaka doktor kontrolünde tedavi süreçlerini düzenlemeleri gerekmektedir.”
Dünyanın yaşamış olduğu COVID-19 sürecinin, tiroid hastalıklarına etkisi ile ilgili Türkiye Endokrin ve Metabolizma Derneği Tiroid Çalışma Grubu tarafından yapılan iki ulusal çalışmada, COVID-19 hastalığı ve aşıların tiroid bezinde yol açtığı düşünülen hastalıklar araştırılmaktadır. COVID-19 hastalığı ve aşılara bağlı olarak subakut tiroidit denilen ağrılı bir tiroid bezi iltihabı hastalığı ve otoimmün tiroid hastalıkları görülebilmektedir.
Tiroid bezi hastalıkları nedensiz mutsuzluğa yol açabilir
Tiroid bezi hastalıkları sürekli yorgunluk, kilo vermekte zorlanmak ya da gereksiz yere öfke nöbetleri gibi şikayetlere sebep olabilir. Vücuttaki birçok sistemi etkileyen tiroid bezinde sorun olması çeşitli rahatsızlıklara yol açabiliyor.
Kişinin saç telinden anne karnındaki bebeğin zeka gelişimine kadar etkili olan tiroid hormonlarının çalışmasında herhangi bir sorun oluştuğunda günlük yaşamı zorlaştıracak şikayetler ortaya çıkabiliyor. Tiroid bezinin yavaş veya hızlı çalışması durumunda hormonlar gerektiği gibi çalışamadığı için sebepsiz yorgunluk veya kontrol edilemeyen sinirlilik hali hastaların hayatlarını zorlaştırıyor. Doçent Doktor Ethem Turgay Cerit, tiroid hastalıkları ve tedavileri hakkında merak edilenleri anlattı.
Mutsuzluk ve yorgunluk şikayetlerinin altında hipotiroidi yatıyor
Hipotiroidi hastalarında halsizlik, yorgunluk, cilt kuruluğu, kilo alımı, ödem, saçlarda kuruma ve dökülme, kaşların dökülmesi, soğuğa tahammülsüzlük, çok üşüme, reflekslerin ve hareketlerin yavaşlaması, kemik ve kas ağrıları, uyuşmalar, tansiyon ve kolesterol yüksekliği, adet düzensizliği, kabızlık, hafıza problemleri, şişkinlik, unutkanlık, depresif belirtiler, isteksizlik, sabah uyanma güçlüğü ile kısırlık gibi belirti ve bulgular görülebilmektedir. Bu etkiler hipotiroidi olanların yaşam kalitesini ciddi oranda düşürür.
Çocuklarda boy kısalığının nedeni tiroid hormonu azlığı olabilir
Çocuklarda boy kısalığının nedenlerinden birinin tiroid hormonu eksikliği (hipotiroidizm) olduğunu belirten Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Elif Sağsak, doğuştan gelen ya da ilerleyen dönemlerde gelişebilecek bu sorunu tespit etmek için basit bir kan testinin yeterli olabildiğini hatırlattı.
Çocuğun yaşı ve cinsiyetine göre boyunun normal büyüme eğrilerinin alt sınırının altında olması boy kısalığı olarak tanımlanıyor. Ebeveynlerin bu durumu evde yapacakları ölçümlerle tespit etmelerinin güç olduğunu ve doğru sonuçlar vermeyebileceğini söyleyen Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Çocuk Endokrinoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Elif Sağsak, boy kısalığı ve altta yatan nedenlerle ilgili ailelere önemli bilgiler verdi.
Büyüme eğrilerinde 3 ile 97 persentil arasının normal kabul edildiğini ve boyun yaşa ve cinsiyete göre 3 persentilin altında olması durumunun ise kısa boy olarak tanımlandığını söyleyen Elif Sağsak sözlerine şöyle devam etti: “Evde yapılan ölçümler çok doğru bilgi vermeyebilir. O nedenle çocukların rutin kontrollerinde boylarının ve kilolarının ölçülmesi ve izlemi uygundur. Yıllık boy artışının o yaşa göre normalden az olması durumunda büyüme hızı yetersiz olarak değerlendirilir. Boyun düzenli aralıklarla takip edilmesi ile boy kısalığı erken tanı alabilir.”
Çocukların yılda kaç santim uzaması normal?
Çocukların yaşlara göre uzaması gereken belirli ölçüleri olduğunu hatırlatan Dr. Öğr. Üyesi Elif Sağsak, “İlk bir yılda çocuğun 25 santim, ikinci yılda 12 santim, 2 ve 4 yaş arasında yılda ortalama 6-8 santim, 4 yaş ile ergenliğe kadar olan dönemde de yılda ortalama 5 santim uzaması gerekiyor. Ergenlikten sonra yılda ortalama 8 ila 10 santim boy uzamasını bekliyoruz. Bu uzamaları göstermeyen çocukların boy kısalığı var mı? diye incelenmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Hormonal nedenler de sık görülüyor
Çocuklarda boy kısalığının birçok nedeni olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Sağsak, çocuklarda boy kısalığına neden olan faktörlerle ilgili şu bilgileri verdi: “Ailesel boy kısalığı hastalık olarak sınıflanmayan boy kısalığı içinde yer alır. Anne ve babanın boyu kısadır ancak çocuğun büyüme hızı normaldir.
Çocuğun erişkin yaştaki boyunu tahmin etmek için anne ve babasının boyları göz önünde tutulur. Ailesel boy kısalığında çocuk bu hedef boya ulaşır. Ancak anne ve baba çok kısaysa anne ve babada kalıtsal bir hastalık olup olmadığının araştırılması gerekir. Hastalık olarak sınıflanmayan boy kısalığının diğer bir nedeni de ergenliğin gecikmesine bağlı görülen boy kısalığıdır (Yapısal büyüme ve ergenlik gecikmesi). Özellikle erkeklerde görülür.
Bu çocukların 3-4 yaşına kadar sağlıklı uzadığı, bu yaştan sonra boylarının normalin altında kaldığı görülür. Bu çocukların da uzama hızları normaldir. Ancak ergenlik geciktiği için uzama daha az olur. Ergenliğin başlaması ile büyüme hızlanır ve erişkin boy öngörülen hedef boya ulaşır.”Boy kısalığının nedenlerinden birinin de hormonal nedenler olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Elif Sağsak, “En sık hipotiroidiyi görüyoruz. Yani tiroid hormonlarının azlığı. Doğuştan ya da ilerleyen dönemlerde saptanabilen bu durumu bir kan testiyle tespit etmem mümkün. Önemli olan zamanında hekime ulaşmak.”
Kan testiyle tanı konulabilir
Büyüme hormonunun büyümeyi doğrudan etkileyen bir hormon olduğunu hatırlatan Dr. Öğr. Üyesi Elif Sağsak, “Eksikliği, doğuştan olabileceği gibi ileriki yaşlarda ortaya çıkabilir. Yapacağımız bazı testlerle çocukta büyüme hormonunun eksik olup olmadığı saptanabilir ve sonrasında tedavi edilebilmektedir. Ancak tedavisi uzun yıllar sürebilir. Bu nedenle sabırlı olmak gerekir” dedi.
Epifizler kapanmadan önce erken dönemde tedavi şart!
Hormonal eksikliği olan çocuklarda sadece spor ve beslenme ile hedef boya ulaşmanın mümkün olmadığının altını çizen Elif Sağsak, şu bilgileri ekledi: “Öncelikle altta yatan bir hastalık varsa onun tedavi edilmesi gerekir. Tedavinin de “Epifiz” adını verdiğimiz büyüme plaklarının kapanmadan önce yapılması gerekir. Çünkü plaklar kapandıktan sonra uzama durur. Ergenliğe girdikten sonra boy uzaması azalacağı için tedavilerle istediğimiz yanıtı alamayabiliriz. Bu nedenle erken müdahale için çocuk hekimlerine başvurmak gerekir. Kontrollerde çocuğun boy ve kilosu ölçülür ve uzama hızı değerlendirilir. Yaş ve cinsiyetine göre çocuklarda boy kısalığı varsa veya uzama hızı yetersizse çocuk endokrinoloğuna yönlendirilir.”
Gebelikte tiroid sorunları ihmale gelmez
Gebelikte tiroid bezi hastalıkları, özellikle de hipotiroidi sıkça karşılaşılan sorunlar arasında yer alıyor. Ancak kontrolleri düzenli ve eksiksiz yaptırmak, takibi yapan doktorların önerilerine harfiyen uymak ve gerekiyorsa gebelik öncesi gerekli ön tedavileri almak, bu büyülü yolculuğun tiroid açısından sorunsuz atlatılmasına olanak sağlıyor.
Prof. Dr. Ayşe Kubat Üzüm, gebelikte sıklıkla yaşanan tiroid sorunları hakkında önemli bilgiler verdi: “Tiroid bezi boynun orta hattında, nefes borusunun hemen önünde yerleşmiş olan önemli bir endokrin organdır. Üreme çağındaki kadınlarda, tiroid bezi hastalıkları sık görülmektedir. Tiroid hormonları hem gebeliğin sorunsuz sürdürülmesi, hem de anne ve bebek sağlığı üzerinde çok önemli rol oynamaktadır. Gebelikte her endokrin bez gibi tiroid bezi de bir miktar büyür. Tiroid bezi T3 ve T4 olarak adlandırılan iki hormon salınımından sorumludur. Sağlıklı gebelikte gebeliğin 7.haftasından itibaren T4 artmaya başlar ve 16. haftada en yüksek değerlere ulaşır.”
Tiroid hormonu bebeğin gelişiminde önemli
Bu hormonun artışının, büyümekte olan bebeğin hem zeka gelişimi, hem de vücut gelişimi için çok önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Ayşe Kubat Üzüm, “Gebeliğin erken dönemlerinde, bebeğin tiroid bezi işlev görmediğinden anneden bebeğe geçen tiroid hormonları özellikle de bebeğin merkezi sinir sisteminin gelişmesinde önemli rol oynamaktadır. Gebeliğin 16.-17. haftalarında bebeğin tiroid bezi de hormon yapmaya başlar, ancak unutulmamalıdır ki; neredeyse gebeliğin son haftalarına dek anneden bebeğe tiroid hormonu geçişi devam eder” diyor.
Gebelerin günlük 200-250 mcg iyot alması önerilir
“İyot, tiroid hormonu yapımı için çok önemli bir maddedir ve bebeğin yeterli miktarda tiroid hormonu yapabilmesi için anneden uygun miktarda iyot geçişinin olması gereklidir” diyen Prof. Dr. Ayşe Kubat Üzüm, şunları ekledi: “Gebelikte annenin iyot ihtiyacı artmaktadır. Bunun yanında ülkemizde iyot eksikliği halen çok önemli bir sorundur. Hem bebeğin sağlıklı gelişimi, hem de annede guatr oluşumunu engellemek için gebelerin günlük 200-250 mcg iyot alması önerilmektedir. İyot için en önemli kaynak iyottan zengin tuzlardır. Ayrıca doktor kontrolünde iyot takviyesi alınması da gerekebilir.”
Prof. Dr. Ayşe Kubat Üzüm, aşağıdaki kriterlere de dikkat çekiyor.
Bu kriterleri taşıyorsanız dikkat!
Eğer bir anne adayı aşağıdaki özellikleri taşıyorsa mutlaka tiroid hormonunu ölçtürmeli:
- 30 yaşından daha büyükse
- Tiroidi az veya çok çalışıyorsa
- Guatr veya Hashimoto tiroiditi gibi bir tiroid hastalığı varsa
- Daha önceden tiroid ameliyatı olduysa
- Tip 1 diyabet gibi bağışıklık sistemini etkileyen bir hastalığı varsa
- Düşük, erken doğum öyküsü, gebelik kayıpları, gebelikte tansiyon yüksekliği varsa
- Kısırlık (infertilite) tedavisi görüyorsa
- Ailede tiroid hastalığı varsa
- Kilo fazlası var ise
- İyot eksikliği bölgesinde yaşıyor
Gebelikte hipotiroidiye dikkat!
Prof. Dr. Ayşe Kubat Üzüm, hipotiroidiye de dikkat çekerek, “Tiroid bezinin tiroid hormonlarını yeterli miktarda üretememesine hipotiroidi deniyor. Gebelikte sık görülen bir durumdur. Öte yandan Hashimoto hastalığı ve daha önceden geçirilmiş tiroid cerrahilerinden sonra da hipotiroidi sıkça görülür. Eğer anne adayında hipotiroidi teşhis edildiyse vakit kaybedilmeden tedavisine başlanmalı ve gebelik haftasına göre önerilen tiroid hormon değerlerine ulaşmak hedeflenmelidir” dedi.
Eğer aşılama ya da tüp bebek gibi yardımcı üreme teknikleri ile gebelik planlanıyorsa, öncesinde tiroid hormonlarının hedef değerlere getirilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Ayşe Kubat Üzüm, “Daha önceden size hipotiroidi teşhisi konmuş ve tedavi alıyor iseniz, unutmayın ki gebelik süresince daha yüksek ilaç dozlarına ihtiyaç duyulacaktır. Gebe olduğunuzu anladığınız anda günlük ilaç dozunu %25-30 oranında artırmalı ve en kısa sürede bir iç hastalıkları uzmanı veya endokrinoloji uzmanına başvurmalısınız” uyarısında bulundu.
1000 gebeliğin 2’sinde hipertiroidi görülüyor
“Tiroid bezinin tiroid hormonlarını fazla miktarda üretmesine ise hipertiroidi denir ve hipotiroidinin aksine her 1000 gebeliğin sadece 2’sinde görülür” diyen Prof. Dr. Ayşe Kubat Üzüm, bunun en sık sebebinin Graves hastalığı (% 85-90) olduğunu, tiroid nodüllerinin de hipertiroidiye neden olduğunu kaydetti.
Hipertiroidi belirti ve bulgularına dikkat çeken Prof. Dr. Ayşe Kubat Üzüm, şunları söyledi:
“Sinirlilik, titreme, çarpıntı, terleme, sıcak tahammülsüzlüğü, kilo kaybı, uykusuzluk, dışkılama sayısında artış ve guatrdır. Normal gebelikte de bu bulgulara sık rastlandığı için fark edilmeyebilir. Ayırıcı tanıda, tiroid fonksiyon testleri önemlidir. Hipertiroidi uygun tedavi edilmediğinde anne ve bebekte istenmeyen olayların gelişmesine sebep olabilir. Annede düşük, plasenta ayrılması, erken doğum, kalp yetmezliği, hipertansiyon, tiroid fırtınası gelişebilir. Prematüre doğum, düşük doğum ağırlığı, ölü doğuma neden olabilir.”
Gebelikte hipertiroidisi olan annelerin tiroid testlerinin, düşük riskinden kaçınmak için sıkı kontrol edilmesinin önemine işaret eden Prof. Dr. Ayşe Kubat Üzüm, “Gerekirse tedavisi başlanmalıdır. Hipertiroid bir kadın gebe kalmayı planlıyor ise öncesinde tiroid hastalığı tercihen cerrahi veya radyoaktif iyot tedavisi ile kalıcı bir çözüme ulaştırılmalı, tiroid hormonları normale geldikten sonra gebelik izni verilmelidir” dedi.
Gebelikte tiroid hormon fazlalığı geçici olabilir
Gebelikte ayırt edilmesi gereken önemli bir durum da gebeliğe bağlı olarak tiroid hormonlarının geçici artması durumudur. Prof. Dr. Ayşe Kubat Üzüm, “Kanda yükselen gebelik hormonunun (beta-hCG) tiroid bezini uyarıcı etkisi vardır ve gebeliğin ilk aylarında bu hormon etkisi ile geçici bir tiroid hormon fazlalığı gelişebilir. Gebeliğin 6-8. haftasında ortaya çıkmakta ve gebeliğin 18-20. haftasında kendiliğinden düzelmektedir. Tüp bebek tedavisi görenlerde, ikiz gebeliklerde görülme sıklığı daha fazladır. Genellikle bulantı, kusma eşlik eder. Bu durumda çoğu kez tiroide yönelik bir tedavi gerekmez, serum, vitamin takviyesi gibi destek tedavileri yeterlidir” dedi.
Her tiroid nodülü kansere döner mi?
Tiroid nodülü görüldüğünde ne yazık ki kişide ilk akla gelen soru, “Tiroid nodülü, tiroid kanseri işareti mi?” oluyor. Tiroid nodülü; tiroid dokusu içerisindeki izole şişlik olarak tanımlanır ve fizik muayene, kan testleri ve radyolojik tanı yöntemleri (öncelikle tiroid ultrasonografisi) ile belirlenir. Uzmanlar, tiroid nodüllerinin tamamının kanser olmadığı ve kansere dönüşmeyeceği konusunda rahatlatan bir açıklama yapıyor.
Peki tirod nodülünün kanser riski taşıyıp taşımadığı nasıl anlaşılıyor? Tiroid ultrasonografisi sırasında kanser riski açışından kuşkulu olarak değerlendirilen tiroid nodüllerine tanısal amaçla ince iğne aspirasyon biyopsisi yapılabiliyor. Hipertiroidisi yani zehirli guatr tablosu olan hastalarda ise hastalığın tiplendirmesini yapmak amacıyla tiroid sintigrafisi yapılması söz konusu olabilir. Tiroid nodüllerinin tanı ve tedavisinde genel cerrahlara da başvurulabiliyor.
Tiroid kanserlerinin gelişiminde genetik faktörler ve baş boyun bölgesinin radyasyona maruz kalması önemli faktörler olarak kabul edilebilir. Ayrıca çocukluk ve ergenlik döneminde ortaya çıkan tiroid nodüllerinin de kanser riski taşımasının daha yüksek olabileceği akılda tutulmalı.
Tiroid nodülü ve tiroid kanseri
Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Yavuz Selim Yıldırım, tiroid nodülü ve tiroid kanseri konusuyla ilgili aşağıdaki bilgileri verdi.
Tiroid bezi vücudumuzun metabolizmasını sağlar. Tiroit bezi fazla çalıştığında, çarpıntı terleme titreme, ishal gibi belirtiler gösterir. Az çalıştığında kabızlık, saç dökülmesi, seste kalınlaşma, vücudun su toplaması, halsizlik ve yorgunluk belirtileri gösterir. Muayene ve boyun ultrasonu sonucu saptanan tiroit nodülleri kanser açısından risk oluşturur. Bu nodüllerin takip edilmesi gerekir. Nodüller orta yaş bayanlarda daha sıklıkla görülür. Ortalama her üç kadından birinde nodül saptanabilir, bu nodüller takipsiz kaldığında kansere dönerek vücuda yayılabilir.
Ne zaman kansere dönebilir?
- Nodül boyutlarında hızlı bir artış kanser ihtimalini artırır
- Çocukluk döneminde radyasyona maruz kalmak kanser ihtimalini artırır
- Ailesinde tiroit kanseri olanlarda risk taşır
- Nodüllerin Boyun ultrasonunda Kanser belirtileri taşıması
- Tiroid bezindeki Nodüllerin tek sayıda veya çok sayıda olması
- Nodüllerin kistik yapıda veya solid olması
- Hormon salgılayıp salgılamadığı kanser olasılığını değiştirmektedir.
Elimizle yapılan boyun muayenesinde nodül saptanan hastalar mutlaka ultrasonografi ile kontrol edilmelidir. Bu hastaların bir çoğunda herhangi bir semptom yoktur. Hastaların herhangi bir şikayeti de yoktur tesadüfen muayene esnasında ele gelebilir. Tüm nodüllerde kanser ihtimali %5 civarındadır. Tesadüfen saptanan bu nodüller ultrason ile kontrol edilerek Şüpheli bulgu varlığında ince iğne biyopsisi ile kontrol edilmelidir.
Hangi hastalar risk altındadır
- Çocuk yaşta saptanan nodüller
- Ultrasonografide şüpheli bulgusu olanlar
- Ailesinde tiroit kanseri olanlar
- Erkek cinsiyette ve 45 yaş sonrası görülenler
- Daha önce tiroit ameliyatı olanlar
- Son Altay bir yılda nodülün boyutunda belirgin artış saptananlar
- Nodüllerde düzensiz sınırların olması
- İnce iğne biyopsisinde mutasyon saptanması
- Nodülün soluk borusuna baskı yapması
- Nodül de kalsifikasyonların olması
- Nodülün çevre dokulara yapışık olması
- Boyunda tiroid ile ilişkili lenf nodülleri de olması
Boyunda nodül saptanan hastalar yukarıda saydığımız belirtileri taşıyorsa daha yakından takip edilmeli, bu nodüllerin kansere dönme ihtimali daha fazladır. Gerekli durumda geç kalınmadan tiroid (guatr) ameliyatı olmalıdır.
Tiroid kanseri kadınları daha çok tehdit ediyor
Toplumda kadınlarda daha sık görülen tiroid kanserinin erken teşhisi tedavinin başarı şansını yükseltiyor. Ses kısıklığı, nefes almada zorluk ve yutma güçlüğü gibi belirtilerle şüphe uyandıran tiroid kanserinin en önemli risk faktörleri arasında ise aile öyküsü, boyun kısmına alınan radyasyon ve hücresel düzeyde mutasyonlar yer alıyor. Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Ethem Turgay Cerit, tiroid kanseri ve tedavisi konusunda bilgi verdi.
Kadınlarda erkeklerden 4 kat daha fazla görülüyor
Kelebek şeklinde olan ve boynun alt kısmında bulunan tiroid bezindeki normal tiroid hücrelerinin, anormal hücrelere dönüşüp kontrol dışı büyümeleri ile ortaya çıkan tümörlerine tiroid kanseri denilmektedir. Toplumda görülen tüm tiroid nodüllerinin yaklaşık yüzde 5’i tiroid kanserine dönüşürken, bu kanser kadınlarda erkeklerden 4 kat daha fazla görülmektedir.
Büyüme ve şişlik hissine dikkat!
Boynun ön kısmında, tiroid bezinin olduğu bölgede meydana gelen büyüme ve şişlik hissi tiroid kanserinin belirtileri arasında en yaygın olanıdır. Bunun dışında bazı durumlarda yutkunma sırasında yaşanan takılma hissi, yutma güçlüğü, nefes almada zorluk, öksürük ve ses kısıklığı gibi bası bulguları da ortaya çıkmaktadır. Bazı vakalarda ise hiçbir belirti oluşturmadan doktorun elle muayenesi sırasında veya başka bir sebeple yapılan görüntüleme tetkikleri ile tesadüfen tespit edilebilmektedir.
Aile öyküsü büyük önem taşıyor
Bu kanserin ortaya çıkmasında farklı nedenler bulunmaktadır. Ailede tiroid kanseri öyküsünün olması, başka hastalık ya da sebeplerden dolayı boyun kısmına alınan radyasyon ve hücresel düzeyde meydana gelen çeşitli mutasyonlar tiroid nodüllerinden kanser gelişimine sebep olabilmektedir.
Hastaya uygun dozu belirlemek önemli
Sinsi ilerlemekte olan tiroid bezi hastalıklarında tedavinin hastalığın türüne göre değişimi mümkün. Poliklinikte tiroid hastalığından şüphelenilen hastalar, kan tahlili ve tiroid ultrasonografi ile birlikte değerlendirilir. Hipotiroidi saptanan hastalara ise hemen hormon tedavisi uygulanmaya başlanır. Bu hususta da en önemli olan şey hastaya uygun dozu belirlemektir. Hormonun kandaki seviyesi doğrultusunda da her hastaya farklı doz ilaç tedavisi uygulanmakla birlikte, hastalığın seyri doğrultusunda da bir ilerleyiş gerçekleşmektedir. Bu noktada da semptom görülen hastalar vakit kaybetmemeli ve kısa bir zaman içerisinde de tedavi süreçlerini başlatarak hareket etmeli. Bu hastalığa karşı daha olumlu adımlar atılmasını da desteklemiş olacaktır.
Semptom görülen hastalar vakit kaybetmemeli
Dahiliye Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Ayhan Levent, “Hipertiodi varlığında kanda yüksek derece bulunan tiroid hormonunu baskılayan tedaviye başlanmaktadır. Eğer ki ilaçlarla yeterli seviyede tiroid hormonu baskılanmazsa, tiroid ultrasonografi sonuçları da göz önüne alınarak hastanın yaşı ve tercihine göre cerrahi operasyon ya da radyoaktif iyot tedavisi ile hipertiroidi kontrol altına alınabilir.” dedi.
Yrd. Doç. Dr. Ayhan Levent sözlerine, “Birçok açıdan hekimlerin tavsiyesi de hipotiriodi ve hipertiroidi semptomları olan hastaların çok da zaman kaybetmeksizin dahiliye ya da endokrinoloji uzmanına muayene olmaları yönündedir. Bu hususta da her zaman muayene gerektiren durumları geciktirmemeli ve en kısa zaman içerisinde de iletişime geçeceğiniz bir sağlık kuruluşuna giderek hekim muayenesi de gerçekleştirmelisiniz. Bu sayede sağlık açısından daha kontrollü bir ilerleyiş edinirsiniz.” diyerek devam etti.
Erken teşhis en önemli kurtarıcı
Dahiliye Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Ayhan Levent, “Tiroid kanserinin teşhisi için öncelikle bir endokrinoloji uzmanına görünmek gerekmektedir. Elle yapılan muayenelerde farkedilen nodüllerin varlığı en önemli inceleme yöntemi olan ultrasonografi ile kesinleştirilir. Yapılan ultrasonografide tiroid nodülü tespit edilirse ve nodül, kanser yönünden şüpheli bulunursa iğne aspirasyon biyopsisi uygulanır. Tüm dünyada tiroid kanseri teşhisinde altın standart yöntem olan iğne aspirasyon biyopsisi sonucunda elde edilen örnek, sitoloji uzmanı tarafından değerlendirilir. Kesin tanı ise cerrahi yolla alınan tiroid dokusunun patoloji konusunda uzman hekim tarafından incelenmesi sonucunda konulmaktadır.” ifadelerini kullandı.
Tiroid kanserinde önce cerrahi tedavi uygulanıyor
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Ethem Turgay Cerit, tiroid kanseri tedavisiyle ilgili önemli bigiler verdi. Tiroid kanserinin öncelikli tedavisi cerrahidir. Ameliyatla tiroid bezinin tamamı veya etkilenen kısmı çıkartılmaktadır. Bununla birlikte lenf bezlerine yayılım olduğu durumlarda da, bu bölgeler cerrahi yolla alınmaktadır. Bazı tiroid kanseri türlerinde atom tedavisi de denilen iyot tedavisine ihtiyaç duyulabilmektedir. İyot tedavisinin uygulanma kararı ise patoloji sonucu ve hastalığın tekrarlama riskine göre hastayı takip eden doktor tarafından verilmektedir.
İyot tedavisi ile başarılı sonuçlar
İyot tedavisine başlamadan önce hastanın tiroid ilaçlarını kesmesi ve özel bir diyet uygulaması gerekir. Bu tedavi etrafa radyasyon yayma olasılığı nedeni ile radyasyonu geçirmeyen bir ortamda uygulanır ve tedaviden sonra hastadan çevresindekileri etkilememesi için bir süre tedbir alması istenir. Cerrahi sonrasında hem hastanın vücudunun ömür boyu tiroid hormonu ihtiyacının karşılanması hem de hastalığın tekrar etmesini önlemek için ağızdan tiroid hormonu tedavisi uygulanmaktadır. Bunların dışında, tiroid kanseri izleminde radyoterapi ve kemoterapi gibi başka tedavilere çok nadir ihtiyaç duyulmaktadır.
Sağlıklı beslenme ve hareket kanserden korunmada etkili
Tüm kanserlerde olduğu gibi bu kanser türünde de sağlıklı beslenme ve hareketli bir yaşam tarzı kanserden korunmak için olmazsa olmazlar arasında yer almaktadır. Bununla birlikte boyun bölgesinin radyasyon maruziyetinden korunması için de gerekli önlemler mutlaka alınmalıdır.
Kaynaklar
Prof. Dr. Mustafa Şahin
Prof. Dr. Ayşe Kubat Üzüm
Doçent Doktor Ethem Turgay Cerit
Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Yavuz Selim Yıldırım
Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği
“Tiroid bezinin farkına varın!” başlıklı yazımızın yanı sıra diğer Sağlık Ajandası | Sağlık Haberleri için sosyal medya hesaplarımızı da takip edebilirsiniz: