Dokularda gelişen kötü huylu tümörlere yumuşak doku kanseri, tıp dilinde ‘sarkom’ olarak adlandırılıyor. Bu tümörlerin yüzde 60 gibi yüksek bir oranı kollar, bacaklar ve kalçalarda oluşurken, yüzde 40’ı da göğüs, batın, baş ile boyunda gelişiyor.
Yumuşak doku kanseri nedir?
Yumuşak doku olarak tanımlanan dokular, vücutta farklı organ ve dokuların çevresinde yapı ve destek görevi gören; yağ dokusu, kas grupları, kan damarlarını oluşturan dokular ile bağ dokularıdır. Yumuşak doku kanserleri ise bu dokulardan köken alan geniş bir kanser alt türü olarak bilinir. Yumuşak doku kanseri vücudun genelinde herhangi bir bölgeden köken alabilirken; tümör dokusunun geliştiği hücrenin türüne bağlı olarak farklı biyolojik ve klinik özellikler gösterebilir.
Yumuşak doku kanserlerinin klinikte en sık görülen türleri aşağıdaki gibi sıralanabilir:
Liposarkom
Liposarkom, vücuttaki yağ dokusuna ait hücrelerin kanserleşmesi sonucunda gelişir. Yağ dokusunun bulunduğu herhangi bir vücut bölgesinde oluşabilir. Tüm yumuşak doku tümörleri arasında en sık görülen alt tür olarak bilinir.
Leiomyosarkom
Sindirim, boşaltım veya üreme sistemi gibi iç organları oluşturan dokularda bulunan ve düz kas adı verilen hücre gruplarından kaynaklanan tümörlerdir.
Rabdomyosarkom
Rabdomyosarkom, vücudun hareketlerinden sorumlu iskelet kaslarının kanserleşerek kontrolsüz çoğalmasıyla gelişir. Çocuklarda ve gençlerde en sık görülen yumuşak doku tümörü türüdür.
Yumuşak doku kanseri neden olur?
Yumuşak doku kanserlerinde diğer kanser türlerinde de olduğu gibi altta yatan neden tam olarak bilinmemektedir. Bunun yanı sıra yapılan bilimsel çalışmalar, bazı faktörlerin yumuşak doku kanseri oluşma riskini artırdığını ortaya koymuştur.
Yumuşak doku kanserleri için risk faktörleri aşağıdaki durumlar olarak özetlenebilir:
- Genetik Yatkınlık: Yumuşak doku kanserlerinin büyük bir bölümü ailede, özellikle de birinci derece yakınlarında benzer kanser öyküsü olan kişilerde görülür. Kanserli hücre oluşumuna neden olabilen genetik mutasyon sendromları olan kişilerde yumuşak doku kanseri gelişme riskinin yüksek olduğu tespit edilmiştir. Gardner sendromu, tuberoskleroz, nörofibromatozis, Li-Fraumeni sendromu, bu sendromlar arasında sıralanabilir.
- Kimyasallar: Vinil klorid, arsenik, tarım ilaçları ya da dioksin gibi kimyasallara maruz kalan kişilerde yumuşak doku kanseri gelişme riski artar.
- Enfeksiyonlar: HHV-8 gibi viral enfeksiyonların gelişmesi halinde yumuşak doku kanseri ortaya çıkabilir.
- Radyasyon: Yüksek doz radyasyon verilen radyoterapi gibi uygulamalara bağlı olarak uzun dönemde vücudun çeşitli yerlerinde yumuşak doku kanseri gelişme riski yükselir.
Yumuşak doku kanseri belirtileri nelerdir?
Yumuşak doku kanserlerinin neden olduğu klinik belirtiler; tümörün konumu, boyutu, biyolojik özellikleri, çevre dokularla olan ilişkisi, metastaz varlığı gibi farklı durumlara bağlı olarak değişkenlik gösterir. Bunun yanı sıra aşağıdaki belirtiler yumuşak doku kanserlerinin seyrinde hastalarda görülebilir:
- Tümörün geliştiği bölgede sınırlı şişlik ya da sertlik
- Kitlenin çevre dokulara baskısına bağlı olarak ağrı
- Kitlenin boyutuna ve konumuna bağlı olarak harekette kısıtlılık
- Bağırsaklarda daralma ya da tıkanma
- Solunum güçlüğü
Yumuşak doku kanseri tanısı nasıl konur?
Yumuşak doku kanseri şüphesi taşıyan hastalar öncelikli olarak fizik muayene ve radyolojik görüntülemeler kullanılarak ayrıntılı bir şekilde değerlendirilir, sonrasında tespit edilen kitleye yönelik biyopsi işlemi planlanır.
Aşağıdaki yöntemler, biyopsi öncesinde kitlenin değerlendirilmesine yönelik başvurulan teknikler arasında yer almaktadır:
- Ultrason: Kitlenin boyutu, fiziksel özellikleri, çevre dokularla ilişkisi gibi durumlar hakkındaki ilk değerlendirmede tercih edilen yöntemlerden biridir. Özellikle kolay ulaşılabilen, yüzeysel kitlelerde tercih edilir.
- Bilgisayarlı Tomografi (BT): Derin dokularda bulunan, özellikle karın ya da göğüs kafesi içindeki kitlelerde kitlenin boyutu, fiziksel özellikleri, yayılımı gibi durumların değerlendirilmesi için BT’den yararlanılabilir.
- Manyetik Rezonans (MR): Yumuşak doku tümörleri sağlıklı dokulara benzer özellikler gösterebildiği için dokuların detaylı değerlendirilmesi gerekebilir. MR; BT’ye göre daha detaylı görüntüleme sunduğundan değerlendirmede tercih edilebilir.
- PET-BT: Tüm vücudun kanserli kitleler yönünden taranmasına imkan sağlayan PET-BT yönteminde kanser hücrelerinin boyanmasını sağlayan özel bir madde, damardan verilerek çekim yapılır. Böylece kanserin evrelemesi yapılarak tedavi planlaması için önemli veriler elde edilebilir.
Vücuttaki şişlikleri önemseyin!
Nedeni henüz tespit edilemeyen yumuşak doku tümörleri genellikle genç erişkinlerde ve çocuklarda ortaya çıkıyor. Öyle ki çocukluk çağı kanserlerinin yüzde 15’ini sarkomlar oluşturuyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Selami Çakmak, kötü huylu yumuşak doku tümörlerinin hasta tarafından fark edilecek boyuta ulaşana dek ağrısız bir şekilde büyüyebildiği uyarısında bulunarak, “İlk belirtiler de sinsi başlayabiliyor; künt ve sürekli hafif bir ağrı şeklinde olabiliyor. Yumuşak doku kanserinde erken tanı için özellikle bu ağrıların dikkate alınması son derece önemlidir” diyor.
Yumuşak doku kanseri / tümörleri uzun süre herhangi bir belirti vermeden büyüyebiliyor. Tümör vücudun hangi bölgesini tutmuşsa belirtiler de o yere göre değişiyor. Genellikle de kollarda, bacaklarda veya gövdede oluşan şişlik veya kitle ile sinyal veriyor. Prof. Dr. Selami Çakmak, şişliğin ağrılı veya ağrısız olabildiğini belirterek şunları söylüyor:
“Kötü huylu tümör yakınında bulunan kemik veya sinir dokusuna yaslanmış ve ona hasar vermişse; ağrı, uyuşma, karıncalanma ya da yangı şeklinde karşımıza çıkabiliyor. Ancak ağrılar sinsi başlayabiliyor; ilk başlarda künt ve sürekli hafif bir ağrı şeklinde olabiliyor. Hareket ile aktivite artışıyla şiddetlenmeyen ağrı istirahat halindeyken de gelişebiliyor. Akşam saatlerinde ve geceleri kötüleşebiliyor. Tümör yerleştiği kemikte dokunun zayıflamasına yol açmışsa basit bir düşme veya hafif bir travmayla kemik kırılabiliyor. Bu belirtilere ateş ve gece terlemeleri de eşlik edebiliyor.”
Yumuşak doku kanseri tedavisinde neler yapılır?
Yumuşak doku kanserlerinde tedavi hastalığın evresine; kitlenin boyutuna, yayılımına, metastaz yapıp yapmadığına, çevre dokuları işgal edip etmediğine göre farklılık gösterir. Yumuşak doku kanserleri birbirinden farklı klinik özellikler gösterebilen birden fazla kanser alt türüne verilen genel bir isim olduğu için patolojik inceleme sonrası teşhis edilen tür de tedavi kararını etkileyebilir.
Yumuşak doku kanserinin tedavisinde aşağıdaki yöntemlerden yararlanılabilir:
- Cerrahi: Erken evrede tespit edilen, metastaz yapmamış ve çevre dokulara ciddi yayılım göstermemiş kitlelerde tümörün cerrahi yöntemler kullanılarak çıkarılması tedavide ilk basamak olarak kabul edilir.
- Kemoterapi: Cerrahiden önce, sonra ya da cerrahiden bağımsız olarak, tümörün patolojik özelliklerine göre farklı ilaç kombinasyonlarından oluşan kemoterapi rejimleri tedavide kullanılabilir.
- Radyoterapi: Cerrahi sonrası veya kemoterapi ile birlikte tümör kitlesinin hızla giderilmesi veya cerrahi yöntemler ile çıkarılamayan kanser hücrelerinin ortadan kaldırılması için hastaya göre belirlenen doz ve sürede radyoterapi uygulaması yapılabilir.
- Akıllı İlaç Tedavisi: Kanser hücrelerinin yüzeylerinde ürettikleri molekülleri tanıyarak bağışıklık sistemince hücrelerin elimine edilmesine olanak sağlayan akıllı ilaçlar, seçili vakalarda başarıyla uygulanabilmektedir.
Biyopsi tedavinin başarısını etkiliyor
Hastadan alınan detaylı öykü ve muayene sonrasında başvurulan röntgen, ultrason, tomografi ve MR gibi vücut görüntüleme yöntemleriyle sorunun kaynağı, tümörün vücuttaki yeri ve varsa soruna neden olan kitlenin özellikleri hakkında bilgi ediniliyor.
Prof. Dr. Selami Çakmak, tümör tedavisinin karar ile planlama sürecinde ilk ve en önemli aşamalardan birinin ‘biyopsi’ yöntemini planlamak olduğuna dikkat çekerek, “Çünkü hatalı alınan biyopsiler tedavi sonucunu negatif yönde etkileyebiliyor. Biyopsi sonucunda tümörün kötü huylu olduğu belirtilmişse vücudun diğer bölgelerini de inceleyecek kemik sintigrafisi ve PET-CT gibi tetkiklerin ardından hemen tedavi aşamasına geçiliyor” diyor.
Multidisipliner yaklaşım çok önemli
Yumuşak doku kanserinin ana tedavisi, geniş sınırlarla yapılan, yani tümörün vücutta hiçbir kalıntısı kalmayacak şekilde çıkartıldığı cerrahi yöntem oluyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Selami Çakmak, “Bazı durumlarda ameliyattan önce veya ameliyat sonrasında tedaviye ek olarak kemoterapi veya radyoterapi eklenebiliyor” diyerek, şöyle devam ediyor: “Bu tedavi yöntemlerinin hangisinin önce yapılacağına ortopedist, tıbbi onkolog, radyasyon onkoloğu ve plastik cerrahi uzmanından oluşan bir takım çalışmasıyla karar veriliyor. Tedavinin planlaması baştan iyi yapıldığı takdirde cerrahi tedaviden daha iyi sonuçlar alınıyor. Dolayısıyla tedavinin başarısında multidisipliner yaklaşım ve iyi bir planlama kilit rol üstleniyor.”
Yumuşak doku tümörleri tekrarlayabilir mi?
Agresif iyi huylu ve kötü huylu tümörlerin tekrarlama olasılığı daha fazladır. Tekrarladığında ise tedavilerin daha zor olduğunu söyleyebiliriz.
Yumuşak doku tümörlerinden korunmak için ne yapmalıyız?
Tümörlerin gelişiminde genetik faktörler, kronik kemik enfeksiyonları gibi hastalıklar, aşırı stres ve sağlığa zararlı kimyasalların olduğu ortamlarda çalışmak gibi faktörler önemli etkenlerdir. Hastaların bilinçli olup önlem almaları ve düzenli kontrollerini aksatmamaları sağlıkları açısından son derece önemlidir.
Kaynaklar
Prof. Dr. Selami Çakmak
“Şişlikler yumuşak doku kanserinin sinyali olabilir!” başlıklı içeriğimizin yanı sıra diğer Sağlık Ajandası | Sağlık Haberleri için sosyal medya hesaplarımızı da takip edebilirsiniz: