Kış mevsiminde havalar soğudukça vücudu ısıtan yiyeceklerin önemi de artıyor. Yılın en soğuk günlerinde vücut sıcaklığını koruyabilmenin vücudu sıcak tutacak yiyeceklerle mümkün olabileceğini söyleyen uzmanlar, özellikle soğan – sarımsak ikilisi ve kuruyemişlerin vücuda sıcaklık sağlayan yiyeceklerin başında geldiğini belirtiyor.
Uzmanlar havuç, soğan ve sarımsak gibi sebzelerin yanı sıra kakule, zerdeçal ve tarçının da ısıyı yükselterek vücudu sıcak tutan yiyeceklerden olduğunu söylüyor. Diyetisyen Özden Örkcü, soğuk havalarda vücudu ısıtan yiyecekler ve içecekler hakkında önerilerini paylaştı.
Vücudu ısıtan yiyeceklerin başında kuruyemiş geliyor
Yılın en soğuk zamanlarında sıcak kalmanın en kolay ve en sağlıklı yollarından birinin daha çok ısınma sağlayan yiyecekleri yemek olduğunu belirten Diyetisyen Özden Örkcü, “Eski Çin tıbbının ‘yang’ gıdaları olarak adlandırdığı ısınma gıdaları, genellikle kan dolaşımını artırarak veya dokularımızdan fazla suyu çıkararak çekirdek sıcaklığımızı yükseltmeye yardımcı olan bir veya daha fazla aktif bileşik içeren gıdalardır. Tohumlar, kuruyemişler, yulaf, sarımsak ve soğan geleneksel ısınma gıdalarının klasik örnekleridir.” dedi.
Sebzenin ısıtıcı gücüne dikkat!
Sofraların vazgeçilmezi sebzeler vücudu ısıtan besinlerden de olabilir mi? Soğuk havalarda sağlıklı tatlı patates, kış kabağı ve havuç gibi koyu turuncu sebzelerin bağışıklık besleyici beta-karoten ve turuncu ışının sıcaklığını sağladığını ifade eden Örkcü, “Özellikle soğuk iklimlerde yetişen soğan, turp ve şalgam gibi topraklama kökleri, roka, hardal yeşilliği ve su teresi kışın ısınmamızı destekleyici diğer yiyeceklerdendir. Kuruyemişler, tohumlar ve tereyağları mükemmel ısınma ve yalıtım atıştırmalıkları olarak tüketilebilir” diye konuştu.
Hangi baharatlar vücudu ısıtan besinlerdendir?
Diyetisyen Özden Örkcü, soğuk havalarda vücudu sıcak tutan yiyeceklerin yanı sıra yemeklere zenginlik katan baharatlara ilişkin ise şunları paylaştı:
- Kakule: Kanıtlanmış bir balgam söktürücü olan cineol içerir. Cineolün akciğerler üzerinde uyarıcı bir etkiye sahip olduğu biliniyor. Sahip olduğu bu özelliği ile kakule vücut sıcaklığını yükseltebiliyor.
- Tarçın: Seylan tarçın ağacının iç kabuğundan elde edilen tatlı ve aromatik bir baharat olan tarçın, batıdaki en popüler ısınma desteği olarak kabul edilebilir.
- Zerdeçal: Tarçın gibi zerdeçal da dokuları sıkılaştırmaya ve vücuttan fazla suyu emmeye yardımcı olan çok sayıda büzücü tane bakımından zengindir. Bu, genel vücut ısımızı yükselten bir kurutma etkisine neden olur.
- Zencefil: Mide bulantısı ve mide rahatsızlıklarının tedavisi için en ünlü olmasına rağmen, popüler zencefil bitkisinin köksapı, gingeroller ve shogaoller adı verilen yoğun ısı üreten yağ konsantrasyonları nedeniyle önemli ısınma etkilerine sahiptir.
- Arnavut biberi: Gine baharatı olarak da adlandırılan acı biber, itüzümü ailesinin bir üyesidir ve genellikle toz halinde tüketilir. Kırmızıbiberden büyük ölçüde ısı ve ısınma etkilerinin nedeni, yüksek aktif bileşik olan kapsaisindir.
Diyetisyen Özden Örkcü, vücudu ısıtan besinlerden olduğu için baharatlara ek olarak sarımsak, C vitamini içeriği yüksek olan hardal ve yaban turpunun da tüketilmesini tavsiye ediyor.
Doğa harikası bu 5 besinle kışı sağlıklı geçirin
Soğuk kış aylarında doğa harikası besinlerin de gücünü arkanıza alarak hastalıklara karşı vücudunuzda koruyucu kalkan görevi gören bağışıklık sisteminize daha fazla özen göstermeli ve güçlenmesi için besin takviyesinde bulunmalısınız. Vücudumuzda savaşçı hücrelerden oluşmuş bir savunma mekanizması olan bağışıklık sisteminde hayatta kalmak için patojenleri tanıyan ve onları etkisizleştiren bazı mekanizmalar gelişmiştir.
Kanser gibi hızla ilerleyen hastalıklar da dahil olmak üzere bulaşıcı hastalıklardan, bakterilerden, virüslerden korunmamız, bağışıklık sistemimizin güçlü ve sağlıklı olmasına bağlıdır. Sağlıklı işleyen bir bağışıklık sistemi için en önemli etken yeterli ve dengeli beslenmedir. Özellikle kış aylarında bol vitamin ve mineral deposu meyve ve sebzeler yani doğa harikası besinler bağışıklık sisteminin güçlenmesine destek olur.
Bağırsak dostu cennet hurması
Ülkemizde bolca bulunan cennet hurması diyet lifi açısından oldukça zengindir. Trabzon hurması olarak da bilinen ve vitamin mineral kaynağı olan cennet hurması kış aylarının en çok tercih edilen meyveleri arasında yer alır. Vücudumuza pek çok yararı olan cennet hurmasının başta bağışıklık sistemini güçlendirerek enfeksiyonlara karşı korumada etkin bir rolü vardır. İçerdiği zengin lif oranından dolayı mide- bağırsak sisteminin çalışmasını sağlayarak kabızlık önleyici, antioksidanlar açısında zengin olması nedeniyle de vücudumuzda kansere karşı kalkan görevi yapar.
Cildimize dost doğa harikası brokoli
Kükürt, potasyum, selenyum ve B1 ile C vitaminleri başta olmak üzere pek çok vitamin içermektedir. Elma suyu ve havuç suyu ile brokoli suyunun karıştırılarak birlikte tüketilmesi vücuda direnç kazandırır, hastalıklara karşı mücadele etmesini güçlendirir. Aynı zamanda brokolinin içerdiği A vitamini cildin hücre zarlarını korur. Kışın soğuğuna ve ultraviyole radyasyon hasarına karşı cildinizi koruyarak sağlıklı kalmasına yardımcı olur.
Güç kaynağımız ıspanak
Ispanak, içerdiği bol miktardaki vitamin ve mineraller sayesinde çok eski zamandan itibaren alternatif tıp alanında hastalıkların tedavisinde kullanılır. Kalori ve yağ oranı çok düşük olan ıspanak, bu özelliği ile kilo vermeyi de kolaylaştırır. Bunun yanında çok besleyici olan çözünür lifler açısından da zengindir. Ispanağın bol miktarda içerdiği bu diyet lifleri genel anlamda sindirim sistemi sağlığı için hayati önem taşırken, kabızlık sorunlarının çözülmesine de yardımcı olmaktadır.
Olmazsa olmaz yeşil çay
Günümüzde çok sık kullanılan yeşil çayın vücut için birçok faydası mevcuttur. Bitkisel antioksidanlardan kateşin ve polifenol içermesiyle bağışıklık sistemini güçlendirip grip virüsünün vücutta yayılmasını önlediği saptanmıştır. Aynı zamanda zayıflama üzerine etkisi konusunda yapılan araştırmaların yeşil çayın açlık hissini bastırdığı, metabolizmayı hızlandırdığı ve güçlü antioksidan etkisiyle yağı parçalayarak birikime engel olduğu yönünde sonuçları bulunmaktadır. Kan basıncını düzenleyerek yüksek tansiyonu dengelediği ve göbek yağlanmasını engelleyerek kalp krizi riskini düşürdüğü yapılan çalışmalar ile kanıtlanmıştır. Demek oluyor ki vücutu ısıtan yiyeceklerin etkisinden faydalanmak için kışın soğuğunda günde 2 fincan yeşil çay içmeyi aksatmıyoruz.
Kış mevsiminin gözdesi portakal
Portakalın da zengin C vitamini içeriği sayesinde kış mevsiminde görülen hastalıklara karşı vücuda direnç kazandırır. Soğuk algınlığı ve gribal enfeksiyonların daha çabuk atlatılması sağlanır.
İçeriğinde bulunan B vitamini ve fosfor sinir sistemini güçlendirir, bedensel yorgunluğun giderilmesinde faydalıdır. Kötü hava sahasına maruz kalan bizlerin karaciğerini güçlendirirken, kanı temizler ve vücuttaki zararlı maddelerin dışarı atılmasını sağlar. Bu sebeple günlük tüketmeniz gereken meyve porsiyon hakkınızda portakalı da unutmayın.
Vücudu ısıtan besinlerle ilgili bu tavsiyelere kulak verin
Diyetisyen Özden Örkcü, dengesiz beslenme sonucu oluşan D vitamini eksikliği, demir, B12 ve folik asit eksikliğine bağlı anemilerin uzun ve soğuk kış günlerinde vücut ısısının düşmesine ve sürekli üşümeye neden olduğunu söyledi. Örkcü, vücudu sıcak tutan yiyeceklerle ilgili şu tavsiyeleri verdi:
- Vücutta sağlıklı, ısınan bir ışıltıyı teşvik etmek için çay olarak kullanın. Çaydaki otların çoğu ısınma olarak kabul edilir. Tarçın, zencefil, karabiber ve kakule tercih edilebilir.
- Geleneksel olarak altın süt / zerdeçal sütü soğuk algınlığı, tıkanıklık, baş ağrısı ve boğaz ağrısı için kullanılmıştır. Zerdeçal da bir depresyon savaşçısıdır. Diyetlerimize daha fazlasını eklemek harika bir beyin geliştirme stratejisi olacaktır.
- Orta ateşte bir tencereye 2 bardak süt koyun. 1 Çay kaşığı kurutulmuş zerdeçal, 1 çay kaşığı kurutulmuş zencefil, 1 çay kaşığı kadar tarçın ekleyin. Son olarak bir tutam karabiber ekleyin ve karıştırın, küçük kabarcıklar oluşmasını bekleyin ocağın altını kapatın. 10 dakika dinlendirip içebilirsiniz.
Bağışıklığı ve yağ yakımını destekleyen 4 baharat
Yüzyıllar boyunca kilitli çekmecelerde saklanacak kadar değerli görülen baharatların üretimi ve ulaşılabilirliği artmış olmasına rağmen günümüzde hala popülaritesini koruyor. Diyetisyen Nagehan Afşar, bağışıklık sistemini güçlendirirken yağ yakımını destekleyecek 4 sihirli baharatı anlattı.
“Türk Gıda Kodeksi tanımı ile tanımlamamız gerekirse baharatlar; çeşitli bitkilerin tohum, tomurcuk, yaprak ve benzer şekilde farklı kısımlarından bütün halde veya ufalanmış, öğütülmüş şekilde elde edilen ayrıca renk, tat ve koku vermek için kullanılan ürünlerdir” diyen Nagehan Afşar, baharatların geçmişinden ve insanlar üzerindeki etkilerinden bahsetti. “Baharatlar ilk çağlarda özellikle et ve türevleri olan gıdaların bozulmasını önlemek için veya kötü kokuları örtmek için tuz ile birlikte kullanılmıştır. Her baharat içerisinde birden çok fitokimyasallar bulundurmaktadır. Bu fitokimyasal içerikler bitkinin hayatta kalma reçetesidir.
Zararlı mantarlardan, patojenlerden, böceklerden koruyucu görev üstlenmektedir. Baharatların kullanımının ilk çağlara kadar dayanması güzel tat ve kokuya sahip olmalarının dışında ayrıca bu fitokimyasal maddeler içeriği ile insanlarda da koruyucu etkiye sahip olduğunun gözlemlenmesidir. Çünkü baharatlar ciddi sağlık sorunlarına yol açabilecek ve gıdalarda üreyebilecek zararlı mikroorganizmaların ölmesinde veya zararlı etkilerinin baskılanmasında etkili olabilmektedir” açıklamasında bulundu.
Diyetisyen Nagehan Afşar, bağışıklık sistemini güçlendirmenin yanı sıra; metabolizmayı hızlandırarak, vücut ağırlığını dengede tutmada destek olacak 4 baharatı anlattı.
Çörek otu
“Çörek otunun içindeki bileşenler sayesinde antioksidan, antitümöral, antiinflamatuar, antibakteriyel özelliklerinin yanı sıra bağışıklık sistemi üzerinde uyarıcı etkisi olduğu bilinmektedir” ifadelerini kullanan Nagehan Afşar “Çörek otu tohumlarının karbonhidrat, yağ, vitamin mineral ve 8 çeşit vücut için alınması zorunlu olan amino asit içeriği bulundurmaktadır” dedi. Afşar “Ayrıca içerisinde asıl önem arz eden timokinon aktif bileşeni bulunmaktadır. Çörek otunun özellikle kan lipit değerleri üzerine olumlu etkilere sahip olduğu serum trigliserit değerini azalttığı bilinmektedir” açıklamasında bulundu.
Zerdeçal
Zerdeçalın iştah üzerindeki etkisini vurgulayan Diyetisyen Nagehan Afşar “Zerdeçalın ana bileşeni kurkumin olan ve bedenimizde antioksidan, anti-inflamatuar, anti-bakteriyel ve anti-aterosklerotik etkisi göstermektedir. Turuncu-sarı kristalimsi bir toz halinde bulunmaktadır. İçerisinde yağ, protein, karbonhidrat, lif ve farklı türden vitamin ve mineraller içermektedir” dedi. “Zerdeçal, aktif bileşenleri sayesinde yağ dokusundan sentezlenen tehlikeli enfeksiyon yapıcı bileşenlerin üretilmemesine veya etkinliğinin azalmasına yardımcıdır. Ayrıca iştah düzenleyici bir protein yapımında artış sağladığı bilinmektedir” ifadelerini kullandı.
Zencefil
Zencefilin antioksidan içeriğine dikkat çeken Nagehan Afşar “Zencefil içerisindeki biyoaktif bileşenler ile antioksidan özellikler göstermektedir “dedi. Obezite ve yağ oluşumuna karşı tedavilerde zencefil kullanımının öneminden bahsetti. Afşar “Ayrıca Etiyopya balı ile zencefil tozu karışımları antibiyotiğe karşı dirençli bakterilerde etkili bir tedavi yöntemi olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda sahip olduğu güçlü bileşenler ile vücutta yağ oluşum hızını düşürerek obezite tedavisinde kullanılmaktadır” dedi.
Kekik
“Kekiğin içerisinde bulunan ve uçucu yağlardan olan karvakrol özellikle bakterilere, mantarlara karşı koruyucu görev üstlenme ve bedenimizi toksinlerden arındırmaktadır” diyen Diyetisyen Nagehan Afşar “Sonuç olarak, bu baharatları günlük olarak yeterli miktarlarda beslenmemize ekleyerek; hem bağışıklığımızı güçlendirebilir hem de vücut ağırlığımızı koruyabiliriz” dedi.
Isınayım derken kilo almayın! Kış kilolarına zemin hazırlayan 7 etken
Kış kiloları kapıda! Havaların erken karardığı ve soğuduğu kış aylarıyla birlikte”canım tatlı bir şeyler yemek istiyor”, “Sıcak poğaça yeme isteğiyle uyandım” ya da “Bu aralar kilomu kontrol edemiyorum” diyenlerin sayısı artıyor.
Beslenme ve Diyet Uzmanı Ezgi Hazal Çelik, kışın dışarıda daha az zaman geçirilmesi, fiziksel aktivitelerin azalması ve beslenme alışkanlıklarının değişmesi derken ağırlık artışının hızlandığını belirterek “Bu etkenlerin farkına varıp önlem alınırsa ideal kiloya ulaşmak mümkün” diyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Ezgi Hazal Çelik, kış kilolarına zemin hazırlayan 7 etkeni ve bunların üstesinden gelmenin yollarını anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
Kış içeceklerine yüklenmek
İçimizi ısıtan sahlep, boza ve sıcak çikolata gibi içecekler, soğuk kış günlerinin vazgeçilmezlerinden. Ancak bu içecekler, yüksek kalori içerikleriyle kilo almaya neden olabilirler. Vücudu ısıtan besinler diyerek sınırı aşmamak gerekli.
Bu tür içecekleri haftada bir-iki bardaktan fazla içmekten kaçınmayı öneren Ezgi Hazal Çelik, “Soğuk havalarda büyük rağbet gören sahlep, boza gibi içeceklerin üzerine konulan fındık, fıstık, badem vb yağlı tohumların ve leblebinin de kalori miktarını artıracağını göz önünde bulundurun. Bu içeceklerin yerine zencefilli ıhlamur çayı, tarçınlı kahve veya kakaolu ılık sütü tercih edebilirsiniz” diyor.
Kış depresyonu kış kiloları demek
Gün ışığından daha az yararlandığımız kış aylarında daha depresif ve mutsuz hissedebiliyoruz. Bu ruh hali; mutluluk hormonu olarak bilinen serotonin düzeylerini artıran ve kısa süreli iyi hissetmemize neden olan çikolata, şekerli yiyecekler, hamur işi gıdalar, makarna gibi karbonhidrat içeriği yüksek besinleri tüketmemize neden olabiliyor. Şeker ve karbonhidrat içeriği yüksek besinler tüketmek daha fazla yeme isteği uyandırmakla birlikte kolaylıkla kilo artışına yol açabiliyor. Beyin kimyasını dengelemek için sağlıklı gıdalara ve aktivitelere yönelmek şekerli yiyeceklere duyulan ihtiyacı azaltacaktır.
Yeme isteğinin artması
Soğuk havalarda azalan vücut ısısının korunup, normal düzeye ulaşması için daha fazla enerjiye ihtiyaç duyarız. Artan enerji gereksinimiyle verilen “acıktım” sinyali ise yeme isteğinin de artmasıyla sonuçlanır. Yeme isteğinin artmasını önlemek ve kontrollü besin alımı için yeterli su tüketimi, öğün düzeni ve her besin grubunun olduğu sağlıklı bir beslenme modelini alışkanlık haline getirmeniz büyük fayda sağlayacaktır.
Yetersiz su tüketimi
Kış kilolarının önemli nedenlerinden biri de yetersiz su tüketimi. Havaların soğuması ile susama hissi azalsa da vücudumuzun suya ihtiyacı var. Yetersiz su tüketimi sindirim enzimleri ve bağırsakların yavaşlamasına ve kilo artışına neden olabiliyor. Susuzluk hissinin açlıkla karıştırıldığı için iştah kontrolünü de zorlaştırdığını belirten Ezgi Hazal Çelik, “Günde ortalama 2-2,5 litre su tüketimi idealdir. Ilık suya tarçın, karanfil, top karabiber, zencefil gibi vücut ısınızı artıracak baharat ve besinler ekleyebilirsiniz” diyor.
Hareketin azalması
Soğuk, yağışlı ve rüzgarlı havalar nedeniyle açık havalarda yürüyüşlerin rafa kaldırıldığı kış aylarında, fiziksel aktivitenin azalması da kilo artışına zemin hazırlar. Bunun önüne geçmek için haftada 3-4 gün, 30-45 dakika yürümeyi öneren Ezgi Hazal Çelik, online egzersiz videolarının da egzersiz alışkanlığı kazandırmaya yardımcı olabileceğini söylüyor.
D vitamini eksikliği
Vücudumuzda birçok metabolik süreçte büyük öneme sahip olan D vitamininin yüzde 90-95’i güneş ışınları yardımıyla sentezlenir. Kış günlerinde 15-30 dakika güneş ışığına maruz kalmak gerektiğini kaydeden Ezgi Hazal Çelik, “D vitaminini en iyi içeren gıdalar; balık, karaciğer, peynir, yumurta sarısı, süt ve süt ürünleridir. Ancak D vitamini diyetle yeterli düzeyde alınabilen bir vitamin değildir. Yapılan çalışmalar, D vitamini eksikliğinin, kilo artışıyla yakından ilişkili olduğunu göstermektedir. Gerekli tetkikler yaptırılarak doktorunuzun önerisi ile gerekirse takviye alınmalıdır” diyor.
Atıştırmalıklar
Kuruyemişler vücudu ısıtan yiyeceklerden diye o ve benzeri atıştırmalıklarda sınırı aşmamak lazım. Beslenme ve Diyet Uzmanı Ezgi Hazal Çelik “Gündüzlerin kısalması ve havaların erken kararması, evde geçirilen sürenin de artmasına neden oluyor. Hal böyle olunca atıştırmalıklarda aşırıya kaçılabiliyor ve bu da kilo alımını beraberinde getiriyor. Uzun kış akşamlarında nasıl vakit geçirebileceğinizi planlayabilir, sizi sürekli atıştırmalık halinde olmaya iten ‘hiçbir şey yapmama’ halinden uzaklaşabilirsiniz. Akşamları otururken, televizyon karşısında veya odanızda çalışırken ara ara balkona çıkabilir, odanın penceresini açabilir, esneme hareketleri yapabilirsiniz” diyor.
DNA yapısı besin ihtiyacımızı belirliyor
DNA yapısı, genetik analizler, diyet listelerinin ve insanların ihtiyaç duydukları ekstra vitamin ve takviyelerin belirlenmesi için de yaygınlıkla kullanılıyor. Nutrigenomik disiplini olarak adlandırılan yeni çalışma alanı genler, beslenme ve sağlık arasındaki ilişkiyi inceliyor. Genetik ve Farmakoloji Uzmanı Dr. Gülay Özgön, Nutrigenomik ile ilgili merak edilen soruları yanıtladı.
İnsanlığın temel ihtiyaçlarının başında gelen beslenme, dünyanın en önemli sorunlarından biri olarak görülüyor. Gerek yetersiz beslenen insan sayısındaki artış gerekse obezite oranlarındaki olağandışı yükseliş, bilim insanlarının bu alandaki çalışmalarına hız verdi. Birçok hastalığın teşhis ve tedavisinde başvurulan genetik analizler, beslenme alanındaki çalışmalarda da yerini aldı. Beslenme genomiği, insan genomu, insan beslenmesi ve sağlık arasındaki ilişkiyi inceleyen Nutrigenomik disiplini ile ilgili çalışmalar dünya çapında yaygınlaştı.
Genetik ve Farmakoloji Uzmanı Dr. Gülay Özgön, Nutrigenomik ile ilgili bilgi paylaşırken, hiçbir sağlıklı yaşam danışmanlığının, DNA yapısından bağımsız verilemeyeceğine vurgu yaptı.
DNA yapısı her adımda belirleyici
Dr. Gülay Özgön, wellness dediğimiz sağlıklı yaşam biliminin kendi genetik kodumuzu bilme esasına dayandığını belirterek “DNA yapısı, genetik kodumuzu nasıl daha iyi bir hale getirebiliriz ve daha sağlıklı, uzun ömürlü nasıl yaşayabiliriz sorularının yanıtları genetik analizlerin sonuçlarıyla bağlantılı. Hiçbir sağlıklı yaşam danışmanlığı, kişilerin genetik kodları analiz edilmeden verilmemelidir. Bu noktada ‘kişiselleştirilmiş tıp’ ezberlerimizi bozmaya devam ediyor” dedi.
800 milyon kişi obezite ile mücadele ediyor
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünya genelinde yaklaşık 800 milyon kişi obezite ile mücadele ediyor. 2025 yılına dek dünya çapında her beş kişiden birinin obeziteye yakalanacağı tahmin ediliyor. Daha da önemlisi, önümüzdeki 10 yıl içerisinde obezite ile mücadele eden çocuk sayısının yüzde 60 artarak 2030’a kadar 250 milyona ulaşması bekleniyor.
Dr. Gülay Özgön, obezitenin sürdürülebilir yaşamın en büyük tehdidi olduğuna dikkat çekti. Özgön, “Obezite ile mücadelenin başarıyla sonuçlanması, disiplinler arası iş birliği ile mümkün. Kan değerleri, insanların beslenme ihtiyaçları ile ilgili belirli verileri verir, daha ötesi için ise gen yapılarının ayrıntılı analizi gerekir. Nutrigenomik temelli diyet planlarında, genetik yapı analizleri yapılarak, kişisel beslenme ve sağlık ihtiyaçları, kronik hastalıkları önlemeye yardımcı olan diyet önerileri oluşturulur” ifadelerini kullandı.
Aynı sepette şampuan ve vitamin ne kadar doğru?
Dr. Gülay Özgön, OTC (reçetesiz satılan ilaç) talebinin, insanların vitamin ve takviyeler konusundaki kulaktan dolma bilgilerle giderek arttığına dikkat çekti. Özgön, “Kozmetik ihtiyaçlarımızı karşıladığımız mağazalarda, aynı sepete, aseton, şampuan ve Omega 3 atar durumdayız. Oysa insanların ihtiyaç duyduğu vitamin ve takviyeler; var olan DNA yapısının üstüne konacak artılardır ve bu karar ezbere verilemez. Hem vitamin takviye pazarı genişliyor, hem de sağlık sorunları yeni bir pandemi ciddiyetinde artıyor. Her insanın farklı bir koda sahip olduğu ve beslenme planlarının herkes için aynı olamayacağı ortada” şeklinde konuştu.
Kaynaklar:
Dr. Gülay Özgön
Beslenme ve Diyet Uzmanı Ezgi Hazal Çelik
Diyetisyen Nagehan Afşar
“Vücudu ısıtan yiyecekler neler?” başlıklı yazımızın yanı sıra diğer Sağlık Ajandası | Sağlık Haberleri için sosyal medya hesaplarımızı da takip edebilirsiniz: